A. Can Nizamoğlu

A. Can Nizamoğlu

can.nizamoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Birçok kişi tarafından futbolculuk ile teknik direktörlük arasında sıkı bir bağ olduğu düşünülür. Hatta zamanın futbolcularının, özellikle de yıldız olanlarının, futbolu bıraktıktan sonra kendilerine teknik direktör sıfatıyla yedek kulübesinde yer bulmaları olağan bir rutin olarak kabul edilir.

Bu konuda ünlü gazeteci ve yazar Simon Kuper, iyi futbolculuk ile iyi teknik direktörlük arasında doğrudan bir bağlantı olmadığını ifade ediyor fakat dünya üzerindeki örnekler incelendiğinde, futbolun bu iki ve birbirine çok yakın alanı arasında bir paralellik olmamasının yanı sıra yıldız futbolcuların teknik direktörlük işinde, futbol oynamamış kişilere göre daha da başarısız olduğu görülmektedir.

Haberin Devamı

Bu çalışmada başarılı futbolculuk ile başarılı teknik direktörlük arasındaki ters orantı araştırılıp ilk bakışta herkes için şaşırtıcı olarak kabul edilebilecek bu durumun nedenleri ve çözüm yolları incelenmektedir.

Efsane Futbolcular

Gelmiş geçmiş en iyi futbolcular listesinin en tepesindeki isimlerden Diego Armando Maradona, yeşil sahalarda ortaya koyduğu efsanevi performansını teknik direktör olarak devam ettirmek istediğinde elde ettiği sonuç hiç de umduğu gibi olmadı. 1994 yılında başladığı teknik adamlık kariyerinde en ciddi şansı, 10 numaralı formasıyla yıllarca başarıdan başarıya koşturduğu Arjantin Milli Takımı ile yakalayan yıldız futbolcu, bu görevinde başarısız bir görüntü çizdi ve gök mavililer son anda katıldıkları 2010 Dünya Kupası’nda Almanya’ya farklı bir skorla mağlup olunca efsane isim ile Arjantin Futbol Federasyonu’nun 2008 Kasım’ında kesişen yollarının ayrılması kaçınılmaz oldu.

Futbol dünyasında en az Maradona kadar büyük başka bir isim varsa bu, hiç şüphesiz Pele’dir. Pele gibi bir futbol değerinin, futbolculuk yaşamından sonra kariyerine yine futbolun içinde olan bir işle ve en sıkça görüldüğü haliyle teknik direktör olarak devam etmemiş olması garip karşılanabilir ancak futbolculuk sonrası hayatı incelendiğinde “siyah inci”nin kendini çeşitli sosyal faaliyetlere ve işadamlığına adadığı ve teknik adamlık ile hiç uğraşmadığı görülmektedir.

Haberin Devamı

Yeryüzündeki bir diğer futbol efsanesi de “Beyaz Pele” lakaplı Zico. Tıpkı Maradona gibi Zico da futbolculuk sonrası kariyerine teknik adam olarak devam etmekte fakat yine tıpkı Maradona gibi Zico’nun da başarılarla dolu bir teknik direktörlük geçmişi bulunmamaktadır. Zira futbolcu Zico’yu kadrosunda görmek her takımın hayaliyken teknik direktör Zico, Fenerbahçe ve Olympiacos gibi takımların ötesine geçemediği gibi Brezilyalı teknik adamın bu takımlardaki görevleri kulüp yönetimi tarafından sonlandırılmıştır.

Rumen futbolunun en büyük isimlerinden Gheorghe Hagi de futbolu bıraktığı yıldan itibaren teknik direktörlük mesleğine soyunmuş ve ne gariptir ki onun da bu alanda Romanya Milli Takımı, Galatasaray ve Bursaspor performansları futbolculuğu ile kıyaslanmayacak kadar kötü olmuştur.

Yıldız futbolculuk ve teknik adamlık arasındaki bağlantıyı araştırırken F.Rijkaard örneğini de değerlendirmek yerinde olacaktır. Henüz on yedi yaşındayken A takım formasını giyip müthiş yetenekleriyle Ajax efsanesinin baş mimarlarından biri olan Hollandalı teknik adamın Sparta Rotterdam ve Galatasaray performansları Rijkaard için de tablonun yukarıdakilerden farklı olmadığını göstermektedir. (F.Rijkaard’ın başarılı Barcelona kariyerine son bölümde değinilecektir.)

Haberin Devamı

Elbette futbolun efsane isimleri yukarda sayılanlardan ibaret değil fakat bu zincire K.Heinz Rummenigge, H.Stoichkov, Paolo Rossi veya Schilacchi gibi birçoklarının eklenmesi de şu teoriyi değiştirmemektedir: yıldız futbolcular başarısız teknik direktör olur!

Yıldız Teknik Direktörler

Teorinin açıklamalarına geçmeden önce madalyonun bir de öteki tarafına bakmak; iyi teknik direktörlerin oyunculuk kariyerini incelemek gerekmektedir.

Hiç şüphe yok ki bugün dünyanın en başarılı teknik direktörleri başta J.Mourinho olmak üzere, A.Wenger, F.Capello, A. Fergusson veya Rafael Benitez gibi isimlerdir. Bu teknik direktör yıldızlarına M.Lippi, L.F. Scolari, G. Hiddink, Luis V.Gaal, Ancelotti, S.G. Eriksson, Roy Hodgson, V. del Bosque, J. Löw, K.H. Feldkamp, B. Clough veya bizim yıldızlarımız F.Terim, E.Yanal, M.Denizli, A.Avcı, H.Karaman veya Y. Vural’ı da ekleyip bu kişilerin teknik direktörlük öncesi kariyerlerine bakıldığında hiç birisinin yıldız bir futbolcu olmadığı gibi bu isimlerin bir çoğunun kayda değer bir futbolculuk geçmişi dahi bulunmadığı görülmektedir.

Yukarıdaki verilerin sonucunda ortaya çıkan sonuçlar şu şekildedir:

  • Yıldız futbolcular iyi teknik direktör olamıyor.
  • Başarılı teknik direktörlerin önemli bir futbolculuk kariyeri bulunmuyor.

Peki, ama neden?

Evrensel futbol taktikleri ve antrenman programlarını bünyesinde barındırmanın yanı sıra bir nevi liderlik pozisyonu olan teknik direktörlüğün psikoloji ile yakından ilgisi olduğu bilinmekte hatta bazıları tarafından psikolojinin, bu mesleğin en önemli unsuru olduğu kabul edilmektedir. İşte yıldız futbolcuların teknik direktörlük işindeki başarısızlıklarının en büyük nedeni olayın bu psikolojik boyutu olmaktadır. Zira yıldız futbolcuların teknik direktörlüğe de kendi penceresinden bakmaları onların birçok detayı görememelerine, atlamalarına veya görmezden gelmelerine neden olur ki yöneticinin böyle bir tutumda olması ekibin başarısı için en büyük tehditlerden biridir.

Teknik direktörlükle yakından ilişkisi olan psikolojinin genel kabullerinden biri kişilerin karşısındakileri kendi gibi görmesidir. Bu kabulden yola çıkarak, futbolculuğunda kafalarında canlandırdığını gerçeğe dönüştürmekte hiç zorlanmayan ve böylece başarıdan başarıya koşarken tabiri caizse futbol oyununu basite indirgeyen bir teknik adamın futbolcularından da aynı performansı beklemesi oldukça sık rastlanan bir durum ve bu beklenti farklı yapıda oyunculardan oluşan bir takımın başarısı için büyük bir engeldir. Dikkat edilirse geçmişte yıldız futbolcu olan teknik direktörler, başarısızlık durumunda nedenler ve çözümler üzerine düşünmekten ziyade kadronun kalitesizliğinden şikâyet etmekte ve sahada yapılan basit hataları anlamakta güçlük çektiklerini açıkça beyan etmektedir.

Karşıdaki insanı kendi gibi görmenin bir diğer olumsuz etkisi de teknik adam – futbolcu iletişiminde kendini göstermektedir. İyi bir futbolcu olmak için hem fiziksel hem de bedensel olarak profesyonelliğin tüm gereklerini yerine getiren hatta gerektiğinde kendi kendini motive dahi eden yıldız futbolcuların, teknik direktör olduğunda futbolcularını da bu şekilde değerlendirmesi ve onlardan kendisi ile aynı yaklaşımı beklemesi de yine başarısızlığa neden olan etmenlerden biridir. Bu konuya örnek olarak F.Rijkaard’ın takımına kamp yaptırmaması veya Galatasaray’ın maçlarda yeterince istekli görünmemesi gösterilebilir.

Yıldız futbolcular için teknik direktörlük alanındaki en büyük tehditlerden biri de onların futbola dair her şeyi bildiklerine olan inançları ve kendilerini geliştirmek için fazla çaba sarf etmemeleridir. Her geçen gün gelişen, değişen ve günümüzde detayların sonuç üzerinde hiç olmadığı kadar önem kazandığı futbol dünyasında herhangi bir eksiği olmadığını düşünmek hiç şüphe yok ki bir teknik adam için oldukça iyimser bir kabul ve takım için son derece olumsuz bir tutumdur.

Diğer taraftan geçmişte iyi bir futbolcu olmayan teknik direktörlerin futbola baktığı pencere gerçeğe daha uygun ve genele daha yakındır. Bunun yanı sıra bu kişiler kendilerini geliştirme adına oldukça fazla çaba serf eder. Geçmişte yıldız futbolcu olan meslektaşlarına kıyasla futbolu ve futbolcuları bir nebze daha ciddiye alan ve bu doğrultuda kendilerinde futbolcuların özel hayatına dahi müdahale etme hakkı bulan bu teknik adamların yaklaşımının yeşil sahada daha iyi neticeler verdiği de açıkça görülmektedir.

Sonuç ve Çözüm

Tüm değerlendirmeler gösteriyor ki yıldız futbolcular, sahip oldukları yaklaşım nedeniyle futbolculuktaki başarılarını teknik direktörlük alanında da sürdürmeyi başaramazken hatırı sayılır bir futbolculuk kariyeri olmayanlar teknik direktörlük işinde, geçmişte kendilerini hayranlıkla izledikleri isimlere kıyasla, çok daha başarılı oluyor.

Bu durumun tek istisnası yıldız futbolcuların, kendileri gibi yıldız oyuncuların çoğunlukta olduğu takımlarda görev yapmasıdır. Zira teknik direktörünün beklentisini anlayan ve sahip olduğu yetenekli ayaklarla bunu sahada icraata geçirmekte zorlanmayan takımlar, başarılı futbolcuların aynı başarıyı teknik direktör olarak sürdürmesi için en uygun yerler olup F.Rijkaard’ın Barcelona ile olan başarılı birlikteliği bu durumun en iyi örneklerinden biridir.

Elbette, yıldız futbolcuların başarılı bir teknik direktör olması zor olsa da olanaksız değil. Futbol dünyasındaki örnekleri gösteriyor ki bunun için yapılması gereken şey, sahip olunan “yıldız futbolcu bakış açısı”nın bir kenara bırakılıp olaylara daha gerçekçi bir pencereden bakılmasıdır. Nitekim bu durum, örneği çok fazla olmasa da, gerçekleştiğinde, bir başka deyişle, yetenekli, entelektüel ve sınırsız tecrübeli bir futbolculuk kariyeri sağlıklı bir idareci ve lider yaklaşımıyla birleştiğinde ortaya çıkan şey J.Cruyff efsanesidir.

Not: J.Guardiola henüz Barcelona dışında bir takım çalıştırmadığından İspanyol teknik adam değerlendirmelere dâhil edilmemiştir.