Emekli Org. Özkök, “Sizin için, komutan arkadaşlarını ihbar etmiş oldu deniyor” sorusuna şu yanıtı verdi: “Arkadaşlarımın kanunsuz bir iş yaptıklarından emin olsaydım, onları ihbar etmekten asla çekinmezdim. Çünkü, hukuk benim için dostlukların üstündedir.”
‘DARBE KABA KUVVETTİR’ DİYEN ÖZKÖK, DARBE İDDİALARINA MUHATAP OLAN ARKADAŞLARI İÇİN BÖYLE KONUŞTU:
Türkiye’de demokrasinin güçlenmesi, yerleşmesi, askerin siyasete müdahale etmemesi, edecek koşulların hiç oluşmaması temennileri yoğunlaştı ve darbe döneminin kapandığı şeklinde eski komutanların beyanları oldu.
‘BAŞBAKAN VELEV Kİ HOCA DEMİŞ OLSUN’
Bir şey yazıldı... Sayın Başbakan’ın size ‘hocam’ diye hitap ettiği yolunda...
- Ben duymadım. Eşim duymadı. Emir subayım duymadı. Velev ki, dedi. Benimle ne alakası var? Sırf beni incitmek için bazı kişilerce uydurulmuş şeylerdir bunlar. Bunlar halkın gözünde beni küçük düşürmez ki. Bütün Ortadoğulular birbirlerine hocam diyor. Ben, Gülhane’deki bütün doktorlara hocam diyorum. Üniversite hocalarına nasıl hitap edersiniz siz.
Hocam diye hitap ederiz.
- Velev ki dedi. Belki başkasına derken bana bakıyordu. Çünkü, orada birçok insan vardı.
Hoca da var orada.
- İnsan bazen birine hitap ederken başka yere de bakabilir. Belki bana bakıp başkasına demiş olabilir. Kaç defadır söylüyorum, Sayın Başbakan bana daima Sayın Genelkurmay Başkanım diye hitap etmiştir. Veya Paşam demiştir. Ben kendisinden asla böyle bir hitap duymadım. Ama, dedi diyenler desin varsınlar. Gönülleri hoş olsun!
Başbakan’la uyumlu çalışmak, yakın çalışmakla da eleştirildiniz.
- Bazıları uyumlu olmama kızıyorlar. Tamam, kızabilirler ama, bunun alternatifi nedir? Uyumsuz çalışmak. Birileri böyle istiyor diye devletin tepesinde kavga edip durmak. İstenen bu mu?
Meşru bir hükümetle uyumlu çalışmak her Genelkurmay Başkanı’nın görevidir. Bir başbakanı beğenip beğenmemek benim görevim olmamıştır. O milletin ve siyasilerin görevidir.
‘BEN KAVGA İSTEMİYORUM’
Yani, bu kişisel bir şey değil.
- Ecevit de Başbakan’dı. Onunla da çalıştık. Yani, şimdi herkes kendi beğendiği başbakanla uyumlu çalışır diye bir kural yok. Siz bugün birisini beğenmiyorsanız, yarın da başkalarının sizin beğenmediğinizi beğenir olmasına ne diyeceksiniz? Bu takdirde gruplaşmalar, ayrışmalar başlar ve bundan zarar doğar. Acıyı da garip halk kesimleri çeker.
Ben, öyle Başbakan Genelkurmay Başkanı ile kavga etsin, o bununla kavga etsin istemiyorum. Halkın büyük çoğunluğu da istemiyor. Ben meselelerin barış içerisinde, karşılıklı anlayışla, saygıyla, en zıt fikirleri dinleyerek ama, kendi fikirlerini de söyleyerek daha iyi çözüleceğine inanıyorum. Bunları gördüm, yaşadım.
Bu şekildeki çözümlerin daha köklü olduğunu da gördüm. Zorla olan çözümlerin geçici olduğunu, ama karşılıklı anlayışla, uzlaşmayla ulaşılan çözümlerin uzun ömürlü olduğunu görmüşümdür.
‘BENİM CUMHURİYETİM SİZİNKİ KADAR DERME ÇATMA DEĞİL’
Bazı uygulamalardan bazı kesimler rahatsızlık duyuyor.
- Bir gün birisi bana, ‘cumhuriyet elden gidiyor’ dedi. Valla, benim cumhuriyetim seninki kadar derme çatma değil dedim.
Olayları çok abartmamak, genellememek lazım. Tehdit, tehlike ve realitenin boyutlarını abartırsanız bazen tehlikeli de olur. İlacın dozu kaçıyor, daha çok zarar doğuyor. Tedavi yöntemlerinizde hatalar yapmaya başlıyorsunuz. Yani, gerçekçi olmak, ölçü aletini çok iyi kullanmak önemlidir. Konuşmada birisi, ‘ekonomi batarsa batsın’ dedi. ‘Cumhuriyet elden gidiyor’ dedi. Ben de, vallahi benim cumhuriyetim seninki kadar derme çatma değil, hemen gitmez dedim.
Hakikaten cumhuriyet oturmuştur. Birçok insan görüyoruz, halkı cumhuriyete karşı kışkırtıyor ama, halk öyle bilinçli ki, cumhuriyete öyle sahip çıkıyor ki. İşte cumhuriyet mitinglerini gördünüz. Şimdi bu günleri yaşadıktan sonra, cumhuriyet elden gider mi, şeriat gelir mi? Bana göre gelmez ama, gelir diyenlere de saygı duyuyorum. Onlar da öyle inanıyorlar. Kendilerine göre gerekçeleri vardır.
‘ARKADAŞLARIMI LEKELEMİŞ OLURDUM’
Bir eleştiri daha okudum hakkınızda. Ergenekon soruşturmasıyla ilgili. Madem komutanın darbe girişimlerinden haberi vardı, o zaman niye müdahale etmedi, Soruşturma açmadı, diye...
- Böyle bir söylenti vardı demek, o iş vardı anlamına gelir mi? Gelmez. Böyle bir şeyi teyit ettiğimi söyleyenler haksızdır. Bana bazı belge ve duyumlar geldi, bunları inceledim. Hiç biri bir kuvvet komutanına soruşturma açtırmayı gerektirecek delil mahiyetinde değildi.
Bu bakımdan hukuki dayanağı olmayan belge ve duyumlarla bir kuvvet komutanı hakkında şaibe yaratacak bir soruşturmayı başlatamazsınız.
Veya süreci başlattınız, belgelerin hukuki değer taşımadığı anlaşıldı.
- Anlaşıldı. O zaman ben o kuvvet komutanıyla nasıl çalışacağım? O zaman ya benim istifa etmem gerekecekti ya onun.
Bunun için kuvvetli kanıt aradınız.
- Tabii yani. Soruşturma emri, hukuki sürecin bir aşaması, başlatıcısıdır. Genelkurmay Başkanı’na verilmiş bir yetkidir. Ama, Genelkurmay Başkanı, bir kez daha söylüyorum, bu yetki bendedir diye onu keyfi olarak kullanamaz. Bir kuvvet komutanına soruşturmayı başlatacak mahiyette bir şey olmadan başlatamazsınız.
Bir de tuhafıma giden bir durum var. Savcılara kuvvetli olmayan delillerle dava açıyorlar, insanları şaibe altında bırakıyorlar diye kızan aynı kişiler, bana kuvvetli olmayan belgelerle soruşturma açtırmadım diye kızıyorlar. Bunun sebebini gerçekten çok merak ediyorum.
Sizin için yıllarca çalıştığı komutan arkadaşlarını ihbar etmiş oldu gibi de yorumlar çıktı.
- Onlar emekli olduktan sonra ben iki sene daha Genelkurmay Başkanlığı yaptım. Eğer, öyle bir niyetim olsaydı o zaman yapardım. Emekli olalı da üç sene oldu. Bu işi ortaya getiren günlük olduğu iddia edilen belgelerin yayımlanmasıdır. Onların doğru olup olmadığına da yargı cevap verecektir.
Ancak, şunu da ifade etmek isterim. Yıllarca beraber çalıştığım arkadaşlarımın kanunsuz bir iş yaptıklarından emin olsaydım, onları ihbar etmekten asla çekinmezdim. Çünkü, hukuk benim için dostlukların üstündedir. Ve hukukun olmadığı yerde dostluklar da yoktur.
BİTTİ