Mantıksal hiçbir tutarlılığı bulunmadığı için gülünen “absürd” fıkralar vardır.
İşte onlardan biri:
Amerikalı bir tüccar, gece geç vakit Alabama’daki küçük kentlerden birine inmiş.
Otellerin hepsi doluymuş, hiçbirinde yer yokmuş. Sadece bir tanesinde bir-iki boş oda varmış ama, o otel de salt siyahiler içinmiş, beyazlar alınmıyormuş.
* * *
El elde baş başta kalan Amerikalı tüccar, bir kafeteryanın mutfağından bol kömür tozu alıp; yüzünü, alnını, ensesini, her tarafını siyaha boyayarak, bir siyahiden daha siyah bir görünümle gitmiş salt siyahilere ait otele ve ve böylece başarmış kendisine bir oda bulmayı.
* * *
Oteldeki odasına çıkarken de, servis görevlisine:
- Beni sabah saat tam 6’da uyandırın, trene yetişmem gerekiyor, diye tembih etmiş.
* * *
Ertesi sabah ucu ucuna uyandırılınca da, alelacele giyinip istasyona koşmuş ve kalkmak üzere olan trene binmiş hemen.
* * *
Kompartımana girip henüz oturduğunda, bir kontrolör dikilmiş karşısına:
- Bu tren beyazlara ait siyahiler binemez; derhal inin, demiş.
* * *
Adam gülmüş:
- Bir dakika bekleyin, demiş; büyük bir sürprizle karşılaşakcasınız. Benim de, sizin kadar beyaz olduğumu göreceksiniz.
Ve cebinden bir mendil çıkarıp başlamış hızlı hızlı yüzünü silmeye. Ama ne yapsa beyazlaşamıyormuş. Hırsla, derisini yüzercesine siliyormuş yüzünü, ama nafile; siyahilikten kurtulamıyormuş.
* * *
Çünkü efendim, otelin servis görevlisi, uyandıracağı odayı şaşırmış.
* * *
Siyasal kutuplaşmaları azaltma yöntemleri içine, ne girmedik yuvarlak masa kaldı; ne adımların hangi yöne doğru atılması gerektiği; ne Antep baklavası, ne Kayseri mantısı...
“Absürd” fıkraları sevenler de, şöyle bir öneride bulunabilirler:
- Kutuplara yerleşme yerine, “hattı üstüva’yı - ekuatör”ü yeğleyin.
* * *
Bekri Mustafa, İncili Çavuş’a:
- Yeni bir papağan fıkrası öğrendim, diyordu; bak dinle:
- Adamın birinin küfürbaz erkek bir papağanı varmış.Eve kim misafir gelse, başlıyormuş sövüp saymaya:
“- Ananı avradını...
- ...
“- Ağzının tam ortasına...
- ...
“- Aldın mı babayı...
* * *
Bekri, devam ediyordu:
- Adam, küfürbaz papağanını terbiye edecek birilerini aramaya başlamış ve sonunda bulmuş da. Dinine diyanetine düşkün birinin de, kimi görse hemen dua etmeye başlayan dişi bir papağanı varmış. Tanışıp anlaşmışlar sonunda küfürbaz papağanın, durmadan dua edip duran papağanla aynı kafese konulmasında.
* * *
Bekri, ballandıra ballandıra sürdürüyordu anlatmayı:
- Küfürbaz erkek papağan, dişi papağanı görünce:
“- Haydi gel, demiş; azıcık çöker gibi yap da, hayatın tadını çıkaralım birlikte.
Dişi papağan da:
“- Oh tamam, demiş; nihayet kabul oldu dualarım işte...
* * *
Bekri Mustafa, İncili Çavuş’a soruyordu:
- Bu fıkrayı çok sevdim ama, kimsenin hassasiyetine de dokunmak istemiyorum, ne yapsam acaba?
* * *
İncili Çavuş:
- Dua eden papağanın, dedi; bir papazın papağını olduğunu söyle, kimse alınmaz o zaman...
* * *
Bir absürd fıkra daha:
Adamın biri, bir psikiyatra gitmiş:
- Doktor, demiş; size kızımı getirdim. Kendisini tavuk zannediyor zavallı...
Doktor:
- Çok garip, demiş; ne zamandan beri öyle zannediyor?
- Hemen hemen 2 yıldan beri...
- 2 yıldan beri mi; ama çok daha önceden gelmeniz gerekirdi.
- Nasıl anlatayım size doktor, biz evcek yumurta yemeyi de çok seviyoruz, o yüzden...
* * *
Bizde de kendini horoz sanan siyasetçileri, psikiyatra götürmek yerine alkışlayanlar az değil.
- Neden, diye sorulduğunda:
- Biz demokrasiyi çok seviyoruz da, ondan; diyorlar:
- Peki, demokrasi nedir sizce?
Hemen gösteriyorlar ne olduğunu da:
- Kukurikuuuu... Kukurikuuu.
* * *
Philippe Soupault’dan, Orhan Veli çevirisi, bir şiirle bitirelim yazıyı:
Francis Picabia için
Niçin
Seni mezarına dört köpeğinle
Bir gazeteyle
Ve şapkanla gömmelerini istedin?
İstedin ki taşına şunu yazsınlar:
İyi seyahatler.
Bir şey değil, öteki dünyada da deli zannedileceksin.