09.09.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Mert İnan - İstanbul
Gıda hijyeni konusunda önemli çalışmalara imza atan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Veteriner Fakültesi Gıda Hijyeni ve Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özer Ergün, şarbonlu et meselesine dair Milliyet’e açıklamalarda bulundu. Hastalığa neden olan bakterinin 50 - 60 yıl canlılığını muhafaza edebildiğine dikkat çeken Ergün, “Neden iki kangal sucuk veya bir kalıp beyaz peyniri AB ülkelerine hediyelik olarak çıkaramadığımız, şimdi daha iyi anlaşılmıştır. Maalesef ‘şarbon’ gibi hayvanlardan insanlara geçen ve ‘zoonoz’ adı verdiğimiz yüzlerce hastalık etkeninin ülkemizde kökleri kazınabilmiş değil. Hekim kontrolünden geçmemiş kaçak hayvan, kurban kesimleri ve zoonoz riski bulunan ülkelerden yapılan canlı hayvan ve et ithalatları bitmedikçe bu risk bitmez. Hastalık dün vardı, zihniyet değişmezse yarın da olacak” dedi.
‘İnsandan insana geçmiyor’
- Halkı bekleyen riskler neler?
Şarbon hastalığına ‘B.antchracis’ adı verilen bakteri neden oluyor. Bu bakterinin doğadaki spor formu fiziksel ve kimyasal etkenlere karşı son derece dirençli olup, dış ortamda 50-60 yıl canlılığını muhafaza edebiliyor. Vejetatif formu ise diğer sporsuz mikroorganizmalar gibi ısı işlemiyle kısa sürede etkisiz hale geliyor. Bakteri hasta hayvanların eti, sütü, kanı ve direkt teması ile geçiyor. Hastalığın sporlu etkenleri, hayvan postu, kılları, yün ve yapağı ile de insanlara bulaşır. Kan emici ve sokucu sinekler de enfeksiyonu bulaştırır. Veteriner hekimler, hayvan sağlık memurları, hayvancılıkla uğraşanlar, besiciler, çobanlar, kasaplar arasında şarbon hastalığı daha sık görülüyor. Neyse ki hastalık insandan insana geçmiyor.
- Hastalık belirtileri neler?
Hastalığın etkileri bakteri vücuda girdikten 2-7 gün içerisinde ortaya çıkıyor. Bulaşma şekline göre şarbon hastalığının belirtileri üç gruba ayrılır. Deri şarbonu, deride ağrı, sızı, ödem ve kabartı oluşturur. Yüzde 65 ile en çok rastlanan türdür. Akciğer şarbonu seyrek görülür. Ateş, bitkinlik, yorgunluk belirtileri ile başlar ve birkaç gün içinde de soluk alıp vermede güçlük şekillenip hasta komaya girerek ölebilir. Bağırsak şarbonunda ise belirtiler mide bulantısı, iştah kaybı, karın ağrısı, kusma ve kanlı ishaldir. Vakaların yüzde 40 - 50’sinde hastalık ölümle sonuçlanır.
- Önlem için neler yapılmalı?
Hastalıklı hayvanlar kesinlikle kesilip yüzülmemeli, bu hayvanlara otopsi yapılmamalıdır. Ölen hayvanlar uygun şekilde ortadan kaldırılmalı. Hastalık görüldüğünde ateşi bulunmayan sağlam hayvanlar en az beş yıl aşılanmalı. Tüketici olarak korunmak zor değil. Bildiğiniz kasap ve marketten etinizi alacak, iyi pişirip yiyeceksiniz. Dışarıda dayanıklı olan şarbon, pişirme, kızartma ve bunun gibi ısı işlemlerine dayanıksızdır. Ev harici tüketimde de sipariş verdiğiniz etin, köftenin, dönerin, kebabın, lahmacunun pembeliğinin kaybolmuş ve iyi pişmiş olmasına çok dikkat etmelisiniz. Hayvan kesimi sonrası veya şüpheli et tüketildiğinde bu tür belirtiler görülürse en kısa sürede bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurmak ve bir an önce antibiyotik tedavisine başlamak gerekir. Tedavide geç kalınmaması çok önemli. Hayvansal ürünler ve riskli gıdalara karşı sadece şimdi değil, her zaman dikkatli olmalıyız. Çünkü bu tehlikeler dün de vardı, yarınlarda da olacak.
‘Kitlesel ölüme neden olmadı’
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap ve Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz şarbonla ilgili açıklama yaptı. Yavuz, “Şarbon esas olarak ot yiyen hayvanların hastalığıdır. İnsanlara enfekte hayvanlardan bulaşan bir zoonozdur. Dünya tarihinde şarbon hiçbir zaman veba, kolera, çiçek veya pandemik grip gibi kitlesel insan ölümlerine yol açmamıştır” dedi. Prof. Dr. Alpay Azap ise şarbondan korunmak için başta et ve süt olmak üzere hayvansal gıdaların çiğ olarak tüketilmemesi uyarısında bulundu. Azap, “Etler iyi pişirilmeli, etlerin kesildiği yüzeyler çiğ sebze ve meyve ile temas ettirilmemeli” dedi.