Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Necati Özkan...

Avrupa Siyasi Danışmanlar Derneği Başkanlığı yaptı. 2010’da, 10 kişiden oluşan siyasi danışmanlar ‘Dünya Rüya Takımı’na seçildi. Yaklaşan referanduma dair düşüncelerini 4 maddede topladım...

“Kampanyalarda amaç dikkat çekmek değil ikna etmektir. Mesela CHP’nin “Alkışlıyoruz” kampanyası dikkat çekmeyi başarmış ama ikna etme görevini önemsemediği için sonuçsuz kalmış bir kampanyadır. Hedef doğru konulmalı.”

“Muhalefet, 18 maddeyi tek tek anlatmak yerine kampanyasını basit ve herkesin anlayabileceği bir sloganla yapmalı. Kısıtlı zamanda seçmenin, muhalefetin tüm maddeleri anlatacağı bir kampanyaya kulak vermesi beklenemez.”

Haberin Devamı

“Türkiye’de seçmen bir konuda ikna olurken, yüzde 55 kimin söylediğine, yüzde 37 nasıl söylediğine ve yüzde 8 ne söylediğine bakıyor. Yani ne söylediğinden daha önemli olan nasıl söylediğin ve kimin söylediği...”

“Geleneksel tercihler nedeniyle sağ partilerin oluşturduğu “Evet” cephesi, kampanyaya 1-0 önde başlıyor. Muhalefet partileri bu gerçeğe dikkat etmeli ve kendi parti değerleri üzerinden kampanya yürütmek yerine, Türkiye bayrağı altında birleşen bir ittifak kampanyası yapması daha doğru olur. “

REFERANDUM SÜRECİ TELEVİZYON KONUKLARI

Adil Gür: 1 Kasım seçimleri öncesi verdiği sonuç neredeyse bire bir çıktığı için en fazla davet alacak kişi olacaktır. Alternatifi yok.

Bülent Arınç: Halk TV başta olmak üzere çeşitli kanallardan davetler alacak ama hiç ekrana çıkmayacak. Umulan cümleleri, ekrana çok çıkmanın işe yaramadığını parti kurduktan sonra anlayan Abdüllatif Şener’in kurması beklenecek.

Metin Özkan: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin siyasi danışmanı sıfatıyla, çok konuklu programlara katılmayı kabul ettiği için en fazla davet alan isimlerin başında gelecek.

Prof. Dr. Ersan Şen: Sadece hukuk değil dış politika tartışılan programlara bile davet alacak kadar reytingi olan bir tartışmacı. Referandum sürecinde ekranlarda çok görülecektir.

Cübbeli Ahmet Hoca: Nasıl olsa her konuda çağrılıyor, referandum ve yeni Anayasa süreci için de çağrılacak, ekrandan ekrana Ahmet Hakan’a laf çakacaktır...

Haberin Devamı

Ahmet Özal: Plase konuk... “Babam rahmetli Turgut Özal, Başkanlık sistemini istediği için öldürüldü” cümlesiyle yine çeşitli ekranlarda olacaktır.

EN ŞAŞKIN EN EĞLENCELİ BAŞKAN YEMİNLERİ...

En çok eğlenen Başkan: Bill Clinton, 1997’de ikinci kez Başkan seçildi ve bu seçimi tam 14 ayrı baloyla kutladı. Trump’ın yemin töreninde fıldır fıldır dönen gözlerini görünce insanın aklına çapkınlık bahanesi gelmiyor değil hani...

En şaşkın Başkan: ABD Anayasası’nda belirli bir yemin metni yok. Her yemin birbirinden farklı olabilir, bazı cümlelerin mutlaka söylenmesi gerekir. O cümleler yüzünden çift dikiş yemin eden tek isim Obama oldu. 2009’da devir teslim töreninde kelimeleri karıştırdığı için, ertesi gün Oval Ofis’te ailesi önünde tekrar yemin etti.

En fazla mesaj veren Başkan: Theodere Roosevelt, 1905’te ikinci kez seçildi, yemin töreninde kovboylar, Kızılderililer ve maden işçileri birlikte at koşturup, Başkan’ı selamladılar.

En şanslı Başkan: Ronald Reagan, 1981’de Başkan seçildi ve yemin ettikten birkaç dakika sonra, daha tören devam ederken, 444 gün boyunca Tahran’da rehin tutulan 52 ABD’li diplomatın serbest kaldığı haberi geldi.

Haberin Devamı

En Şanssız Başkan: James Buchanan, 1857’de Başkan seçildi, Kuzey-Güney geriliminin had safhada olduğu bir dönemde yemin etti, 4 yıl sonra çıkan iç savaşa engel olamadığı için tarihe en başarısız Başkan olarak geçti.

En feminist Başkan: 1917 yılına kadar, kadınların Başkanlık yemin törenine katılmaları yasaktı. Bu yasak Thomas Widrow Wilson’un 2. Başkanlık yemini sırasında kalktı.

BİR DAKİKA AMA NUTELLA

Nutella markasının sahibi İtalyan Ferrero grubu Palm yağı krizini yönetiyor ama başka krizler için de açık kapı değil kapılar bırakıyor.

Mesela basın bültenine “Bu haberler Türkiye’ye de zarar vermektedir” cümlesinin altını çizerek yazmak... Sağlık tartışmalarını içeren bir kriz, tehdit eder gibi bir dil kullanılarak mı yönetilir?

“Türk fındığının elçisi olmak” adına gözümüze sokulan cümleler de vardı basın bülteninde... Sanki hatır için yapıyorlar bunu.

Dünyanın en büyük fındık üreticisi zaten Türkiye değil mi?. Dünyadaki markaların yüzde 80’i fındık ihtiyacı buradan karşılamıyor mu?

Türkiye’de hemen her olayda olduğu gibi bu tartışmada da medyayı suçlamak doğru mu?

“Türkiye’de çıkan ve hiçbir temele dayanmayan ve neredeyse bir karalama kampanyası haline gelen asılsız haberler...”

Bu tartışma Türkiye’ye geç bile geldi aslında. Yoksa İtalya’daki şirketin satın alma müdürü Vincenzo Tapella, İngiliz Reuters Ajansı’na neden palmiye yağı olmadan üretim yapılamayacağını anlatsın ki?..

Tartışmanın asılsız olduğunu ve Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin raporunun doğru düzgün okunmadığını ileri sürmek bir yöntem olabilir elbette. Bu yöntem uygulanıyorsa hemen ardından, “Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin önerilerine tamamen uygun parametrelerin tutabilmesini sağlayan bazı endüstriyel önlemler uyguluyoruz” cümlesi neden kuruldu acaba?