Evet başlığı yanlış okumadınız. İçimizde saklı olan bu tedavi yöntemi aslında kök hücrelerimiz...
Peki kök hücre nedir?
Aslında kök hücre 'köken' anlamına geliyor. Hepimiz anne ve babamızdan gelen birer hücrenin birleşip çoğalmasıyla dünyaya geliyoruz. Bu iki hücre önce birbirinin aynısı 4 hücreye, sonra 8 hücreye sonra 16 hücreye çoğalıyor ve böyle katlanarak gidiyor.
Evet yanlış duymadınız. Birbirinin aynı hücreler...
Nasıl oluyor da birbirinin aynısı hücreler ile gözümüz, cildimiz, kemik ve kıkırdaklarımız, kalbimiz, akciğerlerimiz, böbrek, beyin ve sinir dokularımız gibi farklı dokular meydana gelebiliyor. İşte kök hücre diye bahsettiğimiz birbirinin aynısı olan bu hücreler, sadece bulundukları ortamın özelliklerine göre farklılaşarak tüm bu farklı dokulara dönüşüyor. Yani hücrelerin hangi doku ve organa gelişeceği, bulundukları çevrenin kimyasal özelliklerine göre belirleniyor.
İşin en ilginç yanı, doğduktan sonra hatta tüm hayatımız boyunca, benzer kök hücrelere de sahibiz. Herhangi bir hasar, zedelenme halinde uykudan uyanarak hasarlı dokuyu onarmaya çalışıyorlar. Ancak çok az sayıdalar ve yaşla da giderek azalıyorlar.
Örneğin, yeni doğan bir bebekte 10.000 hücrenin 1 tanesi kök hücre iken, 30-40 yaşlarında biri için her 400.000 hücreden sadece 1 tanesi kök hücredir. Neyse ki günümüzde modern tıbbın verdiği imkanlarla kök hücreleri çok sayıda elde etmek, hatta bakanlık izni ile onları milyar adede kadar çoğaltmak mümkün. Böylece çok sayıda kök hücre verdiğimiz zaman teorik olarak hasarlı bölgeyi tamamen onarmak mümkün görünüyor.
Elbette şuan halen emekleme ve gelişme aşamasında olan bir tıp dalı fakat önümüzdeki yıllarda öneminin giderek artacağına emin olabilirsiniz. Rejenerasyon tıbbı yani onarım tıbbı yakın geleceğin önemli bir alanı olacaktır diyebilirim. Çünkü bugün kronik dediğimiz ve ilaçlarla tamamen çözemediğimiz eklem kireçlemeleri, romatizmal hastalıklar, dejeneratif bel, boyun rahatsızlıkları, kas, bağ yırtıkları, otoimmün hastalıklar (SLE, Skleroderma, Hashimato vb.), parkinson, alzheimer, MS, inme ve travmaya bağlı felç, sinir hasarları, kas hastalıkları, şeker hastalığı, böbrek yetmezlikleri, kalp yetmezlikleri, ,kronik obstrüktif akciğer hastalıkları (KOAH), cilt yenileme anti-aging amaçlı hatta erektil disfonksiyonda bile kanıtlanmış etkileri mevcut.
Kesin çözüm denilebilir mi?
Henüz hayır...
Emekleme aşamasında, bu nedenle kesin çözüm diyemiyorum sadece zararı olmayacağını, çok faydası olabileceğini söyleyebilirim. Burada büyüleyici olan kendi hücrelerinizin kendi ilacınız olması. Bireysel çabalar söz konusu olduğu için maalesef hızlı ilerleyemeyen bir tıp dalı. Çünkü para kazanmak isteyen yatırımcıların ve ilaç firmalarının sizin hücrelerinizden bir kazancı yok. Hücreler sizin olduğu için patent alınamaz, dolayısıyla bu devrimsel ve gerçek tedavi edici tıp dalı maalesef ki bireysel çabalar ve araştırmalar yoluyla ilerliyor. Bu nedenle diğer teknolojik gelişmelere kıyasla yavaş kalıyor.
Hatta bazı firmalar kök hücreleri eczaneden alınabilecek serum gibi pazarlama yollarına da girmiş durumda. Tabi bu amaçla daha çok embriyoniğe yakın diyebileceğim kordon kanı kök hücreleri
kullanılıyor.
Ancak sorun şu ki; bu hücreler sizin değil.
Her ne kadar yenidoğan bebeğe ait sıfır kök hücreler yabancı proteinlerle tanışmadıkları için farklı kişide bağışıklık reaksiyonu geliştirmeseler de, sonuçta size ait değil ve ileriki dönem risklerini kestirmek güç. Ancak kemik iliği reddi olan Graft Versus Host Hastalığını bastırma amacıyla günümüzde başarı ile kullanılmaktadır. Hazır halde bulunmaları ve 4-6 hafta çoğaltma için beklenmemesi nedeniyle kemik iliği reddi olan, zamanla yarışılan bu hayati rahatsızlıkta hastalar için bulunmaz bir tedavi seçeneğidir.
Her kök hücre aynı mıdır?
Kök hücreler aslında çeşit çeşittir. Mezenkimal adı verilen multipotent kök hücrelerin başta saydığım kronik rahatsızlıklar üzerine etkileri birçok bilimsel çalışma ile gösterilmiştir. Mezenkimal kök hücreler her dokuda bulunabilir ancak en fazla kemik iliği ve yağ dokusunda bulunurlar. Bunun yanı sıra çok az sayıda sinoviyum dediğimiz eklem zarında ve kanda da bulunurlar. Amaç mümkün olduğu kadar çok sayıda kök hücre vermek olduğu için, en fazla bulundukları yerler kemik iliği ve yağ doku kaynaklarıdır. Ayrıca başta bahsettiğim gibi ufak doku biyopsisi alınarak Sağlık Bakanlığı izni ile kültür ortamında çoğaltma ve uygulama imkanı da bulunmaktadır.
Kök hücrelerin elde edilmesi nasıldır?
Kemik iliğinden aspirasyon yoluyla ya da mini liposuction dediğimiz karın bölgesinden az miktarda yağ dokusu alınarak ve sonrasında çeşitli laboratuvar işlemlerinden geçirilerek elde edilirler.
Uzun süre beklemek ya da hastanede yatmak gerekir mi?
Günübirlik bir işlemdir, yatış gerekmez. Aynı gün içinde sizden alınırlar. 1-3 saat içinde hazırlanırlar. Hemen uygulanarak sonrasında evinize gidebilirsiniz.
Uygulama yöntemi nasıldır?
Uygulamak istenilen rahatsızlığa göre değişmekle birlikte eklem, omurga, kas gibi bölgesel sorunlarda doğrudan sorunlu yere enjekte edilebilir ya da diğer sistemik sorunlarda doğrudan kolunuzdaki damardan geri verilebilir. Hatta nazal yani burun yoluyla dahi verilebilir. Kök hücrelerin önemli özelliği sorunlu bölgeyi bulmalarıdır yani siz damardan verdiğiniz zaman sorunlu bölgeye giderek onarım yapmaya başlarlar ve işaretli çalışmalarla kalp, böbrek, pankreas, beyin gibi dokularda hasarlı bölgelerde çoğaldıkları gösterilmiştir.
İşlem Ağrılı mıdır? Tedavi Sonrası ağrılı mıdır?
Hayır uygulamalarda bölgesel uyuşturma yapılır. Bazen sedo-analjezi dediğimiz sakinleştirici uygulanabilir ancak şart değildir. Uygulama günü ağrı olabilir ancak şiddetli değildir. Parasetamol tarzı ağrı kesiciler 1-2 gün kullanılabilir.
Sonrasında dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?
En önemli nokta kök hücrelerin onarım başlatabilmesi için iyileşme inflamasyonuna ihtiyaç olmasıdır. Bu nedenle parasetamol sınıfı ağrı kesiciler hariç diğer tüm ağrı kesicilerin kullanılmaması gerekir. Diğer önemli bir konu; kök hücre eklemlere uygulanmışsa aşırı yük vermekten kaçınmak hatta bir süre baston kullanmak gerekebilir.
Son olarak söyleyeceklerim ve önerilerim;
Kök hücreler ile tanışmam 2002 yılında Hacettepe Üniversitesi kemik iliği transplantasyon bölümünde çalışmam ile oldu. Açıkçası o zaman bu konudan çok büyülendim. Kendi kendime dedim ki, ''Nasıl olurda tüm bilim adamları bu yöntemle ilgilenmez?
Romatizmal hastalıkları, şeker hastalığını, böbrek, kalp yetmezliklerini ilaçla destekleme yerine kendi hücrelerinizle onarma ve tedavi imkanı hatta kendi hücrelerinizle yeni organ üretebilme imkanı. Olasılığını düşünmek bile harikaydı. Kaldı ki 1998 yılında iltihaplı romatizmal spondiloartropati rahatsızlığına yakalanmıştım ve ilaçlar yeterince etkili gelmiyordu. Kendime sürekli çözüm arıyordum. Çözümsüzlüğün kronik hastalığın ne demek olduğunu iyi anlamıştım. O dönemden beri 20 yıl geçti ancak maalesef bahsettiğim sebepler yüzünden rejenerasyon tıbbının hak ettiği hızda ilerlediğini söyleyemeyeceğim. Bu arada uzun yıllar gelişmeleri takip ederek etkili olduğunu gördüğüm tedavi yöntemlerini birleştirdim. Tecrübelerim doğrultusunda, hastaları anlayan bir hekim ve başta hasta olarak hayat kalitelerini artırmayı amaçladım. Tüm hastalardan da doktorlarından kök hücre tedavilerini talep etmelerini öneririm.
Sevgi ve Saygılarımla...
Uzm. Dr. Aşkın Nasırcılar
Sorularınız İçin : askinnsr@hotmail.com
Telefon : 0532-055-07-84