Binlerce yıllık insanlık tarihi, gençleşmek, genç kalmak, uzun ömürle ilgili mitlerle, efsanelerle ve yanlış uygulamalarla doludur.
Kleopatra’nın özel süt banyosundan, Dedekorkut’a, ölümsüzlük iksiri bulduğu düşünülen Lokman hekimden, batı dünyasının edebiyat ve sinema hayatına yön veren kan ile beslenen vampir mitlerine kadar ve çok daha fazlası tüm kültürlerde halen insanlığı cezbetmeye devam ediyor.
Bugün çok daha fazla insan kök hücre tedavisine merak duyuyor. Ne olduğunu bilmese bile dayanılmaz bir çekiciliği var. Hatta şu an okurken siz bile, ne olduğunu bilmeseniz dahi dayanılmaz bir heyecan ve mutluluk duyuyor olabilirsiniz.
Aynı mit ve efsanelerdeki gibi. Bu konuda da gerçekten haklısınız çünkü kök hücre tedavisi insanoğlunun elindeki en güçlü silahı. Evet halen mükemmel değil, evet halen emekleyen bir bebek olgunluğunda ancak ayağa kalkıp koşacağı günler uzak durmuyor.
Kaldı ki günümüzde bu şekilde tedavi olan, baston bırakan, genç görünen kişiler aramızda dolaşıyor. Başlıkta da yazdığım gibi önümüzdeki on yıllarda yapılacak gelişmelerle bu yüzyıl içinde yaşayan bazı bireyler yüzlerce yıl hatta binlerce yıl yaşayacak gibi görünüyor. Kim bilir belki de siz onlardan biri olursunuz?
Kök hücreler içimizde, kendi yedeklerini alarak çoğalabiliyorlar, özel dokuların yerini alabiliyorlar, onlara dönüşebiliyorlar, en önemlisi sadece güzel görünmekten ziyade en baştaki yıllarınıza döndürecek sıfır kilometre doku, organ onarımı yapıyorlar. Enerjinizi gençlik yıllarına yükseltiyor, eklem kireçlemesi, cilt kırışıkları gibi yaşlanmayla ilgili etkileri geri döndürüyorlar. Yapay değiller, alerjik değiller, yan etkileri yok. Kısacası gençleşmenin sırrı içimizde saklıymış ve binlerce yıllık yazılı insanlık tarihinde, önemini henüz son 10 yılda fark edebildik. Evet mitlerle, efsanelerle hep hissediyorduk oradaydı, şimdi ise nerede olduğunu biliyoruz.
Kök Hücre Göründüğünden Daha Fazlası
Modern tıp yöntemleri yaşlılığın görünen etkilerini ortadan kaldırmakta başarılı iken yaşlılığın asıl sebeplerine etki edemiyor.
Örneğin, kozmetik bilimi ve kozmetik cerrahi cildinizi belki genç gösterebilir ancak enerji seviyenizi yükseltmez, ağrılarınızı geçirmez, yıpranmış eklemlerinizi düzeltmez.
Yaşlılıkla hücresel hatta moleküler seviyede mücadele etmek gerekir. Üstelik bu majör bir girişim, ağrılı bir cerrahi ve yara iyileşmesi olmadan yapılabilir.
Kök hücrelerin anti-aging üzerine etkilerinden şöyle bahsedebiliriz;
-Eklem yıpranmalarının azaltılması,
-Hücre, doku ve organların yenilenmesi,
-Enerji seviyesinde artış,
-Kas gücünde artış,
-Deride sıkılaşma,
-Yaşlılıkla ilgili lekelerin azalması,
-Çizgi ve kırışıklıkların azalması.
Kök Hücre Sayısını Artırıyoruz
Hayatımız boyunca kök hücreler vücudumuzda bulunuyor. Aslında bizi sağlıklı tutmak, zedelenme durumunda onarmak, hastalık durumlarında iyileşmemizi sağlamak için bu yetişkin kök hücrelere ihtiyacımız var. Hastalık tedavisi ve hastalık önlemede yetişkin kök hücrelerin keşfi modern tıp için büyük önem taşıyor. Kök hücre keşfiyle beraber kök hücrelerin altın çağı başlamak üzere. Anti-aging sadece onlardan biri.
Tüm kök hücreler kemik iliğinden köken alır. Yaş ilerledikçe kök hücre sayımızda azalır. Sonuç ise yaşlanmadır. İyileşmede yavaşlama ve yaşlılıkla ilişkili rahatsızlıklar ortaya çıkar. Cerrahi etkili bir tedavi olsa da yaşlanma etkilerini maalesef geri çevirmiyor.
Kanda dolaşan hücreler arasında;
-Yeni doğan bebekte her 10.000 hücreden 1’i kök hücre iken,
-18 yaşında her 100.000 hücreden 1’i kök hücre,
-30-40 yaşlarında her 400.000 hücreden 1’i kök hücre,
-60-70 yaşında her 1.000.000 hücreden 1’i kök hücre,
-80 yaşında her 2.000.000 hücreden 1’i kök hücredir.
Şanslıyız ki, modern tıp yöntemleriyle kök hücreleri cilt altı yağ dokudan, kemik iliğinden fazla sayıda elde etmek, hatta bakanlık izni ile dış ortamda milyarlarca sayıya dahi çoğaltmak mümkün. Daha sonra fazla sayıdaki kök hücre sorunlu bölgelere enjekte edilebilir veya damardan dolaşıma geri verilebilir. Böylece yeni kök hücreler, enerji seviyenizi yükseltir, organların yaşlanma ve yıpranma etkileriyle savaşır, cildinizi yenileyerek doğal parlaklığına, esnekliğine ve gençlik görüntüsüne kavuşabilirsiniz.
Organların Yaşlanmasıyla Savaşıyor
Kök hücreler damardan veya başka yollarla tüm organlara ulaşabilir böylece onarım, rejenerasyon ve iyileşme sağlanır. Kök hücre tedavisiyle ulaşılabilen dokular;
Adrenal bezler, apandisit, mesane, beyin, gözler, safra kesesi, kalp, bağırsaklar, böbrekler, karaciğer, akciğerler, yemek borusu, pankreas, hipofiz bezi, prostat, skin, mide, timus, tiroid, damarlar.
Gençlik Yıllarınızdaki Enerji Seviyesine Yükseltiyor
Kök hücre tedavisi sadece anti-aging amaçlı değil yaşla ilişkili birçok sorun da kullanılabilir. Organ ve dokuların onarımından, hücresel düzeyde enerji artışı ve iltihabın baskılanmasına kadar geniş bir yelpazede kullanılabilir.
Kişinin enerjisini çalan, azaltan hastalıklar arasında;
-Otoimmün rahatsızlıklar
-Kireçleme
-Böbrek hastalığı
-Akciğer ve karaciğer rahatsızlıkları
-Kalp rahatsızlıkları
-Dolaşım sorunları bulunmaktadır.
Kök hücre bu gibi durumları çözerek, onararak enerjiyi arttırır. Hasarlanmış hücreler, sağlıklı hücreler ile değiştirilir ve tüm sistem sorunsuz çalışmaya başlar.
Ne kadar çok kök hücre dolaşımda bulunursa o kadar iyileşme gerçekleşir ve sağlığınıza yansır. Yani kök hücreniz fazlaysa iyileşme kabiliyetiniz de fazladır. Tedaviler buna dayanmaktadır.
Yaşlılığın Ciltteki Yıpratıcı Etkilerini Onarıyor
Dolaşımda ne kadar çok kök hücreniz varsa o kadar yaşlanmanın olumsuz etkileriyle savaşabilirsiniz. Aynı şekilde en büyük organımız olan cildimiz de kandaki kök hücre sayısından etkilenir. Yeterli kök hücre varlığında cildimizde anti-aging etkiler görünür.
Böylece;
-Deri elastikiyeti ve sıkılığı artar,
-Çizgi ve kırışıklıklar azalır,
-Güneş, hava kirliliği gibi çevresel etmenlere karşı direnç artar,
-Hücre ömrü uzar ve cilt sağlıklı görünüm kazanır.
Uzm. Dr. Aşkın Nasırcılar