Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bundan tam bir hafta önceki yazımın başlığı “Partili cumhurbaşkanı” idi.
“Neyin olacağını görmek için önce nelerin olmayacağını görmek gerekir” yöntemiyle işin sonunun da “partili cumhurbaşkanına varacağını” öngörmüştüm.
Yazının o bölümü şöyleydi:
.......................
“Neyin olacağını görmek için, nelerin olmayacağı ufuk turundan sonra” mantık bizi kendiliğinden aranan formüle götürüyor:
“Partili cumhurbaşkanı...”
Böylece...
Anayasa’nın “tarafsız cumhurbaşkanı” emredici hükmü kaldırılır.
Bahçeli’nin işaret ettiği “fiili durumun hukukileştirilmesi” hamlesi anlam kazanabilir.
“Parlamenter sistem” de değişmemiş olur.
Herhalde Bahçeli, “parlamenter sisteme denge kontrol mekanizmalarını getirecek bazı değişiklikler” isteğinde de bulunuyor olmalıdır.
Çünkü...
Angaje olduğu söylem “geliştirilmiş parlamenter sistemdi.”
.......................
AK Parti’nin öncelikli “A” planı “başkanlık sistemi”ydi ama diğer seçenekler arasında “partili cumhurbaşkanı” da vardı.
1960’a kadar 10 yıl cumhurbaşkanlığı yapan merhum Celal Bayar da “partili cumhurbaşkanıydı.”
Elinde taşıdığı, baş tarafı iç içe geçmiş “D” ve “P” harflerinden oluşan bastonu meşhurdu.
......................
Bu bir siyasi formül öngörüsüdür.
Yanılıyor olabilirim.
Ancak...
Artıları ve eksileriyle, “partili cumhurbaşkanı” anayasa değişikliği önümüze geldiğinde ayrıca tartışırız.
.....................
Ve gerçekten öyle oldu.
İsmet İnönü partili cumhurbaşkanıydı.
İktidar politikacıları ve medyası, CHP’nin tepkilerine “İsmet Paşa da hem CHP Genel Başkanı hem cumhurbaş-kanıydı.
O halde neden şimdi itiraz ediyorsunuz ki?” gerekçesini öne sürüyorlar.
Ancak...
Taha Akyol’un belirttiği gibi “parti devletiydi”
o süreç.
Bununla beraber, DP’nin (Demokrat Parti) 1950’den 1960’a kadar 10 yıllık iktidarı boyunca Celal Bayar da “partiliydi.”
Türkiye’nin karıştığı, bunalımlı yıllarda Başbakan Adnan Menderes ana muhalefet partisi CHP ile diyaloğa girmek, yakınlaşmak, ılımlı bir ortam yaratmak eğilimindeydi.
Partili cumhurbaşkanı Celal Bayar ise buna “taviz verme” diyerek karşı çıkmıştı.
Sonrası malum...
.......................
AK Parti’nin getirdiği anayasa değişiklik paketi “partili cumhurbaşkanı” formülüyle yetinmiyor.
Getirilen maddeler adı “partili cumhurbaşkanı” olsa bile özünde ve aslında “başkanlık sistemini” düzenliyor.
Başbakanın olmaması, bakanların üçte ikisinin cumhurbaşkanı tarafından, Meclis dışından atanması, cumhurbaşkanının -seçimle gelmeyecek- iki yardımcısının olması, tipik bir “başkanlık sistemi.”
Cumhurbaşkanı, partisinin genel başkanlığını da sürdürebilecek.
AK Parti özelinde bunun anlamı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerde aday listelerini istediği gibi yapabilecek olmasıdır. Böylece yasamanın çoğunluğunun bir bakıma yürütmenin başına kendini bağlı hissetmesidir.
“Yürütmenin” kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği “yürütmeden bağımsız” olması gereken yasama üzerine gölgesini düşürmesidir.
MHP buna karşı önlem oluşturacak düzenlemeler isteyecek mi?
Tarafsız ve bağımsız olması gereken “yargı” için güvence maddeleri var mı?
Başkanlık sistemlerinde mutlaka düzenlenen “denge-kontrol” mekanizmaları öngörülüyor mu?
Bunları henüz bilmiyoruz.