Galatasaray 14 senedir neden kazanamıyordu Saracoğlu Stadı’nda?.. “Çünkü her seferinde kazanmak için gidiyordu”!
Bu ilginç tespit, dünkü Milliyet’te Galatasaray’a gölgesi kadar yakın Nevzat Dindar kardeşimize aitti ve belli ki, Mancini’nin zihnini okuyan bir özetti.
***
“Bu sefer berabere kalmak için gidelim” demişti Mancini... İşe bakın!..
Zaten en zor deplasmanı Galatasaray’ın... Zaten “Saracoğlu Sendromu” diye bir ürperme hissi mevcut... “Kazanalım” dediğinizde kaybederken, beraberliğe yatmak; üstelik bunu arada altı puan fark varken yapmak, ancak Mancini gibi “üst düzey” olduğu kadar “Türkiye’ye yabancı” bir hocanın tercih edebileceği lükstü.
Resmen “yenemiyorsan yenil” anlamına geliyordu.
***
Ancak ilk devrenin yarısında tuttu Mancini’nin oynamayan ve oynattırmayan kısır taktiği.
Savunma ağırlıklı Galatasaray oyunu sıkıştırıyor, tempo yapamayan Fenerbahçe doğru dürüst bir tek pozisyon bile bulamıyordu.
Galatasaray kalesine ilk şut dakika 20’de Gökhan’dan ve o da çerçeveyi bulmayan...
Chedjou’nun -tıpkı maç sonundaki Mehmet Topuz’un penaltısı gibi- saçma penaltısı olmasa, pozisyonsuz ilk yarıda gol muhtemel değildi yani.
***
İkinci yarı “Kuyt soğukkanlılığı” yerine “Emenike çabukluğuna” mecbur kalan Fenerbahçe ve yenilirse farkın 9 puan olacağını idrak eden daha açık bir Galatasaray vardı sahada.
Ama geride kompakt oynayan takım, ileride kompakt olamamış, uzamıştı... Üstelik Sneijder’siz!..
***
Galatasaray’ın strateji değişikliği tam da Fenerbahçe’nin istediği şeydi. Bedeli ikinci gol oldu.
Ardından Engin ve Umut’u oyuna alıp futbolcularına doksan dakikada iki zıt hedef sunan Mancini’nin hiçbir istediği olmadı. 90’da Melo’nun kullandığı “teselli” penaltısı bile.
Maçı “en iyi yaptığını yapmaya devam eden” Fenerbahçe kazanacaktı tabi.
İtalyan hoca Galatasaray’ı tanıdı, şimdi sıra rakipleri tanımasında.
***
Hiçbir Fenerbahçe-Galatasaray derbisi sahadaki 90 dakika kadar değildir ve önü-arkası-perde arkası ile tartılır.
Bu terazide, 10 Kasım duygularıyla şovdan feragat eden Fenerbahçe tribünlerini, derbi öncesi tansiyon düşürücü, sportmenlik teşvik edici konuşan Aziz Yıldırım ve Ersun Yanal’ı, Yanal’a “geçmiş olsun mesajı yollayan Mancini’yi ve kötü niyetten uzak futbolcuları kutlamak lazım.