Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhur-başkanı Recep Tayyip Erdoğan -haklı olarak- dün şöyle sesleniyordu:
“Senin dostun, müttefikin Türkiye mi, PYD ve PKK mı?”
Sonra şöyle diyordu:
“Bizim düşmanımız olan PYD’ye silah veriyorsun. PYD’yle PKK aynı şey.”
.......................
8 yıllık başkanlık döneminde Obama siyaseti ABD-Türkiye ilişkilerini işte bu “dramatik noktaya” getirmiş bulunuyor.
Obama siyasetinin temsil ettiği ABD’ye karşı Türkiye’de, “ciddi güven sorunu” oluştu.
.......................
Sadece Türkiye’de değil...
Obama yönetimi Ortadoğu’da kendisi için “güvenilmez dosta (!)” psikolojisini başka ülkelerde de derinleştirmekte.
Dünya siyaset pistinde “ayrılmaz ekürisi” olarak görülen İsrail’e bile Obama “fay kırılmaları” yaşatmakta.
İsrail devletinin kuruluşundan bu yana 70 yıla yakın süredir ABD her konuda, her platformda İsrail’in arkasında yer almıştır.
“Koruyucu büyük ağbi” rolünü oynamıştır.
Öyle ki...
“ABD’nin ve İsrail’in 2 başkenti olduğu” konuşulur yıllardır; “Washington ve Tel Aviv... (Gerçi İsrail’in uygulamadaki başkenti Kudüs’tür ama uluslararası hukukta hâlâ Tel Aviv kabul edilir.)”
Ancak...
Obama’nın başkan seçilmesinden bu yana ABD ve İsrail arasında -Obama’nın geleneksel çizgide kırılmalar yapması nedeniyle- “makas” açılmaktaydı.
Obama gerçi, İsrail’e ekonomik yardımını sürdürmekteydi ama siyasette ve özellikle Filistin sorununda İsrail’i hayal kırıklığına uğratan tavırlar alıyordu.
Obama ve İsrail Başbakanı Netanyahu arasında esen rüzgârlar soğumuştu.
BM Güvenlik Konseyi’nin “İsrail’in Filistin topraklarında yeni yerleşim bölgeleri kurmaya son vermesini isteyen” son kararı Musevi dünyasında fırtınalar koparttı. ABD “veto” etseydi karar alınamazdı. ABD delegesi “çekimser” kalarak aslında kararın kabulüne “yeşil ışık yakmış” oluyordu. “Güven sorunu” üstüne tüy dikmekti bu.
.......................
Burada bir parantez açayım...
Güvenlik Konseyi oyuyla karar, Ankara’nın politikasına uygundur.
Ama...
Bu ayrı bir konu.
Yukarıdaki satırlarda ortaya koyarak vurgulamak istediğim şey, “Obama yönetiminin ABD ile köklü ve geleneksel ilişkileri olan iki dost ülkede de güven sorunu oluşturduğudur.”
Ve hem İsrail, hem Türkiye gözlerini yeni yılda başkanlık görevini devralacak olan Trump’a çevirmiştir.
Trump’ın ABD dış politikasına yeniden “güvenilir dost” imajı çizmesi beklentisindeler.
......................
İki örneğe üçüncü grubu da ekleyeyim.
Başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez Emirlikleri’nde de ABD’ye karşı “soru işaretleri” kabarmakta.
Obama’nın “nükleer silah projesini donduran” İran yakınlaşması, Suudi Arabistan ve Körfez Emirlikleri’nde rahatsızlık verdi.
Yarım yüzyılı aşkın süredir tıpkı İsrail’e olduğu gibi Suudi Arabistan ve Körfez Emirlikleri’ne de “koruyucu ağbi” rolünü oynayan ABD yoksa şimdi sırtını mı dönüyordu?
Uzun yıllardır İran tehdidini üstünde hisseden bu Arap ülkeleri de ciddi endişe içindeler...
Ki...
Bu bağlamda İran’dan yoğun baskıyı yaşayan İsrail de aynı nedenle tedirgin.
......................
İşte Ortadoğu’da ABD’nin geleneksel ve köklü bağları olan 3 dost ülkelerdeki “güven sorunu...”
Seçilmiş Başkan Trump Güvenlik Konseyi kararından hemen sonra yaptığı açıklamayla “ABD’nin bu yanlışının kendisi tarafından düzeltileceği” mesajını verdi. İsrail’i -bir ölçüde- rahatlattı...
Türkiye ile Suudi Arabistan ve Körfez Emirlikleri ise farklı nedenlerle de olsa hâlâ ABD için “güven sorununu” yaşamaktalar.
Trump’tan ise henüz bir işaret gelmiş değil.
Pragmatik bir işadamı olan Trump’ın iki dosyaya çözüm getirmesi gerekir.
Tıpkı işadamlarının, şirketlerin, holdinglerin olduğu gibi bir “süper büyük devletin de” kredi değerlendirmesinde “güven” ve “öngörülebilir olmak” esastır.