Hükümetteki kanı, IŞİD’in Suriye’de dağılmasının yakın olduğu yönünde. Çin’deki G20 zirvesini birlikte izlediğimiz Prof. Dr. Burhanettin Duran’ın salı günü Sabah’ta yazdığı gibi, ‘IŞİD Münbiç’ten sonra El Bab’ı da kaybederse Halep ile bağlantısı tümden kesilerek Rakka, Deyrizor ve Humus’a sıkışacak.’ Örgütün Suriye’deki kalesi olan Rakka’da dahi tahmin edilenden daha az direniş olacağı öngörülüyor. Ancak Irak’taki IŞİD için aynı şey söylenmiyor. Musul en büyük problem noktası. Oradan örgütün çıkartılması Suriye’deki kadar kolay görünmüyor. IŞİD’le mücadelede Irak boyutu belirleyici. Peki, TSK Irak’ta da devreye girebilir mi?
İşkence fotoğrafları hükümette ciddi rahatsızlık yaratmış
15 Temmuz sonrası gözaltına alınanların işkence görmüş fotoğraflarına sıklıkla rastladık. Bu Ak Parti iktidarları döneminde gerçekleştirilen ‘işkenceye 0 tolerans’ prensibinin rafa kalktığı anlamına mı geliyor, diye 2 hafta önce bir yazı yazmıştım. G20 zirvesi boyunca bulunduğum Çin’de bu sorunun hükümette nasıl karşılık bulduğunu anlamaya çalıştım.
Bulduğum yanıt, bu fotoğrafların hükümette de ciddi bir rahatsızlık yarattığıydı. Konuştuğum önemli isimler söz konusu olan kim olursa olsun, hangi suçtan göz altına alınırsa alınsın işkencenin kabul edilemez olduğunu, bu fotoğraflarla ilgili inceleme süreci yaşandığını ve hiçbir şekilde benzer görüntülerin tekrarlanmasını istemediklerini söylediler.
Uçan trenle Şanghay’a
Hangzou, G20 nedeniyle adeta bir hayalet şehre dönmüştü. Pazar günkü yazımda da bahsettim, güvenlik önlemlerini en üst seviyenin de üstüne çıkarmış Çinliler. Hangzou sakinlerine ‘gidin’ demişler. Şehre girişleri yasaklamışlar, sokaklar, restoranlar kapalı, meşhur Batı Gölü’nün kıyısına gitmek bile özel izinle mümkündü zirve boyunca.
Biz de bir boşluk bulunca bu ‘yasak şehir’de kalmak yerine Şanghay’a gitmeye karar verdik. İyi ki de öyle yapmışız. Böylece gerçek Çin hakkında önemli gözlemler yapma şansımız oldu.
Şanghay’a 2010 yılında açılan hızlı trenle gittik. Hangzou’da dev ve modern bir tren garı var. Müthiş iyi organize edilmiş. Biletleri önceden alıp güvenlikten geçiyor ve dev alana varıyorsunuz. Her gün ortalama 82 bin kişi bu trenle seyahat ediyormuş. Tren saatte 416 km’ye kadar hız yapabiliyor, bu bir rekor.
Perona tren 15 dakika önce yanaşıyor. Üç sınıfa ayrılmış kompartımanlar var: Economy-first class-business. Uçak konforuyla hemen hemen aynı. Business koltukları çok geniş ve konforlu ancak fiyat yüksek diye neredeyse hiç yolcusu yok. Biz first class’ta seyahat ettik. Gidiş-dönüş yaklaşık 40 dolar verdik. Çok rahattı. Trenin havalandırması çok iyi, tuvaletler temiz ve her şeyden önemlisi adeta uçuyor! 180 km’lik yolu tam bir saatte aldık ve dünyanın en büyük şehirlerinden olan yaklaşık 25 milyon nüfuslu Şanghay’a vardık.
Büyük bir kalabalığın içinde bulduk kendimizi Şanghay’a indiğimizde. Ancak bu kalabalık keşmekeş demek değildi. Her şey çok iyi organize edilmişti. Trenlerde bir dakika dahi gecikme olmuyor, hangi trenin nereden kalkacağı önceden anons ediliyor ve bu hiçbir şekilde sonradan değişmiyor. Şanghay’da bir kez daha gördüm ki bütün mesele sistem kurmak. Sistemi oturttuktan sonra işler tıkır tıkır gidiyor. Bizim temel meselemiz maalesef sistemsizlik. Hatta bu nedenle biraz da mecburen daha çok inisiyatif alan, ‘leb demeden leblebiyi anlayan’ hale geliyoruz.