Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, bundan sonra bütün öğretmen alımları mülakatla olacak, açıklamasını yaptı.
Bu yöntem başarılı öğretmenlerin tespiti için daha sağlıklı oluyormuş. Çok iyi... Atletizm ve benzer spor branşlarında aynı yola gidilebilir; “Reis deyince aklına kim gelir?” sorusunu yanıtlayan atlet 400 metrede birinci gelmiş sayılır.
Kendimizi kandırmayalım; Mülakatla başarılı öğretmen seçilmez, partili öğretmen seçilir... İstenen de odur... Mülakatın videoya alınması taleplerini o yüzden yıllardır reddediyorlar.
“Proje Okul” adı altında başarılı bir avuç okulun öğretmenlerinin sağa sola savrulması ve emekliliğe zorlanması mevcut iktidarın niyetleri hakkında yeterli fikir vermiştir.
Başarılı okul bırakmamak, bütün okulları aşağı seviyeye çekmek... Milli Eğitim’in açıkça görülen hedefi budur.
***
Bakan İsmet Yılmaz bir televizyon kanalında:
- MEB olarak 28 bin 163 kişinin Bakanlığımızla ilişiğini kestik. Neden dolayı? “Paralel yapıyla bağlantısı için” diyor.
Düşünün bir... 15 Temmuz darbe girişiminin lideri ortada yok... Yurtta Sulh Konseyi ortada yok. Bakanlar Kurulu yok. başbakanı yok, cumhurbaşkanı yok. Fakat bu terör örgütüyle bağlantılı diye 28 bin öğretmen ihraç ediliyor. Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, bin - iki bin kişinin yanlışlığa kurban gitmiş olabileceğini söylüyor. İki bin aileyi haksız yere açlığa mahkûm etmek. Önemli sayılmıyor.
Dert köprüsü!
Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan, gazetemiz Ekonomi Şefi Şükrü Andaç’la yaptığı konuşmada köprüler hakkında bilgi veriyor.
“Osmangazi için başlangıçta günlük 15 bini öngördük. Şu an 20 bin… Garanti ise 40 bin araç. 6 ay, 1 senede bu rakamı yakalayacağız” diyor.
Demek ki halen geçmeyen yani eksik kalan 20 bin aracın geçiş ücretini bizler ödüyoruz.
Peki başlangıçta 15 - 20 bin araç öngörüyorsanız neden 40 bin araç garantisi veriyorsunuz?
Vatandaşın cebindeki paraya düşmanlığınız mı var?
Bu arada... Sultan Selim ve Osmangazi köprüleri geçiş rakamları haftalardır açıklanmıyor. Gizli tutuluyor. Bu neden? Vatandaş kullanmadığı bir hizmet için cebinden çıkan parayı görse fena mı olur?
Oğlak kampanyası
Ankara’nın simgesi malum “Ankara keçisi”dir. İlgili bakanlık ve kurumlar bu hayvanın soyunun tükenmemesi için zaman zaman projeler geliştirirler. Ankara Belediyesi’nden önceki gün yapılan “Ankara oğlağı için kampanya” başlıklı açıklamayı görünce aklımıza ilk gelen bu hayvanın neslini korumaya yönelik bir proje oldu. Tam tersine, yapılan açıklamada şöyle diyor:
“Ankara keçisi dünyaya Ankara’dan yayılmıştır. Güney Afrikalılar Ankara keçisi etinin şifalı olduğuna inanır. Hasta olduklarında önce Ankara keçisi etinden haşlama yemekler yapar.”
TANER
Tiyatro ve edebiyat alanında verdiği eserlerle kültür tarihimizde eşsiz bir yere sahip olan Haldun Taner’in Kadıköy Mühürdar’da mütevazı bir büstü vardı. Bu büst üç gün önce kırıldı, baş kısmı ortadan kayboldu. Sanat düşmanları büstü alıp kim bilir nereye götürdü.
Polis isterse bu saldırganları bulur. Acaba arıyorlar mı? Bilmiyoruz...
Heykeli kıranların Haldun Taner’e özel düşmanlığı olduğunu düşünmüyoruz. Adını bile bilmezler. Onlar, kuşkunuz olmasın, bizatihi heykele düşmandırlar. Heykel düşmanlığı ülkeye egemen olan zihniyetçe teşvik ediliyor, marifet sayılıyor.
Ülkenin dört bir yanında heykeller saldırıya uğruyor.
Ama iktidar mensuplarından bu vandallığı kınayan bir söz işitilmiyor.
İktidarın ömrü kameralar karşısında geçiyor!
Lafla peynir gemisi
yürüse
şimdi dünyanın süper gücü olmuştuk!
***
Adana’da
peçeli, kara çarşaflı erkek alarmı verilmiş!
“Çarşafa
uzanan eller kırılsın” sloganı da buraya
kadarmış!
Akif Kökçe
BÜYÜK
Gazetelerin spor sayfaları veya televizyon progaramları her zaman olduğu gibi yine “üç büyükler” in galibiyet veya puan kayıpları ile dopdolu. Eski Sağlık Bakanı Bülent Akarcalı gönderdiği notta spor yazarlarına çağrıda bulunuyor:
- 3 büyükler denilenlere verdiğiniz desteğin, onda birini başarılı olan diğer takımlara verseniz en azından 3 büyüklerde oynayan şımarıkların egolarını törpülemiş olursunuz. Bu 3 takımdan birini yenene “helal olsun” benzeri övücü bir başlık veya yazı yok denecek kadar az, sanki yenen düşman takımmış gibi “Fener’e yazık oldu, GS tökezledi, BJK’ da hayal kırıklığı” gibi başlıkları okuyoruz.
Neden bu adaletsizlik? Üç büyükler puan kaybedince yine mi büyük?