Ramazan geldi, minareler arasına gerilen mahyalar İstanbul’un dört bir yanına göz kırpmaya başladı. Mahya İstanbul’a mahsus bir uygulama olup 1600’lerden beri minareleri ve kenti süslüyor.
Minare “nur” kökünden geliyor. Mahyanın da Farsçada ay anlamına gelen “mah” sözcüğünden türediği söylenir. “Yılda bir ay”ı ifade eder.
Mahyalar iki minare arasına kurulur. Caminin iki minaresi yoksa minare ile kubbe arasına kurulduğu da oluyor. Bazen de camide kubbenin içine kuruluyor.
Mahyalarda önceleri resim olurmuş. II. Abdülhamit döneminde yazıya dönülmüş. Peki mahyacı, kafasına göre bir şey mi yazıyor? Yok canım. Prof. Süheyl Ünver anlatıyor:
“Eski tarihlerde mahyacı saraydan gönderilen inci ile kırmızı veya yeşil atlas üzerine mahyayı yazar, bu yazılmış numune saraya gönderilir. beğenilirse minareler arasına kurulurdu.”
Böylece mahyaların da sansürden geçtiğini öğrenmiş oluyoruz...
Bazen mahyacıların başı tesadüfen belaya da giriyor. Yine Süheyl Ünver’e göre:
“Eskiden ramazanın on beşinde hükümdar Topkapı Sarayı’na gelirken ‘Padişahım Çok Yaşa’ yazarlarmış. Bir ramazan, (herhalde sansürden de kaçmış), Bayazıt Camii’ne ‘Dünya fani’ yani “Ölümlü” diye bir mahya kurulmuş. Padişaha gönderme yaptığı düşünülmüş. Zaptiye nazırı Şefik Paşa mahyacıları toplayıp hapsetmiş. Ama ceza vermemiş.
Mahyalar, ne mutlu ki günümüzde de camileri ve kenti süslemeye devam ediyor.
Köylere Beethoven
Orkestra elemanları konser ve prova olmadığı zamanlarda ne yapar?
Hepsinin ne yaptığını bilemeyiz ama bazıları o kadar yararlı ve güzel etkinlikler içinde ki...
Örneğin Antalya Devlet Senfoni Orkestrası ve Devlet Opera ve Balesi’nin bazı sanatçıları köy köy dolaşarak ilkokul çocuklarını klasik müzikle tanıştırıyor. ‘Duymayan Kalmasın’ başlıklı bu proje uygulamasında sanatçılar özellikle köy okullarına giderek çocuklara müzik aletlerini tanıtıyor, klasik Türk ve Batı müziğinden örnekler çalıyor, orkestra şefinin işlevini anlatıyor, müzik dinleme alışkanlığı aşılıyor.
Projeyi Çağla Bilgin, Akça Baha Bilgin, Aydal İşgören, Özge Tanrıver ve Barış Öğüt adlı sanatçılar başlatmış. Projenin mimarı viyolonsel sanatçısı Çağla Bilgin çabalarını şöyle anlatıyor:
“Köy çocukları şehirdeki etkinliğimize gelemediği için biz onların ayağına gidiyoruz. Onlara çok sesli müziği tanıtmak, enstrümanlar hakkında bilgi vermek istiyoruz. Bu yaptığımız etkinlik, umarım köy çocuklarının hayatında yeni pencereler açar...”
“Duymayan Kalmasın” ekibi imkânlar ölçüsünde köy okullarına piyano, keman gibi aletler hediye ediyor, müzik odası yapıyor. Okullardan gelen isteklerin hemen tümü yerine getiriliyor. Örneğin bu yıl yaklaşık 70 okula ulaşılmış.
Bu özveri ve sorumluluk sahibi sanatçıları yürekten kutluyoruz...
JO COX
Genç İngiliz milletvekili Jo Cox, faşist bir saldırganın bıçak darbeleriyle hayatını kaybetti. Jo Cox, ülkesinde sevilen bir milletvekiliydi.
İngiltere’nin dar bölge sistemine göre her seçim bölgesinin bir milletvekili bulunuyor. Ölen milletvekili için bir süre sonra ara seçim yapılacak. İlginç olan mı? İktidardaki Muhafazakar Parti ara seçimde aday göstermeyeceğini açıkladı. Yani açıkça “İşçi Partisi bir vekilini cinayete kurban verdi, yerine yine İşçi Partili seçilmeli” mesajı verdi. Cinayetten siyasi rant çıkarmaya çalışmadı. Siyasi terbiye ve nezaket işte buna deniyor...
Sapır sapır dökülen eğitim sisteminde 9 milyon öğrenciye takdir verilmiş…
İktidar “kendi cebinden çıkmıyorsa” dağıtmayı çok seviyor!
***
AKP’nin örnek aldığı Güney Afrika ve İzlanda anayasalarının ortak noktası
içinde Türk’ün ve Atatürk’ün adının geçmiyor olması…
Akif Kökçe
GÜNCE
Gazetelere yansıyan olaylara bakınız... Saray Anayasa’dan Atatürk ilkelerini, Meclis Başkanı laikliği çıkarmayı öneriyor. Her adımda Cumhuriyet’in yerine Osmanlı veya Suudi motifleri yerleştiriliyor. Eğitime “dindar nesil” yetiştirme yönünde hamleler hakim. Halkın din duygularını savunur görünen kimi saldırganlar içki içiliyor diye mekânları basıyor.
İktidar emrindeki devlet güçleri bu şehir eşkıyasını görmezden geliyor.
Demokrasi ve özgürlükler, laiklik ilkesinin ortadan kaldırılmasına paralel bir gerileme içinde.
Türkiye Avrupa’dan hızla Ortadoğu’ya taşınırken, okuryazar kesim temel sorunun laiklik ekseninden kayma olduğunu görmekte hâlâ zorlanıyor.
İşimiz zor...