20.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU Ankara
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), seçim döneminde Kürtçe başta olmak üzere Türkçeden farklı dil ve lehçelerde propaganda faaliyetleri yasak kapsamından çıkarılmış olmasına rağmen, çok tartışılacak bir karara imza attı. YSK, Kürtçe dışında bir başka dil bilmedikleri için Türkçe hazırlanan eğitim videolarının Kürtçe de hazırlanmasını ve adayların televizyonda Kürtçe tanıtım yapmasını talep eden iki seçmenin başvurusuna, “Talebinizi kabul edersek o zaman başka dillerde de hazırlanması gerekir” diyerek ret yanıtı verdi.
90’ları anımsatan ret
Dilber Yıldız ile Zümrete Demir adlı seçmenler, Kürtçe dışında bir dil konuşamadıklarını belirterek, YSK’ya ayrı ayrı başvuru yaptı. İki seçmen, her vatandaş gibi seçimde yardıma gerek duymaksızın oy kullanmak istediklerini ancak nasıl oy kullanacaklarına ilişkin eğitim videolarının sadece Türkçe hazırlandığını belirterek, YSK’dan aynı videoların Kürtçe’sinin de hazırlanmasını talep etti. Seçmenler ayrıca, seçimde aday olanların medya organlarında Türkçe dışındaki dillerde de tanıtım yapabilmelerinin seçmenleri rahatlatacağını bildirdi. YSK, 90’lı yıllarda Kürtlerle ilgili başvurulara kamu kurumlarından gelen, “O zaman diğerleri de ister” yanıtlarını anımsatan bir karar vererek, her iki seçmenin başvurusunu reddetti. İki seçmene de aynı kararı gönderen YSK, “Eğitim filmlerinin Kürtçe olarak da hazırlanması halinde farklı dil ve lehçelerde de hazırlanması gerekeceğinden talebinizin karşılanma imkânı bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı.
Yasayla, Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde de propaganda hakkı tanınmış olmasına rağmen başvuruları reddedilen seçmenler, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ile Bağımsız Seçim İzleme Platformu’na başvurarak yardım talep etti. Dernek ve platform, YSK’ya itiraz başvurusunda bulundu ancak “Muhatap değilsiniz” yanıtını aldı. Bunun üzerine Türkiye İnsan Hakları Kurumu ile Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvuru yapılarak, hak ihlalinin tespiti talep edildi. Türkiye’nin tarafı olduğu BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin anımsatıldığı dilekçede, sözleşmeye göre farklı dillerde de eğitim ve tanıtım imkânı tanınması gerektiği, Anayasa’ya göre de sözleşmenin uygulanmasının zorunlu olduğu belirtildi.