Türkiye, hem içeride hem dışarıda büyük meselelerle uğraşıyor.
Devam eden Musul operasyonunun Türkiye açısından barındırdığı olası riskler, Suriye’de Fırat Kalkanı Harekâtı ve YPG’den rejim güçlerine kadar uzanan parametreler, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yaşananlar, soruşturmalar ve güvenlik riskleri, başkanlık seçimi odaklı gelişmeler, ekonomide yaşananlar...
Liste uzayıp gidiyor.
Bütün bu meseleler arasına, önceki akşam aniden cinsel istismar suçlarına sınırlı af getiren yasal düzenleme de giriverdi.
İktidar ve muhalefetin bir an önce Meclis’ten geçirmek için anlaştığı, cinsel suçlara da ağır yaptırımlar getiren CMK düzenlemesi görüşülürken verilen bir önerge ağır gündemimizin ortasına oturuverdi.
Önceki akşam TBMM’de bulunan Ak Partili vekillerin oylarıyla kabul edilen önergeye öncelikle bakalım.
Önergenin ilk cümlesi, aynı zamanda temeli:
“Cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın 16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçunda, mağdurla failin evlenmesi durumunda, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesine (hükmün açıklanmasının geriye bırakılması şartlarını düzenleyen madde) bakılmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir.”
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın gerekçeye ilişkin açıklaması da net:
“Cinsel istismar suçunu; cebir, tehdit, hile ve iradeyi sakatlayan yöntemle işleyenler kesinlikle bu suçun kapsamı dışındadır. Yaş şartı nedeniyle resmi nikâh kıymadan yapılan evlilikler var. Koca hapse gidiyor, kadın kucağında çocukla dışarıda kalıyor. Bunlar tecavüzcü değil, bunlar cinsel istismar suçunu zorla işlemiş olan kişiler değil, tamamen ailelerin ve küçüğün de rızasıyla yapılmış işler. Mahkemeler, rızaya bakmıyor, tarafların geleneklere göre böyle bir evlilik yaptığına, yapmadığına da bakmıyor ve doğrudan 16 yıl ceza veriyor. Yaş küçüklüğüyle ailesi tarafından evlendirilmiş kadınlarımız var, hem bunların doğurduğu çocuk veya çocuklar var, onlar da ayrı bir mağdur. Sadece geriye dönük bir defa uygulanacaktır.”
Keza, Başbakan Binali Yıldırım da, “Yaşı tutmayan, erken yaşta evlenenler var. Bilmiyorlar yasaları, dolayısıyla çocukları oluyor. Baba hapse giriyor. Çocuklar anasıyla yalnız başına kalıyor. Bu şekilde 3 bin aile olduğu tespit edildi. Bir seferliğine bu mağduriyetin giderilmesine yönelik bir çalışmadır. Bu tecavüze af değildir. CHP’nin çarpıtma, saptırmaya yönelik faaliyetlerinden ibaret” ifadelerini kullandı.
Tarih ve genişleme ihtimali
Hükümetin niyeti hakikaten bu şekilde mağdur hale gelmiş aileleri zor durumdan kurtarmak olabilir.
Ancak önemli hukukçuların itirazları gösteriyor ki düzenleme başka mağduriyetler yaratmaya aday. Öncelikle önergenin 16 Kasım’dan önceki istismar suçlarını kapsaması, bu tarihten önce istismara uğrayan çocukların ve istismar edenlerin tümünü kapsam içine alıyor. Bu, 15 Kasım günü istismar suçu işleyen birinin, mağdurla evlenmesi halinde cezadan kurtulması demek.
Soruşturması devam eden birinin, mağduru ve aileyi evlenmeye zorlaması demek.
Ceza almış birinin evlenerek cezaevinden çıkması demek.
Ak Parti’nin bu görüşe yönelik itirazı, “cebir, tehdit, hile” ile işlenen istismar suçunun kapsam dışında bırakılması.
Ancak TCK’da istismar sadece, “cebir, tehdit, hile” ile açıklanmıyor.Çocuklara yönelik her türlü cinsel davranış da ayrı bir tanım olarak yer alıyor.
Bu da gösteriyor ki özellikle bu tip davalarda son derece sorunlu kararlar veren, ağır eylemleri bile basit cinsel istismar olarak niteleyen yargının bu sorunlu kararları doğrultusunda kapsam oldukça geniş.
Tarih şartı ise bu kapsamı iyice genişletiyor.
Üstelik, bu tarihin belirlenmesi, olası bir başvuru sonrası, Anayasa Mahkemesi’nin, “17 Kasım’da bu suçu işleyenlere haksızlık, kapsam ileriye doğru genişlemeli” kararı vermesi riskini de barındırıyor.
Azmettiren ve yardım eden
Önerge bu kısımla sınırlı değil. “Zaman aşımı süresi içinde evliliğin, failin kusuruyla sona ermesi durumunda, fail hakkındaki hüküm açıklanır veya cezanın infazına devam olunur. Bu fıkra uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın infazının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, suça azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazın ortadan kaldırılmasına karar verilir.”
Bu düzenleme, istismar edenle evliliğe zorlanmış kızın, zaman aşımı süresi boyunca evli kalmaya zorlanması sonucu doğurabilir. Ya da failin, kızı, “kusurlu” göstererek boşanmasına da yol açabilir.
“Yardım eden ve azmettiren” ifadesiyle anne ve babaların kurtarılmaya çalışıldığı söylenebilir.
Ancak herhalde anne ve babaları cezasız bırakmak da çok adil değil.
Ve azmettiren ve yardım edenler de anne-babayla sınırlı değil. Ankara Barosu’nun önceki başkanı Sema Aksoy, dün, 18 yaş altı evlilik oranının yüzde 32’lere kadar yükseldiğine dikkati çekerken, haklı uyarılarda bulunuyordu:
“Hem diyeceksiniz ki çocuk 18 yaşını bitirmeden tasarruf ehliyeti yoktur, araba alamaz, tapu alamaz. Hem de 18 yaşın altındaki çocuk kendisine tecavüz edilmişse ve iradesini baskı altına alan cebir şiddet yoksa işte o zaman rızasına bakmak lazımdır, kocayı isteyebilir ya da çocuk sahibi olabilir diyeceksiniz.”
Önerge hazırlanırken Ak Partili kadın vekiller haberdar mıydı diye soruşturduğumda, “Haberdar değillerdi” yanıtına ulaştım. Önerge yeterince tartışıldı mı, tepkiler göz önüne alınacak mı?
CMK’nın tümünün oylanacağı salı günü göreceğiz.
Nitekim, dün akşam saatlerinde düzenlemenin muhalefet ile görüşülmesi konusunda Başbakan Binali Yıldırım tarafından talimat verildiği yönündeki bilgiler kulislere yansıdı.
Temel haklarla ilgili, kadın ve çocukların hakları-özgürlükleri ile ilgili konularda atılan adımların gerekçe iyi niyetli olsa bile kuyumcu terazisinden geçirilmesi gerekmiyor mu?
Üstelik ortalık bu kadar toz dumanken...