Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sezen Aksu referandumda evet diyeceğini açıkladı. “Nabza göre şerbet veriyor” diyen var, “Ama ’Kahvaltı’ya gitmemişti” diyen var. Bence şaşıracak bir şey yok

Şu aralar büyük bir değişim yaşandığı ortada. “evet”ler, “hayır”lar havada uçuşuyor. Bundan çok değil birkaç yıl önce (2005) Aktüel’de sanat dünyasının popüler isimlerine başörtüsü meselesine dair

Sezen Aksu’nun  “evet”ine şaşırmak neden
görüşlerini sormuştuk. Neredeyse kimse ağzını açmamıştı. “Benim konuşmam doğru olmaz” diyenler... “Bana düşmez” diyenler... “Ne şiş yansın ne kebap” kafasında bir sürü yanıt almıştık.
Ve Sezen Aksu da yanıt vermek istemeyenlerdendi o zaman. Şimdilerde kendini ifade etme konusunda fikrini değiştirmiş olması beni memnun
ediyor doğrusu.

“Cumartesi Türküsü” hayli cesur bir hareketti
Sanatçıların fikirlerini ya da tercihlerini belirtmeleri her zaman ilerlemedir. Gerçi kimileri konuşunca “Ah keşke hiç ağzını açmasaydı” diyor insan ya neyse.
Sezen Aksu’nun “evet”i bazı çevrelerde şaşkınlık yaratmış gibi duruyor. Oysa Sezen Aksu “açılım”ı da desteklemişti. Bu ikisi arasında çelişen bir tavır göremiyorum ben.
“Mehmetçik” şiirini yazdı. Hatırlayan var mı? O şiirde de eleştiri vardı, isyan vardı. “Haydi yürüyün asın, kesin aslanlarım” şiiri değildi o şiir. Kahramanlık destanı da değildi. Çelişki var mı? Göremiyorum.
Cumartesi Anneleri’ne destek vermek için okuduğu şarkıyı o zamanki Aktüel dağıttığında yıl 1996’ydı. Bu o dönem çok cesur bir hareketti. “Nabza göre şerbet” değildi. 90’lardan bahsediyoruz. U2’nun 1997’deki albümleri “Pop”un kapağında “Remember Fehmi Tosun, ‘disappeared’ in Turkey October 1995” yazabildiği ama bizim memlekette bu konuların pek yazılamadığı zamanlar.
Demem o ki Sezen Aksu siz beğenin ya da beğenmeyin, eskiden beri belli bir anlayışta. Güneydoğu meselesiyle, orada yaşananlarla, darbeden sonra geliştirilen politikalarla ilgili fikirleri var.
Rüzgara göre yön değiştiriyor diyenleri de, “evet”in nedenini bir türlü anlamayanları da ben anlayamıyorum doğrusu...


Ramazanda Caz
Ramazanda Caz’ı duyunca önce fikri çok sevdim. Caz evrensel, müzik evrensel ve Ramazan’da insanlar caz müziğini de dinleyebilir. Ancak araştırınca sevincim hafif kursağımda kaldı.
Burada müziğe göre değil dine göre katılım esasmış. Müslüman cazcılar bir araya geliyor. Anladığım kadarıyla konserlerde dileyenler ücretini ayrıca ödeyerek iftar hizmetinden de yararlanabiliyor. Aklıma Amerika’daki Christian Rock (Hıristiyan rock) festivalleri geldi. Bu festivallere sadece Hıristiyan gruplar katılır ve şarkıları İncil’den hikayelere odaklanır.
Ramazanda Caz elbette böyle bir dini etkinlik değil. Zaten ben de bu yüzden sadece Müslüman cazcılara odaklanılmasını garipsedim.
Ve bu festivalle ilgili yazılarda hep dinlerin, milletlerin, kültürlerin kardeşliğinden evrensellikten dem vuruluyor. Bir müzik festivalinde sanatçıların dinine göre davet edilmesiye bu yorumlar biraz çelişiyor gibi geliyor bana. Ramazandacaz.com adresindeki Murat Belge’nin yazısı da beni bu konuda tatmin etmedi doğrusu. Ramazan’da Caz olsun, varsın Budisti, Yahudisi de yapsın ne fark eder? İnşallah bu festival seneye de yapılır ve 2010 Kültür Ajansı’ndan aldığı gibi bir destek bulur da devamında neler olacağını görebiliriz?
İşin elbette iyi yanı cazseverlerin Ramazan vesilesiyle şahane konserler izliyor olması. Salı günü Ahmad Jamal Quartet var Topkapı Sarayı’nda. Kudsi Ergüner’in İslam Blues’unu da
(31 Ağustos) kaçırmayın.
Benim fikrime göre müzik evrenseldir, dini olmaz. İnsanların dini olur. Ramazanda Caz’ı bir Hıristiyan cazcının katılması festivali murdar etmez. Ramazanda Caz konserleri fikrini destekliyor ama bu kısmını eksik buluyorum.

U2 bize bir açıklama yap!
Sezen Aksu’nun  “evet”ine şaşırmak neden

U2’nun 1997 tarihli “Pop” albümünün kitapçığında “Remember Fehmi Tosun, ‘disappeared’ in Turkey October 1995” yazıyor. Fehmi Tosun birtakım “telsizli” adamlar tarafından kaçırılan ve bir daha kendisinden haber alınamayan çok sayıda kayıptan biri.
U2’nun uzun yıllar insan hakları ihlalleri, gözaltındaki kayıplar ve aydınlanamayan cinayetlerden dolayı Türkiye’de konser vermek istemedikleri konuşuldu. U2 bunu yaparak elbette Türkiye’deki insan hakları ihlallerine dünyanın dikkatini çekmeye çalışıyordu, pek çok farklı ülkedeki benzer vakaların da altını çizerek.
Bu meseleye dair grup hiç açıklama yapmadı ama ortaya dökülen hikayeleri ateşleyen albüm kapağındaki bu ifadeydi. İnsanlar buna dayanarak
U2 hakkında fikirler ürettiler.
Kimisi “Size ne?” diye milliyetçi bir dürtüyle öfkelendi. Kimileri de desteklemekle birlikte “Şimdi ne değişti de geliyorlar?” sorusuna takıldı. “Parada anlaşınca insan hakları unutuldu mu?” sorusu soruldu.
Şimdi 13 yıl sonra Türkiye’ye gelmelerine çok az kaldı. U2 bu konuda tatmin edici bir açıklama yapmalı ve kamuoyunu aydınlatmalı.
U2 bir bar grubu değil, küçük çaplı bir organizasyona falan da gelmiyor. Şaka değil, 100 bin kişi izleyecek onları. İster basına, ister stadyumda seyirciye, ama bir açıklama şart.
Neden gelmediler? Neden geliyorlar? Bunu bilmek hakkımız.
Türkiye’de U2 konserine gidecek olan ya da gitmeyi düşünen pek çok insan bu soruların yanıtını merak ediyor. Çünkü insanlar U2 grubunu sadece müziklerine göre değil, tavırlarına göre de değerlendiriyor. Benden söylemesi.

İTİRAF EDİYORUM
-“A Takımı” filmi bana bizim televizyonlardaki “A Takımı”nı hatırlattı. Savaş Ay, akordiyon, gitar çalan genç Mali, yanan varil, saat başı kavga, saat sonu halay. Ne adammışsın sen Savaş Ay...
-Tatilde bir klasik olan “Akşam saatlerinde denizden çıkan ‘bıyıklı zıpkınlı’”yı ben de gördüm. “Bıyıklı zıpkınlı” daha çok kayalık koylarda oluyor.
-Lookbook.nu sitesine geç uyandım ama fena halde takıldım. Sürekli yeni sokak modası fotoları düşmesini bekliyorum.
-Simi Adası’na gittim ama tek hatırladığım bir taksi şöförü. 80’lerden kalma Erdal Keser saçlı İbrahim Tatlıses gibi bir şey... Küçük parmakta sarı yüzük, kolye ve sarı çerçeveli Ray-Ban da pakete dahildi.
-Türkiye sahilleri Yunan sahillerine
10 basar. Yeme içmede de, doğada da. Ama bu daha ne kadar sürer emin değilim.
-Bir hevesle iPad aldım ama henüz ne yapacağımı kestiremedim. Bir sağa bir sola yatırıp duruyorum.
-Kedilerin küsmesi kadınlarınkinden de pis oluyormuş. Bir daha tatilde başkasına bırakmak mı? Allah muhafaza...
-Bono sandığımdan da kısa boyluymuş. Hafif de koca kafalıydı galiba. Ama karizma tavan...
-Robbie Williams’ın karısı da dahil dünyadaki herkes Türktür Türk kalacak.