Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

David Keynes ismini kullanan, ByLock’un patent sahibi olduğu ortaya çıkan Alpaslan Demir ile Hürriyet’te yayımlanan röportajdan sonra ByLock adeta yeniden keşfedildi. Tartışma giderek büyüyor. Ben o tartışmaya girmeyeceğim. Onun yerine devletin elinde ByLock başlığı altında hangi bilgilerin olduğu ve David Keynes ile ilgili istihbarat birimlerinin ne gibi çalışmalar yaptığını anlatacağım ve Keynes’in verdiği bilgilerle devletin elindeki bilgiler arasındaki farkları sıralayacağım...

1) FETÖ soruşturmalarındaki en somut delil ByLock. Devlet bu programı kullananların Keynes’in söylediği gibi yüzde 90 değil yüzde 100’ünün bu örgütle bağlantılı olduğunu düşünüyor. Yani örgütle bir illiyet bağı kurulması için bu programın yüklenmiş olması çok kuvvetli bir delil kabul ediliyor. Ancak daha önce de yazdığım gibi ByLock kullanıcıları da kullanım sıklığına göre kırmızı-turuncu-mavi olarak üç grupta listeleniyor.

Haberin Devamı

2) Bu programın Keynes’in söylediği gibi İran ve Suudi Arabistan’da kullanıcısı yok. Yüzde 98 Türkiye, geri kalan yüzde 2 kullanıcı ise ABD, İngiltere, Almanya ve Kırgızistan. Bunların da örgütün dış ayakları olduklarına şüphe yok.

3) Kullanıcı sayısı iddia edildiği gibi 600 bin değil, mükerrer kullanıcılarla birlikte 230, onları çıkarınca da 215 bin.

4) Program yazışmalarının yüzde 99’u Türkçe, yüzde 1’den azı İngilizce, bir kısım da Arapça dualar.

Yukarıdaki bilgiler özetlemek ve hatırlamak için önemli. Gelelim Keynes isminin üzerine ortaya atılan iddialara. Bu isim zaten açık kaynakta olan bir isimdi. Nasıl Facebook’un sahibinin ismi, sitenin kime kayıtlı olduğu açıksa ByLock’unki de öyle. Yani Guardian’ın David Keynes ismini zikrettiği haberi zor ulaşılacak bir gizli bilgi içermiyordu, hatta duyduğum kadarıyla zaten bu bilgi Guardian’a bizim devletin içinden gitmişti.

Mayıs ayında, yani darbe girişiminden önce ByLock bilgisi MİT tarafından Emniyet’le paylaşıldı. O sırada bu ismin bir FETÖ’cünün sahte ismi olduğu düşünülüyordu. MİT, ismi kullananı tespit etmeye çalışıyordu. Bu çalışmalar 3 hafta önce sonuçlandı. David Keynes’in gerçek birine tekabül ettiğini MİT 3 hafta önce tespit etti. Keynes’in bahsettiği ‘tilki’ lakaplı kişi de ABD’de bulundu ancak şu aşamada ismini açıklamayı uygun görmüyorlar.

Haberin Devamı

Öte yandan, her ne kadar Keynes ismi sahte isim zannedilse de Emniyet’in elinde vardı, dolayısıyla bu isimle -ki araştırdığım kadarıyla hakikaten David Keynes olarak Türkiye’ye giriş-çıkış yapmış- pasaporttan geçmesi ya büyük bir aptallık ya da açıkça FETÖ’nün bir operasyonu.

Proje okullarda sorunlar bitmiyor

Çarşamba günkü yazım üzerine sizden çok sayıda mail adım. Bu konuyu elimden geldiğince gündemde tutmaya ve tarafların görüşlerine yer vermeye gayret ediyorum. Proje okullarla ilgili tartışmalar bu hafta, içine bütün okulları alarak devam etti. MEB 2015 yılında vazgeçtiği ‘rotasyon’ uygulamasını yeniden getirme kararı aldı. Yani 8 yılı dolan öğretmenlerin yer değiştirmesi şartı yalnızca proje okullarda değil tüm okullarda uygulanacak ancak bunun 8 yıl mı 12 yıl mı olacağı hâlâ bir tartışma konusu.

Haberin Devamı

Ben MEB’in çok hızlı ve birbiriyle çelişkili karar aldığını düşünüyorum. Ortada eğitimle ilgili çok ciddi bir sorun olduğu net de biraz yavaş, biraz daha tutarlı davranılsa? Bir hastaya devamlı ve farklı ilaç verirseniz bozuk sağlığı nasıl daha da bozulursa yanlış bir sistemi düzeltmek için hiç durmadan zikzak çizerek değişiklikler yaparsanız o sistem o kadar daha bozulur.

Mesela Kadıköy Anadolu Lisesi velilerinden mailler aldım. Diyorlar ki bu okulda birkaç hafta içinde sınavlar başlayacak ama 5 haftadır dersler boş geçiyor. Veliler kendi imkânlarıyla çocuklara özel ders aldırmaya çalışıyorlarmış. Ayrıca iddia ettiklerine göre okuldaki kulüp çalışmaları müdür değiştikten sonra sınırlandırılmış, geleneksel KALFEST de yapılmamış.

İstanbul Erkek Lisesi’nden ise pansiyonla ilgili mailler aldım. Müdür Hikmet Konar’ın pansiyonu kapattığını, çocukların Çapa Fen Lisesi’nin pansiyonuna yönlendirildiğini ileri sürüyorlardı. Pansiyonla ilgili benim bildiğim sağlamlaştırılması gerektiği yönünde raporlar olduğu, eski yönetimin bu raporlara rağmen herhangi bir tasarrufta bulunmadığı, yeni yönetimin ise geçici bir süreliğine, pansiyonu iyileştirmek için bakıma aldığı. Ancak gelen maillerde halen herhangi bir inşaat başlamadığı söyleniyordu. Müdüre ulaşmaya çalıştım, ancak telefonu yurtdışında sinyali verdi. O pansiyonu en kısa sürede hizmete sokmak şart. İstanbul Erkek, Anadolu’nun dört bir yanından öğrencilere o pansiyonun varlığı dolayısıyla rahatlıkla kucak açabilen bir okuldur. Pansiyonun manevi anlamı da büyüktür...

Cennet Antalya

Kızlar hayatlarının ilk tatillerine girdiler. 10 gün okul yok. Bu fırsattan istifade birkaç günlüğüne Antalya’ya geldik. Daha doğrusu, başka bir dünyaya ışınlandık! İstanbul’a çoktan gelen sonbahar, hatta kışa dönmeye başlayan kasvetli havadan eser yok. Antalya tam anlamıyla yazı yaşıyor. Üstelik öyle sakin, öyle güzel ki...

Buraya gelince ülkemin ne çok hırpalandığını, ona ne çok haksızlık edildiğini bir kez daha düşündüm. Antalya birbirinden başarılı tesisler ve dünyanın en elverişli iklimlerinden birine sahip. Bu kez keşfimiz Ela Quality Resort. Dört dörtlük bir yer. Bu ve bunun gibi tesisler maalesef bu yazı boş geçirdi. Terör tehdidi nedeniyle turizm can çekişiyor. Devletin turizmciye elinden gelen desteği vermesi ve ülkemiz üzerindeki bu ‘korku’ imajının bir an önce son bulması şart. Bunun için hepimize iş düşüyor...