Uğrunda oymağın her zinde ferdi- Şanlı Sakarya’ya candan söz verdi. Kar bora fırtına sükun bulacak- sana yıldırımlar, sana yıldırımlar selam duracak!- Her yerde inlesin gürleyen sesi- İstanbul yıldızı Erkek Lisesi- Kar bora fırtına sükun bulacak-Sana yıldırımlar, sana yıldırımlar selam duracak’
Belki sizler için çok fazla bir şey ifade etmeyebilir ancak yukarıdaki sözler benim çocukluğum demek. İlk gençliğim demek. O sırada öğrendiklerim demek. Bu marşı İstanbul (Erkek)te 8 yıl her önemli günde, karda, fırtınada, güneşin altında söyledik. Sarı-siyah üniformalarımızı 8 yıl haftanın beş günü giydik. Birlikte Çanakkale’ye okul gezileri de yaptık, Topkapı Sarayı’nı da dolaştık.
Son yıllarda arkadaşlarıma ve okul çevresine epey kırıldım. Orada gördüğüm tek tipçi zihniyet karşısında derin bir hayal kırıklığına uğradım, itiraf edeyim, bu nedenle okula küstüm. Ama ne olursa olsun İstanbul Erkek çok köklü bir okuldur. Gönlümdeki yeri apayrıdır. Bir süredir okul etrafında kopan fırtınalar beni çok rahatsız ediyor. O nedenle bunların kaynağının peşine düştüm.
Ey Milli Eğitim Bakanlığı, yönetmelik nerede?
Bu okullar etrafındaki tartışma temel olarak ‘proje okul’ kavramından kaynaklanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı Türkiye’deki tanınmış ve iyi bazı okulları ‘proje okul’ kapsamına aldı ve bu okulların müdürleri doğrudan bakanlık tarafından atanmaya başlandı. Buradaki mantık şuydu: Milli Eğitim’de hizmet puanı diye bir şey var. Ne kadar süre ve nerede görev yaptığınıza bakılarak hesaplanıyor. Ne kadar yüksek puanınız varsa o kadar ‘başarılı’ oluyorsunuz. Milli Eğitim Bakanlığı da uzun yıllar öğretmenlik yaptı diye bu tip iyi okullara birçok öğretmenin yerleştiğini ve okulların seviyesi ile öğretmenlerin seviyesi arasında uçurum olduğunu düşünüyordu. Bunu değiştirmek için ‘proje okul’ kavramını geliştirerek CV’lere bakılarak ve tavsiye üzerine atama yapma sistemini getirdi.
Ancak mantık doğru görünse de bunu yaparken 2 sene önce 1 cümleyle bu uygulamayı hayata geçirdi. ‘Proje okul’ yönetmeliği hâlâ yayımlanmadı. Bundan bu okullara müdür olarak atanan isimlerin de rahatsız olduğu kulağıma geliyor. Hatta bakanlığa yönetmeliğin bir an önce yayımlanması, somut kriterlerin ilan edilmesi için bir süredir baskı yapıyorlarmış.
İstanbul (Erkek) Lisesi Müdürü Hikmet Konar bu şekilde atanan ilk müdür. Daha önce Fener Rum Lisesi’nde 6.5 yıl idarecilik yapmış. Ancak bakanlığın ‘proje okulu’ uygulamasındaki yönetmelik boşluğu nedeniyle okulda baştan bir önyargı var. Bu, kişiden ziyade yönteme duyulan bir önyargı. Öte yandan, İstanbul (Erkek), Galatasaray, Kadıköy Anadolu gibi okullarda mezun dernekleri kaynaklı ciddi bir siyasi pozisyon alma ve bunu okula yayma eğilimi de var. Peki, bütün bunları bir araya getirince nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? Öğrencileri mezuniyet töreninde müdüre sırtlarını dönmeye iten sebepler nelerdi?
Bu soruların cevabını bulmak için epey saha çalışması yaptım. Dediğim gibi, gerginliğin kaynağı bakanlığın Proje Okul adı altında atama prosedürünü değiştirmesine duyulan güvensizlik. İstanbul Lisesi’nde ortaya atılan somut iddialar var. Örneğin kültür haftası kapsamında konserlere yeni müdürün kısıtlama getirdiği söyleniyor. İşin esası şu: Bu sene her yıl yapılan konser yapılamadı, nedeni Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün şehitler nedeniyle şatafatlı organizasyonların kısıtlanmasını istemesi. Bir de kültür haftası etkinliklerine çok karışıldığı, öğrencilere zorluklar çıkarıldığı, bazı isimlerin konuşmacı olarak istenmediği söyleniyor. Küçük İskender ve Emrah Serbes’in engellendiği ileri sürülüyor. Bu isimler geçen seneki kültür haftası etkinlikleri kapsamında ele alınmış. Küçük İskender gelmiş, Emrah Serbes’in tam o sıra Cumhurbaşkanı’na hakaretten davası varmış, İl Milli Eğitim bu nedenle bu etkinliğin ertelenmesini istemiş. Bu sene konser dışında her etkinlik yapılmış, o da okul müdürünün tasarrufu değil.
Nurettin Topçu’ya gösterilen tepki çok yanlış
Öte yandan, Nurettin Topçu sempozyumu öğrencilerde ciddi rahatsızlık yaratmışa benziyor. Neden diğer etkinlikler için bütçe ayrılmazken bunun için belediye para yardımı yaptı, diyorlar. Bence burada öğrenciler ve onlara coşkuyu veren mezunlar çok yanlış bir şey yapıyor. Nurettin Topçu çok önemli bir değerimizdir, mankurtlaşmadıklarını göstermek istiyorlarsa Nurettin Topçu sempozyumuna muhalefet edeceklerine, istedikleri diğer isimler ve etkinlikler için de maddi katkı sağlanmasının mücadelesini versinler.
Anadolu Gençlik Derneği’nin 24 Kasım 2015’te okulda stant açması da rahatsızlık yaratmış. Hükümete yakın kaynaklar ise ‘Esasen öğrencileri kontrol altına almaya çalışan Türkiye Gençlik Birliği (TGB), alttan alta o faaliyet gösteriyor’ diyorlar. Bence Anadolu Gençlik Derneği’nin stant açması yanlıştır, hele söylendiği gibi okula 2 yıl önce açılan mescide el ilanları konuyorsa bu bir fecaattir. TGB’nin etkin olduğu iddiası da AGD standı kadar vahimdir. Ne oluyoruz yahu? 15 yaşındaki çocukların da olduğu bir yerden bahsettiğimizi hatırlayalım!
Alman öğretmenler önemli bir değerdir
Gelelim benim en çok önemsediğim konuya... Öğrencilerin ve okul çevrelerinin söylediğine göre yönetim bir süredir Alman öğretmenlerle ilgili serzenişte bulunuyor, onların geri gönderilebileceği imaları yapıyormuş. Bu iddiaların tamamen asılsız olduğunu öğrendim. Algılar olguların önüne geçmesin. Alman öğretmenler bu okulun çok önemli bir parçası ve öyle olmaya da devam edecek. Öte yandan, Almanya Başkonsolosu’nun okulda konuşma yapmasının engellendiği Der Spiegel’e dahi konu oldu. Bu karar bakanlığın tasarrufuymuş. Bence çok yanlış oldu. Türkiye-Almanya arasındaki siyasi kriz gündelik ve yalnızca Ankara ile Berlin’i ilgilendiren bir konudur. Bunun İstanbul Erkek’e yansıması tam da liseleri siyasi platforma çevirmekten başka bir şey değildir.