Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD’nin ünlü şovmen-lerinden birinin TV programı...
Konuğu Hillary Clinton konuk koltuğuna oturur oturmaz şovmen hemen masasının üzerindeki beyaz korunma maskesini başının üzerinden geçirip ağzını kapattı.
Ardından aynı hızla masanın üzerindeki plastik steril hastane eldivenlerine davrandı.
Dinleyiciler koptu.
Kahkahalar tsunami dalgaları gibi kabardı.
Hillary’nin çok yakında Beyaz Saray’a geçeceği ufukta görünmüşken o komedyen bunu rahatlıkla yapabildi.
Kişisel kariyeri için ne korku, ne kaygı, ne kuşku, ne endişe, ne tedirginlik...
Resmen “tiye aldı.”
Ki bence ABD ya da diğer ileri demokrasilerde bu çok doğal.
Hillary de salonda kopan kahkahalara eşlik etti.
Yüzlerde tebessümle konuşmaya başladılar.
Şovmen bunu Hillary’ye konulan “zatürre teşhisi” nedeniyle güya “yakın temasta kendini başkan adayından kapabileceği mikroplardan korunmak” amacıyla yaptı.
O günlerde Hillary’nin “bayılmak üzere olduğu” görüntüleri TV ekranlarında ve gazete sayfalarında yer almıştı.
Gerçekten Hillary otomobiline binerken dizleri çözülmüş, yere yığılmak üzereyken korumalarının koluna girmeleri ve destek vermeleriyle ayakta kalabilmişti.
Rakibi Donald Trump da “Hillary’nin sağlığının başkanlık yapmaya yeterli olmadığı” iddiasını her vesileyle tekrarlıyordu.
Şovmenin bu şakasına Hillary’nin tepki vermeyişi, hatta kahkahayla karşılayışı olgunluğunun yanı sıra özgüvenini de yansıttı.
......................
Türkiye saatiyle dün sabaha karşı Clinton’la Trump TV tartışmasıyla toplum önünde sınav verdiler.
Ne ilginçtir ki bu kez Donald Trump sık sık, çok sık hatta bir cümle içinde bile 2 kez burnunu çekmek zorunda kalarak konuştu.
Allah’ın sopası yok.
Clinton “Sağlığınız mı bozuldu, seçilseniz bile başkanlık yapabilecek sağlık performansınız var mı?” gibi dokundurmalar yapmadı.
O topa girmeyerek de puan almayı bildi.
Fakat...
Medya durumu iyice makaraya aldı.
Trump’ın burnuna mendiller yapıştırıp görüntüler yayınladılar.
“Sağlığı başkanlığa müsait mi?” türünden sokuşturmalar yapıldı.
Sosyal medyada daha ileri gidenler oldu:
“Ne o kokain mi çektin?”
....................
Ve bir not düşeyim...
Donald Trump ABD’nin en büyük inşaat firmalarından birinin sahibi.
Kendi adını taşıyan otelleri ve AVM’leri var.
ABD’nin birçok yöresinde dev inşaatları sürmekte.
Ama...
Hillary’ye yüklenirken kelimelerini hiç sakınmıyor, sözcükleri yumruk gibi çakıyor.
Belli ki hiç şöyle kaygıları, korkuları yok:
Yahu bu kadın en büyük olasılıkla seçilecek. Beyaz Saray’a oturduktan sonra devletin bütün organları, güçleri elinde olacak.
Ya vergicileri üzerime salarsa!..
Denetçilere aylarca defterlerimi didik didik ettirirse?
Bütün varlığımı bile katlayan vergi cezaları yazdırırsa?
Şirketlerime el koydurtursa!..
Vergi kaçakçılığı, kara para gibi suçlamalarla bana hapsi boylatırsa!..
İnşaatlarıma ruhsat verdirmezse!..
Almış olduğum ruhsatları iptal ettirirse?
Kredilerimi kestirirse!..
Borçlarım için bankalara baskı yapıp “ödeme emirleri” çıkarttırırsa!...
Trump’ı desteklediklerini açıklayan gazeteler, televizyonlar, STK’lar, işadamları da bunlar gibi ya da benzeri hiçbir endişe içinde değiller.
Seçimler bitecek, herkes işine gücüne, başkan da hepsinin başkanı.
......................
Donald Trump, demokrasinin “bütün kurumları ve kurallarıyla işlediği” Amerika gibi bir ülkede bunların hiçbirinin olmayacağını/olamayacağını biliyor.
İleri demokrasi için bir kalite belgeseli gibi de algılanmalı bu Clinton-Trump seçim kampanyası görüntüleri...
Başka türlüsü olabilir mi?
Evet.
Putin kendisine karşı ciddi rakip gördüğü Rusya’nın en büyük işadamını önce vergi memurlarıyla bitirdi. Sonra da ülkeden kaçıp Londra’ya sığınmaya mecbur etti.
Bir diğer ciddi rakip potansiyeli olan dünya satranç şampiyonu Kasparov’u perişan ettirdi. İşte...
Demokrasinin sadece “sandık” olmadığını gösteren mukayese.
Bu iki süper güç arasında başka “demokrasiler” için de değerlendirme notlarını verebilirsiniz.