Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

HDP’li vekiller davet edildiklerinde ifadeye gitmiş olsalardı haklarında gözaltı işlemlerinin yapılmayacağını belirten Bakan Işık, “Kimse Türkiye’de yargıdan muaf değil. Bu konuda yargının epey sabırlı davrandığını da gördük” dedi...

HDP’liler başka  yol mu bıraktı


Milli Savunma Bakanı Fikri Işık’la, dün bakanlıktaki makamında, Vatan Gazetesi Temsilcisi Murat Çelik’le birlikte sohbet olanağı bulduk.
Işık, HDP’li yöneticilerin tutuklanması, sınıra askeri yığınak, TSK’daki son durum, Irak ve Suriye’de devam eden operasyonlar ve Meclis darbe komisyonuna bilgi veren komutanların sözlerine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Işık’ın açıklamaları özetle şöyle:
HDP ÇIKMAZI TERCİH ETTİ: Sonuçta hukukun, yargının yaptığı bir işlem, keşke davet edildiklerinde gidip ifade verselerdi, böyle bir gözaltına alınma olmasaydı. Sonuçta bir yargı faaliyeti. Kimse Türkiye’de yargıdan muaf değil. İfade verseler böyle bir tablo ortaya çıkmayacaktı. bu konuda yargının epey sabırlı davrandığını da gördük. (Çözüm sürecini kastederek) Bazı şeyleri yanlış yorumladığınızda, gittiğiniz yer de çıkmaz sokak oluyor. İki yol var, birisi sizin için belki daha lüks ama çıkmaz sokak. İkincisi belki biraz daha meşakkatli ama sonunda aydınlık var. HDP, o çıkmaz sokağı tercih etti.
HDP, Türkiye’de devlete, hükümete ağzına gelen her şeyi söyleyebiliyor ama PKK’ya ağzını açıp bir tek kelime söyleyemiyor. Canlı bomba eylemi oluyor, askerimiz şehit ediliyor, onlar hükümeti suçluyor. Hiçbir demokrasi terör örgütü sözcülüğüne rıza göstermez. Sabrın da bir sonu var. Demokratik kanalları değerlendirmek yerine, bu kanalları terör örgütünün güç kazanması için değerlendirmeye başlarsanız buna hiçbir demokratik ülke sessiz kalmaz. Siz teröristin cenazesine gidiyor, şiddeti öven sözleri söylüyorsunuz, canlı bombanın cenazesine gidiyorsunuz. Demokrasinin kırmızı çizgisi, terör ve şiddetin övülmesidir. Bu kırmızı çizgiyi aşan biri varsa, genel başkanmış, şuymuş, buymuş, hayır. Türkiye, hakikaten sabırlı davrandı. Dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra epey çağrı yapıldı. Sonuçta yaptıkları Türkiye’nin anayasasına, yasalarına açıkça aykırı işler. Ben bunu yapacağım, dokunulmazlıklar kalkacak, ifadeye çağrılacağım, seni tanımıyorum diyeceğim, gözaltına alınınca Türkiye’de siyasetçiler gözaltına alınıyor. Başka bir yol mu bıraktınız?
SINIRDA HAZIR BEKLİYORUZ: Bölgede bir oldu bittiyle demografik yapının değişmesi, yüzyıllardır orada meskun olan insanların yerlerinden edilmesi kabul edeceğimiz bir şey değil. Diplomatik kanalları kullanarak bunu sürekli vurguluyoruz. Ama bölgeden gelecek herhangi bir tehdidin en hızlı şekilde bertaraf edilmesi için, Türkiye’nin tahammül edemeyeceği durumlar olduğunda müdahale edebilmek için bu hazırlığın yapılması kaçınılmaz. Arzumuz bütün problemlerin diplomatik kanallarla çözülmesi. Irak’la da bu konudaki temasları doğrudan yürütmenin çabası içindeyiz. Merkezi hükümet ve bölgesel yönetimle. İstiyoruz ki Irak’tan Türkiye’ye tehdit oluşmasın, tehditler de kalıcı olarak bertaraf edilsin. Musul’un demografik yapısını değiştirecek hamleler kırmızı çizgimizdir. Telafer konusu çok kritik. Oradaki gelişmelere kayıtsız kalmamız beklenmemeli. Diplomatik kanalları kullanarak tehlikeleri şimdiden ortaya koyup yanlış adım atılmasını engellemeye çalışıyoruz. Telafer’i savunmak için Şii girmesin deme hakkımız yok. Şii Türkmen de, Sünni Türkmen de gelsin. Mücadeleyi verin, biz de desteği verelim. ABD’ye de bütün bunları detaylarıyla, söyledik.
ÖNCELİK DİPLOMASİ: Bu yığınağın yapılması, askerin mutlaka kullanılacağı anlamına gelmiyor. Öncelik diplomasinin sonuna kadar kullanılması. Bu kırmızı çizgiler aşılırsa o zaman Türkiye gereğini yapmakta tereddüt etmez. Ama Irak komşumuz. Bugünler gelip geçecek ve bu bölgede yaşamaya devam edeceğiz. Diplomatik kanalların sonuna kadar açık kalması bizim için önemli. Sonuçta biz burada başbaşa kalacağız. ABD çekip gidecek. Sağduyuyu korumak zorundayız, bunu Irak’tan da bekliyoruz. Sert gücümüz elbette masada olacak. Kırmızı çizgileri aşılırsa Türkiye gerekeni yapar. Fırat Kalkanı’na başlayana kadar Türkiye’yi kimse nihai kararda dikkate almıyordu ama şimdi durum farklı.
RUSYA DENGESİNİ GÖZETİYORUZ: Şu anda bin 400 kilometrekareden fazla bir alan ÖSO tarafından kontrol altına alındı. Harekatın genel gidişatı iyi. Sadece şu sorunumuz var. PYD, kantonları birleştirmek için batıdan Bab’a doğru bir hamle yaptı, Türkiye de çok sert karşılık verdi, bombardımanda epey bir zayiat verdi PYD. Rusya’nın da içinde olduğu dengeleri gözeterek hareket ediyoruz. Genelkurmay Başkanımız Rusya’ya gitti. Bu konuları görüşüyorlar. Hedef, Cumhurbaşkanı’mızın 45’e 90 dediği alanın tamamen kontrol altına alınması ve buradan tehdidin tekrar oluşmaması. Bu çalışma sürüyor. Bir başka hedef de PYD’nin böyle bir koridoru oluş tur masını engellemek. Şu anda bizim askerin girmesine ihtiyaç yok. ÖSO her geçen gün gücünü artırıyor.
PYD ÇIKTI MI BAKIYORUZ: Menbic konusunda ABD Başkanı Cumhurbaşkanı’mıza, Başkan Yardımcısı Cumhurbaşkanı ve Başbakanımıza, ABD Savunma Bakanı da son 3 görüşmemizde bana söz verdi, PYD çıkacak diye. Dün akşam (önceki akşam) PYD çıktı diye açıklama yapıldı ABD’den. Buna bakacağız, sahada doğrulaması yapılıyor. ABD, Rakka operasyonunda Türkiye’yi istiyor ama zaman darlığını gerekçe göstererek Suriye Demokratik Güçleri’nin de bulunması gerektiğini söylüyor. Biz bu isim dahi olsa YPG’nin harekata katılmasını istemiyoruz. Son görüşmemde ABD Savunma Bakanı Carter’a da ifade ettim. Biz size gerekli kuvveti hazırlarız. Yeter ki ABD; PYD’yi kullanmayacağız desin. Musul operasyonunda kara operasyonlarında da biz hazırız diye söylüyoruz. Biraz daha diplomatik kanallarda çalışılması lazım.

‘FETÖ yapılanması kesinlikle sistemdeki zaafın sonucudur’

HÜKÜMETİ SUÇLAMAK KOLAYCILIK: Darbe komisyonuna gelen eski komutanların “Biz uyardık ama gereken yapılmadı” şeklinde özetlenebilecek açıklamaları var. Bu süreçte görev alan kimsenin, “Ben her şeyi mükemmel yaptım da benim dışımdakilerden dolayı oldu” deme hakkı yok. Bu hepimizin kabul etmesi gereken gerçek. En önemli zaaf sistemik zaaftır. TSK için diyorum. FETÖ yapılanmasının bu kadar üst noktalara gelmesi kesinlikle sistemdeki zaafın sonucu. Askeri okulları ele geçirmiş adamlar. Hangi başbakan ya da cumhurbaşkanı bunu bilip de “dokunmayın” diyecek? Bakın mesela, 2000-2007 yılları arasında askeri lise sınavına giren öğrencilerin neredeyse dörtte birinin orta-1 kaydı Türkiye’de yok. O seneyi yurt dışında okumuşlar. Böyle bir vahim durumu hükümet mi görecek? Sen anasının başörtüsüne kadar bakıyorsun da ortaokul kaydını neden istemiyorsun? Orada o kadar FETÖ’cü öğretmen yapılanıyor da Başbakan mı elini tutuyor? Mülakat komisyonunu hükümet mi kuruyor? Kimse kendini azade tutup, sorumluluğu başkasına atmasın. Olayı hükümete fatura etmek kolaycılık.
HARP OKULLARINA ALIM SÜRECİ BAŞLADI: Hava Harp Okulu’nun ara sınıflarına öğrenci alma ile ilgili düzenlemeler yapıldı. Son çıkan KHK’da da Deniz ve Kara harp okullarına da ara sınıflardan öğrenci almanın önü açıldı. Hazırlıklar yapılıyor. Öğretmenlere yönelik ciddi değerlendirme yapılıyor. Yapının en çok çöktüğü yerlerden birisi de askeri okullar. Oradaki değerlendirmeden sonra hazır olan okulları hemen açacağız. 2017’de kesin alım olacak, şimdi ara sınıflar için mülakatlar yapılıyor. Şubat başında Hava Harp Okulu öğrencilerieğitime başlayacak. Deniz ve Kara için de hazırlık yapıyoruz. Yetiştirilebileceği kanaati olursa ara sınıftan öğrenci alınacak.
PİLOT EKSİĞİ ZAFİYET NOKTASINDA DEĞİL: Orduda ciddi bir personel açığı, bir zafiyet olduğu algısı yaratılıyor ama bu doğru değil. Bir yandan Fırat Kalkanı yürüyor, diğer taraftan terörle mücadelede. Bunlar kimle yapılıyor? Türk askeri yok da ithal asker mi getirdik? Şu anda Türk askeri olarak daha güçlüyüz. İçimizden birilerinin bu hainlerle irtibatlı olduğu endişesi yok, bu daha büyük güç. Hava Kuvvetleri’nde de, genelde de harekat noktasında önemli personel açığı yok. Pilotlar konusunda, acil durumda yetecek pilot var ama standartların altındayız. Türkiye’nin savaş pilotu kalmadığı iddiası yanlış. Bunun dünyada bir standartı var. Şu anda uçak başına 0.8 seviyesindeyiz ama acil durumda 0.8 de yeter. Orada çok sorun yok. Ama sonuçta 1.5 - 2 aralığı olan standarta getirmek zorundayız. Mesela daha dün imzaladım, 12 pilotumuz, sivilden geri döndü.

Etimesgut’a ay-yıldız modeli

HDP’liler başka  yol mu bıraktı


PENTAGON DEĞİL AY - YILDIZ: Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Karargahı ve kuvvet komutanlıklarının karargahları şehrin merkezinden taşınacak. Etimesgut’ta yeri belirledik. Zırhlı Birlikler arazisinde. Ay-yıldız şeklinde yeni bina yapılacak. Proje tamamlanma aşamasında. Önce Milli Savunma Bakanlığı taşınacak, ardından da Genelkurmay ve kuvvet komutanlıkları. Tahmin ediyorum bakanlık 2019’da taşınır. Sonrası için de arkadaşlar çalışmalara başladı. Orada nükleer taarruz da dahi görev yapacak bir harekat birimi oluşturulacak.
İHA’LAR TEK MERKEZDEN YÖNETİLECEK: Farklı kurumların İnsansız Hava Araçları var. Kara Kuvvetleri, jandarma, emniyet gibi. Bu kurumlar terörle mücadele yaparken İHA’ların koordinasyonunda bazı sorunlar çıkabiliyor. Bizde gözcü var Heron, Bayraktar var, Karayel var, Anka var. Sadece Bayraktar silahlı. Bir de insanlı keşif uçağı var. Önümüzdeki sürecin hassasiyeti nedeniyle karar aldık. 1 buçuk aylık çalışmayı tamamladık. Ankara’da İHA’ların koordinasyon merkezini kuruyoruz. ABD’nin Afganistan’da İHA’sı var. Belli bir yüksekliğe çıkınca Nevada’dan kontrol ediliyor. Böyle de olabilir, yerelden de kontrol edilebilir. Hedefimiz merkezden koordinasyonu sağlamak. Çok daha verimli bir çalışma olacak ve nerede hangi İHA olacak göreceğiz.
İLK F-35 2018’DE: Türkiye bu yeni nesil savaş uçağı projesinin ortaklarından. Her ülke üretimine de katkı yapıyor, sipariş de veriyor. Türkiye daha önce 6 uçak sipariş etmişti. Şimdi toplamda 24 adet daha sipariş edeceğiz. Yani 30 olacak. Türkiye için üretilen ilk F-35 şu anda bantta. İlk teslim 2018. Fiyat avantajımız da var. Fiyat düşerse faydalanacağız ama artarsa etkilenmeyeceğiz.