26.10.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Güldener Sonumut
Türkiye’nin bölücü terör örgütü PKK’nın Suriye ayağını oluşturan PYD ve YPG terör örgütlerine yönelik başlattığı Barış Pınarı Harekâtı’na yönelik Avrupa Birliği’nden (AB) yükselen sesler, NATO’da aynı karşılığı bulmadı. Nitekim iki gün süreyle Brüksel’de toplanan NATO’ya üye ülkelerin savunma bakanları, Türkiye’nin İttifak içerisindeki stratejik öneminden dolayı tepkilerini sınırlı tuttu.
Toplantılara Türkiye adına katılan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Barış Pınarı Harekâtı’nın amacı, ABD ile varılan anlaşma ve Soçi mutabakatı konusunda müttefiklere bilgi verdi. Böylelikle Türkiye, harekât aracılığıyla NATO müttefiklerinin de güvenliğini sağladığını bir kez teyit ederken, terör örgütü ve yandaşlarının Türkiye aleyhindeki kara propagandaya karşı cevap vermek açısından da değerli bir fırsat elde etti.
Ankara karşı çıkmadı
Türkiye ile ABD, her konuda görüş birliğine varamasalar bile diyalog yoluyla mutabakat sağlayabileceklerini de bir kez daha gösterdiler. Almanya’nın çiçeği burnunda Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer de, toplantıda gerçekçiliği tartışmalı ancak iyi niyet açısından önemli bir öneride bulunarak, yapıcı bir tavır sergilemeye çalıştı.
Almanya’nın, Türkiye’nin güney sınırında güvenli bölge oluşturulmasını destekleyen, ancak bunun Türkiye ve Rusya dışında uluslararası bir güç önderliğinde gerçekleştirilmesi yönündeki önerisi prensipte iyi ancak pratikte gerçekçi görünmüyor. Zira bir uluslararası gözlem gücünün bölgeye sevk edilmesi için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden karar çıkartılması gerekiyor. BMGK daimi üyesi olmayan Almanya’nın Fransa ile diğer daimi üyeleri ikna etmesiyse oldukça zor. Buna rağmen ne Türkiye ne de ABD, öneriye karşı çıkmadı ve dikkate alınması gereken bir düşünce olduğunu ifade etti.
Harekâtın başladığı ilk günlerde Avrupalı NATO müttefiklerinin siyasi açıklamalarına karşın, NATO Savunma Bakanları toplantısında Fransa dışında Türkiye’ye saldırgan tutum içerisinde bulunan başka ülke yoktu. Gözlemciler, Fransa Savunma Bakanı Floerence Parly’nin Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un sözcülüğüne soyunarak, eleştirilerine ve Suriye krizindeki bütün olumsuz unsurları Türkiye’nin omuzlarına yıkma çabasında olduğunu ifade etti. Fransa’nın kızgınlığı, terör örgütü PYD ve YPG ile Paris yönetimini yakınlığı ile sınırlı değil. Zira askeri gözlemciler, bunun, Fransa’nın daha çok askeri ve diplomatik acizliğinin bir ifadesi olduğunu anımsattı.
Olumlu tepkiler
Türkiye, son 24 aydan bu yana NATO’nun güney kanadından gelen tehditlerden yakınırken, 2015 yılında da Washington anlaşmasının 4. maddesi gereği danışmalarda bulunarak, Suriye’den gelecek tehditlere karşı ihtiyati tedbir alınmasını talep etmişti. O dönemde Hollanda, İspanya ve ABD, bölgeye Patriot füze savunma sistemleri göndermeyi kararlaştırarak, Türkiye’yi Suriye’den gelen füze tehditlerine yönelik savunmayı taahhüt etmişlerdi. Halen bölgede İtalyan Samp-T bataryasının yanı sıra İspanya’ya ait Patriot PAc1-C sistemleri bulunuyor. Barış Kalkanı Harekâtı sonrası İspanya ve İtalya, bataryalarını Türkiye’den geri çekebileceklerini açıklamalarına karşın, NATO Savunma Bakanları toplantısında İspanyol Savuma Bakanı, Türkiye’ye konuşlandırılmış kendilerine ait Patriot sisteminin Barış Pınarı Harekâtı’na tepki olarak çekilmeyeceğine dikkat çekti.
Almanya’nın önde gelen savunma kurumlarından Münih Güvenlik Konferansı Başkanı ve Alman Dışişleri eski müsteşarı Wolfgang Ischinger, “Der Spiegel” dergisine demecinde, ülkesinin dış politikada etkin bir aktör olabilmesi için, aynı zamanda bölgede askeri sorumluluk üstlenmesi gerektiğini hatırlattı. Ischinger, Türkiye’nin sınırlarını korumasına ve terörle mücadele etmesine karşı gelinemeyeceğini de ifade etti.
Açıkça vurgulandı
Dış politikada kaygılarını her zaman açıkça dile getiren Ankara, PKK’nın uzantısı PYD ve YPG ile bazı NATO müttefiklerinin yakınlığı ve işbirliğinin, Türkiye’nin ulusal güvenliğine halel düşürmemesi gerektiğini büyük harflerle vurguladı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, müttefikler arasında görüş ayrılıklarının giderilmesi ve Türkiye’nin haklı kaygılarının müttefikler tarafından anlaşılması açısından son derece önemli bir çalışma gerçekleştirdi. AB üyesi ülkelerin Barış Pınarı Harekâtı sırasında çıkarttıkları saman alevinin dumanı dağıldıktan sonra, harekâtın amacı sınırları ve NATO müttefiklerinin yararına bir amaç taşıdığı da iyi bir şekilde algılandı.
Türk askeri gücü
Bu arada Barış Pınarı Harekâtı, Türkiye’nin, NATO üyeleri arasında ikinci en büyük orduya sahip ülke olduğunu fiilen gösterdi. Askeri uzmanlar, ABD dışında Türkiye gibi 8 tümenlik bir harekât kabiliyetinin bulunmadığını hatırlattı. Türkiye’nin, NATO’nun askeri harekâtları ve tatbikatları dışında Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekâtlarına eş güdümle katılma imkanına sahip olmasının fiilen Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gücünün bir kanıtı olduğunu da ifade ediyor.
Stratejik açıdan bakıldığında da NATO müttefikleri, çeşitli nedenlerden dolayı yasadışı örgütlerle kurulacak ilişkilerin de bir sınırının olduğunu bir kez daha anladılar.
Türkiye de, NATO’ya üye olmanın siyasi ve stratejik önemini bu sayede bir kez daha algıladı. Müttefikler de Türkiye’nin stratejik öneminin sadece mültecilere ev sahipliği yaparak veya müttefiklerle yabancı savaşçılar konusunda bilgi paylaşımında bulunmasıyla sınırlı olmadığını, arkasında daha derin ve güçlü bir yapının bulunduğunu anlamış oldu. Kerhen de olsa...
Akar Esper ile görüştü
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, ABD Savunma Bakanı Mark Esper ile görüştü. Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Milli Savunma Bakanı Akar, NATO Savunma Bakanları Toplantısı’nın ikinci gün oturumlarına katılmak üzere geldiği NATO Karargahı’nda ABD Savunma Bakanı Esper ile görüştü. Suriye ile Fırat’ın doğusundaki Barış Pınarı Harekatı başta olmak üzere savunma ve güvenlik konularının ele alındığı görüşmede, NATO ve ikili askeri ilişkiler üzerinde görüş alışverişinde bulunuldu. Görüşmede iki Bakan, diyaloğun sürdürülmesi konusunda mutabık kaldı.