10.01.2020 - 07:50 | Son Güncellenme:
Mine Özdemir Güneli
Türkiye’de nüfusu az ve dağınık olan köylerde ilköğretim öğrencilerinin il ve ilçe gibi daha büyük yerleşim yerlerine günübirlik ulaştırılmasıyla yapılan taşımalı eğitim alarm veriyor. 1989-1990 yılında iki ilde sadece ilköğretim öğrencilerinin taşınmasıyla başlayan sistem, 2012-2013’te 4+4+4 diye adlandırılan 12 yıllık zorunlu eğitim sisteminin gelmesiyle lise öğrencilerini de içine alarak uygulanmaya devam ediyor. Şanlıurfa, Diyarbakır ve Van başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu illeri bu eğitim sisteminden en fazla yararlanan yerler oldu.
Birçok sorun doğurdu
2013-2014 eğitim öğretim yılından itibaren son 6 yılda ilköğretim, ortaöğretim ve özel eğitimden 8 milyon 903 bin 605 öğrenci taşımalı eğitimden yararlandı. 2018-2019’da da 1 milyon 218 bin 581 öğrenci okullara taşındı. Ak Parti İstanbul Milletvekili Mihrimah Belma Satır’ın Başkanlığını yaptığı Dilekçe Komisyonu’nun hazırladığı rapora göre 6 yıllık süre zarfında taşımalı eğitime toplam 12 milyar 543 milyon 410 bin 304 TL harcama yapıldı. Yemek ücretleri de dahil edildiğinde rakam 16.3 milyar TL’ye çıkıyor. 2019-2020’de taşıma ve yemek ücretlerinin 4,5 milyar TL’yi bulması, böylece toplam rakamın 20 milyar TL’yi aşması bekleniyor.
Maddi yükünün yanı sıra taşımalı eğitim birçok sorunu beraberinde getirdi. Öyle ki yaygınlaştıkça köy okulları birer birer kapatıldı. Köylerdeki çocuklar ise çok erken saatlerde yollara düşerek evlerinden kilometrelerce uzaktaki okullarda eğitim görmeye başladı. Okulsuz ve öğretmensiz kalan köylerdeki aileler ise çocuklarının bu zorluğu yaşamaması için çareyi büyük şehirlere göç etmekte aradı. Sorunların çözümü için atıl durumda olan köy okullarının bir an önce açılmasını talep eden eğitim sendikaları, köy okullarına ayrılacak bütçenin taşımalı eğitimden daha az olacağını kaydediyor. İşte o görüşler:
‘KÖYDE ÖĞRETMEN ROL MODEL’
- Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım: Var olan köy okullarının yeniden elden geçirilmesi, öğretmen atanıp, orada eğitim öğretim faaliyetlerinin başlaması gerekiyor.
Eğitim herkesin ikamet ettiği yerde yapılmalı. Öncelik çocukların eğitime erişebilirliğini ve sürdürebilirliği sağlamak olmalı. Köylerde çocuklar en fazla ilkokula gönderiliyor. Sonrasında tarımsal faaliyetlerde çalıştırılıyor. Özellikle aileler, kız çocuklarını ortaöğretim seviyesinde köy dışında bir yere göndermek istemiyor.
‘Kazalar oluyor’
Doğu ve Güneydoğu’da, ağır kış koşullarının yaşandığı bölgelerde yatılı bölge okulları, kız çocukları için faydalı olabilir ama taşımalı eğitim bugün Türkiye’nin her tarafında yapılıyor. Hiç kar yağmayan yerde de yapılıyor. Taşımalı eğitimle çocuklar, köylerinden uzak okullara gitmek zorunda kalıyor. Servisler çok erken saatlerde birkaç köyden çocukları alıyor. Aynı şekilde inanılmaz zaman kaybıyla evlerine götürülüyorlar. Her yıl kazalar oluyor. Köylerde aileler sürekli taşımayla çocuğunu göndermektense ilçe ya da şehre taşınarak bu sorunu çözmeye çalışıyor.
Bu kez hem köyler boşalıyor hem de kentlerde kontrol edilemeyen nüfus yoğunluğu oluyor. Köyde insan kalmayınca tarım ve hayvancılık bırakılmaya başlandı. Köyden kente göçün bitirilmesi için de köy okulları açılmalı. Emin olun tersine göç yaşanacaktır. Köylerde şu an sadece camilerde imamlar var. Servis ve yemek maliyeti açısından kesinlikle taşımalı eğitimden vazgeçilip köy okullarının açılması lazım.
Öğretmen sorunumuz yok. Atanmamış yüz binlerce öğretmen var, köy okullarında seve seve çalışacaklardır.
Köyde öğretmen rol modeldir. Üniversite bitirmiş, güncel, sosyal olayları takip edebilen, tarımla uğraşanların kooperatifçilik yaparak ürünlerinin ziyan olmasını engelleyebilecek, bürokratik işlerde yol gösterebilecek, kırsala dair her konuda tecrübesi olan öğretmenler köylümüze yol gösterici bir rehberdir. O nedenle bir an önce köy okulları açılmalı ve öğretmenler atanmalı.
‘20 bin okul var’
Şu anda faaliyete geçecek olan köy okulu sayısı 20 bin civarında. Köy okullarının çoğu yerinde duruyor. İlk etapta 5 bin köy okulu yeniden açılmalı. Boyanarak, eksikleri tamamlanarak köy okulları rahatlıkla faaliyete geçebilir. 20-30 bin ilkokul öğretmeninden bahsediyoruz. Zaten bu kadar öğretmenimiz atanmayı bekliyor. Taşımalı eğitime ayrılan bütçe buraya aktarılabilir. Taşımalı eğitimden çok daha ucuza mal olacaktır. Bu konuya hem köylüler hem de çocuklar ve öğretmenler sevinecektir.
‘ÇOCUKLAR EĞİTİME YORGUN BAŞLIYORLAR’
- Eğitim Bir Sen Genel Sekreteri Latif Selvi: Her köyde mutlaka okul olmalı. Öğrencilerin okula kolay erişimini sağlamak için yerinde eğitim verilmesi son derece önemli. Bazı köylerimiz küçük, fazla nüfus yok. Bunun için de taşımalı eğitimle daha merkezi yerlere öğrenciler taşınıyor. Ancak taşımalı eğitimde bazı problemler var.
Öğrencinin akran etkileşimi açısından kalabalık bir grupta yetişmesi, taşımalı eğitimde bir avantaj sağlıyor ama bu eğitimin dezavantajları da var. Öğrenciler her gün belli bir mesafeyi kat ederek eğitim almak durumunda. Bu bazen öğrencilerin 50-60 kilometre mesafeye kadar taşınması anlamına geliyor. Bu kadar uzun bir mesafeyi çocukların her gün kat ediyor olması onların eğitime yorgun başlaması gibi bir takım sorunları üretiyor. Yüksek oranda yağmur ve kar alan bölgelerde öğrenciler, eğitim öğretim için her gün buzlu yollardan gidiyor. Yol güzergahındaki her türlü kaza riski çocukları etkiliyor.
Pek çok boyutuyla değerlendirdiğimizde asıl olan köy okullarının açılması. Mümkün mertebede devlet, okul açmaya çalışıyor. Öğrenci sayısının çok az olduğu köylerde her yaş grubundan öğretmen olması gerekiyor. Okul yönetiminin oluşması lazım. Ekonomik olarak bakarsak problemli ama devlet bunu karşılayabilir nitekim de pek çok okulda bunları karşıladı. Ancak köy okullarında öğrencilerin akran etkileşimi sağlaması pek mümkün olmuyor.
‘Binadan ibaret değil’
Köy okullarının da avantajları ve dezavantajları var. Ancak köy okulu açabiliyorsak açmalıyız çünkü okul yalnız bir binadan ibaret değil. Öğretmenin o köyde olması, çocukların okula erişiminin kolaylığı gibi avantajlar dikkate alındığında okul açılmalı. Ama açılamadığı yerlerde çocukların daha donanımlı okullarda başka öğrencilerle bir araya gelerek akran etkileşiminde olması önemli. Ekonomi olarak bakıldığında taşımalı eğitimin masrafları bulunuyor ama bir okulda bulunması gereken şeyler var. Köy okullarında da yine aynı masraf çıkar.
Bir köyde de olsa bir ilde de olsa öğretmenin çevresel etkisi vardır. Köy halkıyla biraraya geldiği ortamlarda belli bir eğitim almış, milletle yakın diyalog içerisinde olduğu zaman önemli artılar katan bir kadro bu. Öğretmenin tarımdan kültüre, ekonomiden köyde yapılacak birtakım projelere kadar yol gösterici önder bir kimliği var.
Bir hekimin sağlık evlerinde, din görevlisi arkadaşımızın camide, ziraat mühendisi arkadaşımızın tarımsal faaliyetlerde katkısı son derece önemli. Bir birikimi oraya taşır. Bunlar birçok boyutuyla son derece kıymetli. Taşımalı eğitimde öğretmenin bir köye gelmesi ile gelmemesi arasında ciddi bir eğitime ilgi farkı ortaya çıkar. Onun için MEB’in önceliği köy okullarını açmak olmalı. Bir fantezi olarak bunlar açılmamalı. Verimlilik hesabı yapılmalı. Geçmişte bu denendi. Okulları açtılar belli yaş gruplarında hiç öğrenci yoktu. Acil olan bölgelerde köy okulları açılmalı.
‘BAŞARI YAKALANMADI’
- Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan: Temel eğitim çocuğun kendi sosyal ve doğal çevresinde yapılmalı. Taşımalı eğitime gerekçe olarak gösterilen birleştirilmiş sınıf uygulamasının başarısız olduğu savı ve öğrencilerin bağımsız sınıflarda okuması görüşüne karşılık, taşımanın başarı açısından olumlu sonuçlar doğurmadığı yapılan araştırmalarla ortaya çıkmıştır.
Dünyada hâlâ birçok ülkede birleştirilmiş sınıf uygulaması yapılmakta, bu çerçevede öğretmen yetiştirilmekte ve program geliştirilmekte. Birleştirilmiş sınıf uygulamasının bu çerçevede öğretmen yetiştirilerek yürütülebileceği, bu nedenle üniversitelerde birleştirilmiş sınıf eğitimine özel önem verilmesi, öğretmenlerin köy okullarında staj uygulamaları yapmalarının sağlanması, çocukların koşullar yaratılarak, -en azından ilkokulu- köy okullarında okuması, birleştirilmiş sınıflarda uygulanacak programların geliştirilmesi gerekmekte. Taşımalı eğitimin eksilerine ilişkin ise sorunlar sıralanamayacak kadar fazla. Taşıma merkezleri fiziki açıdan yetersiz. Araçların, yolların durumu ve yolcu alınmasıyla ilgili çok sayıda kaza yaşanmakta, öğrencilerimiz yaralanmakta hatta yaşamını kaybetmekte. Araç şoförleri yeterli eğitime sahip değil. Erken kalkma, yolculukta harcanan zaman, kahvaltı yapamama da yaşanan sorunlar arasında.
Taşımalı eğitimin “başarı” açısından olumlu sonuçlar doğurmadığı da yapılan araştırmalarla ortaya çıktı. Yapılan işin gereği olarak, yaşamın içinde var olan ve olması gerekeni de öğrencilerine, topluma gösteren insanlığın evrensel değerlerini sınıf, okul içinde ve sosyal, doğal çevrede yeniden üretenlerdir öğretmenler... Köyde, kentte öğretmen değişimi, sorgulamayı, üretmeyi temsil eder.