GündemKenya’dan İmralı’ya 14 yılın öyküsü

Kenya’dan İmralı’ya 14 yılın öyküsü

15.02.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

PKK lideri Öcalan, 14 yıllık İmralı yaşantısı boyunca kendisini Türkiye gündeminde tuttu. Öcalan, cezasını çektiği adada, kimi zaman devletle terörün çözümü konusunda diyaloğa girerken, örgüte talimatlar vermeyi sürdürdü

Kenya’dan İmralı’ya 14 yılın öyküsü

İmralı’da, MİT yetkilileri ile yürüttüğü müzakerelerle yeniden gündemin ilk sırasında yer alan Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilmesinin üzerinden bugün tam 14 yıl geçti.
Türkiye, Öcalan’ın 15 Şubat’ta yakalandığını, 16 Şubat 1999’da Başbakan Bülent Ecevit’in yaptığı, “Abdullah Öcalan Türkiye’dedir” açıklamasıyla öğrendi.
28 Şubat sürecinin ardından DSP, ANAP ve DTP’nin kurduğu Anasol-D hükümetinin gensoru ile düşürülmesinden sonra, CHP dışındaki partilerin desteğiyle azınlık hükümeti kuran Ecevit, Öcalan’ın yakalanmasıyla 1970’lerden sonra yeniden patlama yaptı. 18 Nisan 1999 Seçimleri’nde DSP oylarını yüzde 14.65’ten yüzde 22,19’a çıkardı ve birinci parti oldu. ANAP ve Milliyetçi Hareket Partisi ile birlikte 57. hükümeti kurdu ve 2002’ye kadar başbakanlık koltuğunda oturdu.

Türkiye bastırıyor
Öcalan’ın yakalanma süreci, 16 Eylül 1998’de Hatay Reyhanlı’ya giden dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in, “Sabrımızı taşırmasınlar” sözleriyle başladı. Fitili ateşleyen bu sözleri, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 1 Ekim 1998‘de, TBMM’nin açılışında yaptığı “Suriye’ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha tüm dünyaya ilan ediyorum” açıklaması izledi. Suriye, Türkiye’nin birliklerini güneye kaydırmasıyla Öcalan’ın varlığının büyük soruna dönüştüğünü kavradı. Aslında 1996 ve 1997’de iki kez suikast atlatan Öcalan da Suriye’de kalmasının güçlüğünün farkındaydı. İzleyen süreçte, Şemdin Sakık’ın yakalanarak itirafçı olması başta olmak üzere örgüt içinde birçok sorun yaşanıyordu.
Öcalan, bu koşullar altında, 29 Ağustos 1998’de, MED TV’de, tek taraflı ateşkes kararı aldığını ilan etti. Buna rağmen PKK içindeki bazı grupların eylemleri sürdü.

9 Ekim’de çıktı
9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkmak zorunda kalan Öcalan, Abdullah Sarıkurt adına düzenlenen sahte pasaportla, Rozalin kod adlı Ayfer Kaya’yla birlikte Yunanistan’a gitti ancak alanda “Yunanistan’da 17.00’ye kadar kalabilirsiniz” yanıtını aldı. İltica talebi kabul edilmeyen Öcalan, kendisine tahsis edilen jetle Rusya’ya geçti. 4 Kasım’da iltica talebinde bulunan Öcalan’ın talebi Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma da kabul edildi. Ancak nihai karar çıkmadı. Öcalan, bunun üzerine 12 Kasım’da gittiği İtalya’da daha havaalanında polisten iltica talebinde bulundu. Roma’da sahte pasaport kullandığı iddiasıyla tutuklanan ancak daha sonra serbest bırakılan Öcalan, bir villaya yerleştirildi. Öcalan’ın iade edilmemesi nedeniyle ise İtalya’ya karşı boykot kampanyaları başlatıldı.

İtalya’dan ayrılıyor
16 Ocak 1999’da Öcalan gizlice yeniden Rusya’ya gitti. Rusya’nın “10 günün var” tavrı üzerine 29 Ocak’ta, özel bir uçakla Yunanistan’a geçen Öcalan, 31 Ocak’ta Belarus ya da Hollanda’ya gitmek için harekete geçti. Ancak her iki ülke Öcalan’a iniş izni vermedi. 1 Şubat’ta, geri dönmek zorunda kaldığı Yunanistan’dan yeniden Belarus’a geçmeye çalışan Öcalan, başarısız oldu. Geri döndüğü Atina’dan 2 Şubat’ta Kenya’ya hareket etti. Kenya’da Yunanistan Büyükelçiliği rezidansına götürülen Öcalan, buradan ayrılması yönündeki baskılara karşı, elçiliği terk etmemek için 15 Şubat’a kadar direndi. Bu tarihte Hollanda’ya gidebileceği söylenen Öcalan, bu ülkeye gideceğini sanırken, yakalandı.
Öcalan cephesinde bunlar yaşanırken, ABD ile sürekli temas halindeki Türkiye de Öcalan’ı adım adım takip etti.
5 Şubat 1999’da Öcalan’ı teslim almak için hazırlanan yedi kişilik ekip için, işadamı Cavit Çağlar’ın özel uçağı 200 bin dolara kiralandı. 10 Şubat’ta Uganda’ya giden uçağa 14 Şubat akşamı Kenya’nın başkenti Nairobi’ye gitme talimatı verildi. Akşam 19.20 sıralarında operasyon başladı. Aprona giren araçtan çantasıyla inen Öcalan, Hollanda’ya gideceğini sanırken, özel operasyon ekibinin içerisinde bulunduğu uçağa bindi. Uçak, saat 20.00 sıralarında Türkiye’ye doğru hareket etti. Ağzındaki ve gözlerindeki bant açılan Öcalan’ın yolculuğu 6,5 saat sürdü. Öcalan, 03.30’da İstanbul’a getirildi ve İmralı’ya götürüldü.

İdam cezası tartışmaları
4 aylık süreçte ve Öcalan’ın yakalanmasından hemen sonra 63 PKK’lı, yaptıkları eylemlerde yaşamını kaybetti. Öcalan’ın yargılanmasına 29 Haziran 1999’da başlandı. Adaya yapılan özel mahkemede güvenlik gerekçesiyle cam kafeste duruşmalara çıkan Öcalan’ın davasının AİHM’den dönmemesi için, yargılama sürerken, DGM heyetinden asker üyelerin çıkartılmasına yönelik yasal değişiklik yapıldı. Öcalan’ın “demokratik cumhuriyet” tezini ortaya atarak, örgüt içinden bile tepki aldığı yargılama 29 Haziran 1999’da bitti.
Ankara 2 Nolu DGM, Şeyh Sait’in idam edildiği günün yıldönümü olan 29 Haziran’da Öcalan’ı idama mahkûm etti.
Eşzamanlı yürüyen AB sürecinde, Türkiye, idam cezasının kaldırılması konusunda büyük baskı altındaydı. Yargılama sürerken, baskılara direnen Türkiye, DSP-ANAP-MHP döneminde, idam cezasını kaldırdı.

Sınır dışına çekilin
Öcalan, avukatları aracılığıyla, 2 Ağustos 1999’da PKK’nin silahlı güçlerinin Türkiye sınırlarının dışına çekilmesi, 1 Eylül’de de 4. tek taraflı ateşkes çağrısını yaptı. Öcalan biri dağdan diğeri Avrupa’dan olmak üzere 2 barış grubunun Türkiye’ye gelmesini de istedi. 8 kişilik 1. Barış Grubu 1 Ekim’de, 8 kişilik 2. Barış Grubu da 29 Ekim 1999’da Türkiye’ye giriş yaptı. Ancak barış grubu üyeleri cezaevine konulurken, sınırdışına çıkan PKK’lılara yönelik operasyonda örgüt ağır kayıplar verdi.
Öcalan, tepkilere rağmen, süresiz ateşkes kararı aldı. Bu ateşkes 1 Haziran 2004’e kadar sürdü. Bu süreç, teröre en az kayıp verilen süre olarak tarihe geçti.
Aynı dönemde, Öcalan, önce PKK yerine KADEK’in kurulması talimatı verdi. Demokratik konfederalizm tezini ortaya atan ve devlet fikrinden vazgeçtiğini açıklayan Öcalan, ilerleyen yıllarda bu kez de “paralel devlet” tezi olarak bilinen KCK tezini savundu.

Haberin Devamı

Samimi diyalog çağrısı yaptı
Öcalan, avukatları aracılığıyla haftalık yaptığı açıklamalarda, çatışmaların iç savaşa dönüşmemesi için koşullarının düzeltilerek kendisiyle görüşülmesi zorunluluğu olduğu fikrini sürekli sıcak tuttu.
İmralı’da zaman zaman askeri yetkililer ve MİT mensuplarıyla görüştüğü bilinen Öcalan’ın çağrıları, 2010’da yankı buldu. PKK, 13 Ağustos 2010’dan itibaren 40 günlük eylemsizlik kararı aldı ve bu kararı 2011’deki genel seçime kadar uzattı.
15 Ağustos 2009’da, 156 sayfalık yol haritası hazırlayan Öcalan’ın hükümetin başlattığı “demokratik açılım” sürecindeki aktörlerden biri olduğu ve 2009’dan itibaren İmralı’da kritik görüşmelerin yapıldığı sonradan anlaşıldı. Öcalan’la silahsızlanma üzerine görüşmeler yapan MİT, hükümetin talimatıyla, Oslo’da PKK yöneticileriyle sonradan ses kaydı kamuoyuna yansıyan görüşmeleri de yaptı.
2011 başlarına kadar ilerlediği düşünülen sürece nokta konulduğunu, Öcalan, avukatlarıyla 27 Temmuz 2011’de yaptığı görüşmede, “Benim yapacaklarım bitti” sözleriyle açıkladı.
Öcalan’ın avukatları ve ailesiyle görüştürülmemesi uygulaması, yaklaşık 1 yıl devam etti. Öcalan’dan haber alınamaması üzerine Eylül 2012’de PKK ve PJAK’lı mahkumlar açlık grevine başladı. Grev, 68. gününde sonuç verdi. İmralı’ya gitmesine izin verilen Mehmet Öcalan, ağabeyinin “Eylemler bitsin” çağrısını getirince, açlık grevleri de son buldu.
Aralık 2012’de de MİT Müsteşarı Fidan’ın İmralı’da Abdullah Öcalan’la görüşmeler yaptığı ve yeni bir sürecin başladığı anlaşıldı. Bunu, 3 Ocak’ta 14 yıldır ilk kez BDP’lilerin İmralı’ya gitmesi izledi.
Görüşmelerin yeniden başlamasını da Öcalan’ın, Başbakan Erdoğan’a Eylül 2012’de gönderdiği bir mektubun başlattığı iddia edildi. İddiaya göre Öcalan, mektubunda, samimi diyalog çağrısında bulundu.

Haberin Devamı

Süreçteki dalgalanmalar
Sürecin sabote edilmemesi uyarıları yapılırken, 9 Ocak’ta Paris’te PKK’nin kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve gençlik Hareketi Üyesi Leyla Şaylemez uğradıkları suikast sonucu öldürüldü. 3 Ocak’tan bu yana ise İmralı‘yla ikinci BDP heyetinin ne zaman görüşeceği ve KCK’lıların tahliyesini sağlayacağı söylenen 4. Yargı Paketi’nin ne zaman yürürlüğe gireceği tartışılmaya başlandı.

Tecrit koşulları incelendi
Öcalan, İmralı’da bulunduğu süreçte, “tecrit” ve “kötü yaşam koşulları” iddialarını sürekli gündemde tuttu.
İmralı’daki uygulamalar ise İşkenceyi Önleme Komitesi’nce incelendi. Komite, 1999’da, 2003’te, 2007’de ve 2010’da İmralı’ya gitti. Bu ziyaretlerde İmralı’daki tecrit koşulları incelendi. 2010’daki ziyaret, Öcalan’ın yanına 5 terör mahkumunun daha yerleştirilmesinden sonra oldu. 4’ü PKK, 1’i TİKKO hükümlüsü 5 mahkum, 2009’da adaya yapılan yeni cezaevine konuldu. Öcalan’ın yeni odası da bu tarihte yapıldı. Komitenin adaya son ziyareti 17 Ocak 2013’te gerçekleşti.

Haberin Devamı

700 komandonun koruması altında
Kenya’da yakalandıktan sonra getirildiği İmralı’da yapılan yargılama sonucu ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Abdullah Öcalan İmralı Adası’nda 15’nci yılına girdi. İmralı’da toplam 700 jandarma komando tarafından korunan Abdullah Öcalan’ın cezaevindeki aylık şahsi harcamasının 300 TL olduğu avukatı tarafından açıklandı. Kendisini muayene eden doktorların öz geçmişleri MİT tarafından özel olarak araştırılan Öcalan’ın 14 yılda 2 bin 300’e yakın dergi ve kitap okuduğu da bildirildi. Abdullah Öcalan İmralı’daki 14 yılını tamamladı. Yalnızlıktan sıkıldığını belirten Öcalan için, 2009 yılında 5 milyon dolar harcanarak yaptırılan Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’ne PKK’lı Bayram Kaymaz, Cumali Karsu, Şeyhmuz Poyraz, Hasbi Aydemir ve TİKKO’cu Hakkı Alkan gönderildi.
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’ne gelen avukat ve mahkum yakınları ayrı kapıdan içeri alınıyor. Öcalan ve 5 mahkum avlu dahil 11.81 metrekare olan koğuşlarda tek başlarına kalıyor. Avluları ortak olan üç mahkum için yaptırılan ve Öcalan’ın kaldığı bölümün karşısındaki koğuşlar ise boş tutuluyor. Mahkumlar avukatları ve yakınları ile görüşmek için demir parmaklıkları olan kapıdan geçmek zorunda. Abdullah Öcalan kardeşi ve avukatlarıyla, diğer mahkumlar ise anneleri ve kardeşleriyle burada 45’er dakika açık görüşme yapıyor.

Yeni römorkör tahsis edildi
Abdullah Öcalan’ın kaldığı cezaevinde 1 müdür ve 3 yardımcısı ile toplam 34 infaz koruma memuru ve koruma dönüşümlü olarak görev yapıyor. Cezaevinin dış güvenliğinden ise toplam 700 jandarma komando sorumlu. Sivil gemilerin adaya 3 milden fazla yaklaşmasına izin verilmezken, ada üzerinden sivil helikopter de geçemiyor.
İmralı’ya gidecek olan Abdullah Öcalan ve diğer mahkumların avukatları ile yakınları, Gemlik Jandarma Bölük Komutanlığı’ndan yeni temin edilen, rüzgarlı havalarda da sefer yapabilen Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nce tahsis edilen KEM-2 adlı römorkör ile gidip geliyor. Cezaevinin güvenliğinden sorumlu asker ve Adalet Bakanlığı’na bağlı personel, Mudanya İskelesi’nden İmralı’ya giderken, Öcalan ile görüşen MİT görevlilerinin İmralı’ya ulaşımı ise helikopterle sağlanıyor.

Doktorları MİT?araştırıyor
İmralı Adası’nda 24 saat pratisyen hekim hazır bekletiliyor. Görevlendirilecek hekimlerin öz geçmişleri MİT tarafından özel olarak araştırılıyor. Ailesinde, akrabalarında şehit veya gazi olan hekimlerin gitmesine kesinlikle izin verilmiyor. Burada görev yapan hekimlerden ise gördüklerini ve yaşadıklarını hiç bir yerde anlatmamaları için yazılı belge alınıyor. İmralı Adası’na 15 günde bir de aralarında dahiliye uzmanı ve kardiyologun da bulunduğu uzman hekimler gönderiliyor.

Prostat başlangıcı var
Her gün saat 06.00’da kalkıp saat 22.00’de yatan Abdullah Öcalan’ın sağlığına dikkat ettiği belirtildi. Beyazlaşan sakalını uzatan ve Stalin tipi diye adlandırılan pos bıyık bırakan Abdullah Öcalan’ın doktorlara yakındığı en büyük sorunlardan biri nefes almakta zorlanması ve rahat uyuyamaması. Prostat başlangıcı tanısı da konulan Abdullah Öcalan’ın bir başka sorunu ise bahar allerjisi.

Voleybol ve basketbol oynuyor
Koğuşunda kendisine ayrılan havalandırma saatinde sürekli yürüyüş yapan Abdullah Öcalan, haftanın pazartesi, çarşamba ve cuma günleri diğer 5 mahkum ile bir saat hobi odasında bir araya gelip Türkiye ve dünyada yaşanan olayları değerlendirip tartışıyor. Öcalan cezaevi arkadaşlarıyla haftanın salı günleri basketbol, cuma günleri ise birer saat voleybol maçı yapıyor. Öcalan bazı haftalar bazı spor saatlerini cezaevinde bulunan masa tenisine ayırıyor.

Ayda 300 TL harcıyor
Cezaevinde yemek seçmediği ve kendisine verilen tüm yiyecekleri yediği belirtilen Abdullah Öcalan’ın cezaevindeki aylık kantin harcamasının ise 300 TL olduğu Avukatı Rezan Sanca tarafından açıklandı.
Sanca, kendileri tarafından Öcalan’ın cezaevindeki hesabına her ay 300 TL para yatırıldığını, bu para ile kendisine verilen gazetelerin ücretini ödeyip, kantinden bazı yiyecek gibi ihtiyaçlarını karşıladığını belirtti.
BURSA DHA