04.11.2014 - 13:46 | Son Güncellenme:
Genel Hikaye:
Ali Yusuf ve Aslıhan aynı mahallede büyüyen iki genç. Biri tıp fakültesinin dahi çocuğu, diğeri çalıştığı televizyon kanalında sansasyon yaratacak haberler yapma ve bu yolla "seçkin" ve tabi ki "zengin" olma peşinde genç bir kız. Ve bir gece Aslıhan sevdiği adamı bir otel odasına çağırdığında değişiyor her şey! Odanın ortasında bir cesetle öylece kalakalmış olan genç kız, bin bir güçlükle biraz olsun uzaklaşabildiği yoksul ve sefil hayata dönmektense ölmeyi tercih ediyor.
Ali Yusuf izin vermiyor tabii buna. Okuldan atılmayı, katil olarak anılmayı, bütün ömrünce bu sabıkayla yaşamayı göze alarak suçu üstüne alıp, polise teslim oluyor.. Cezası bitip dışarı çıktığında ise ne Ali Yusuf'un bıraktığı dünya aynı ne de dünyanın bıraktığı Ali Yusuf, aynı Ali Yusuf! Aldığı tıp eğitimi ve zekası sayesinde bir nevi merdiven altı doktorluğu yapmaya başlar. Yavaş yavaş insanlıktan soyunduğunu ve giderek kaçtığı canavara dönüştüğü fark etmez bile. Hayat böyle akarken yerden binlerce fit yüksekte bir uçakta Ali Yusuf, unutmaya çalıştığı tüm geçmişini karşısında bulur, Aslıhan’ı! Bu karşılaşmaya sebep olan çaresiz bir genç kadın vardır.
Ölüme yakın Saliha! Ali Yusuf, gerekeni yapar. Aldığı tıp eğitiminin hakkını vererek Saliha’yı ölümün kollarından çeker, alır. Kader, şans, alın yazısı, tesadüf… Adı ne olursa olsun, üç kişinin yollarını kesiştiren o an hepsinin hayatının yönünü değiştirecek bir kırılma yaratır.
Oyuncular:
Ali Yusuf-Seçkin Özdemir
Tıp fakültesi 4. sınıf öğrencisi... On iki yaşından beri âşık. Zeki, dürüst, samimi, duyarlı, bilinçli, içli, bir kez değen gözü tekrar çağıran keskin bir güzelliğe sahip. Hocaları Ali Yusuf’un dâhi bir doktor olacağını düşünür. Seçtiği meslek tesadüf değil, acı dindirmek, derde devâ olmak onun tabiatında var. Hayatı "vermek" üzerine kurulu olan Ali Yusuf'un ister gözle, ister sözle söylensin; asla kayıtsız kalamadığı cümle; "Bana yardım et!" İstanbul'un sahile yakın -şehir varoşu- sayılabilecek bir semtinde babası ve kız kardeşi ile yaşar. Annesini küçük yaşta kaybetmiştir. Birlikte büyüdüğü, çocukluk aşkı Aslıhan birini öldürür. Sevdiğinin yüzüne en küçük gölgenin düşmesine bile tahammülü olmayan Ali Yusuf için âşıkın nesi var ise mâşuka fedâ’dır... Suçu üzerine alır. Ay yüzlü Yusuf, aşk kuyusundan çıkartılır, zindana atılır adeta... Yıllar sonra cezası bitip dışarı çıktığında, ne Ali Yusuf'un bıraktığı dünya aynı dünyadır ne de Ali Yusuf, aynı Ali Yusuf...
Saliha-Gülcan Arslan
25 yaşında. Bugüne kadar gerçekten âşık olmamış... Hayatta en iyi tanıdığı his; başarı. Zeki, eğitimli, elegan ama agresif, ona dost olmak zor, düşmanı olmayı ise kimse istemez, hız tutkunu, bir evin bir kızı, babasının dev şirketinin ve servetinin şimdilik yasal tek varisi... Saliha, Aslıhan'ın sahip olmak için aşkını bile feda ettiği her şeye doğuştan sahiptir. Fikret kızına çocukken masal yerine hedeflerini anlatmıştır; "Benim yerimi sen alacaksın, unutma sen herhangi biri değilsin, benim kızımsın, çok çalışacaksın, asla hata yapmayacaksın!..." Saliha çocukluğunu yaşayamamıştır... Sıradan kız çocukları gibi bebeklerle oynayamamıştır... Bu içinde ince bir sızıdır. Asıl acısı ise babası tarafından sürekli aşağılanan annesini evi terkederken yalnız bırakması ve uzaklarda ölürken yanında olmamasıdır. Saliha; babasının ona gösterdiği hedefi varoluş sebebi olarak kabul etmiştir. Tâ ki gerçek varoluş sebebini bulana kadar. Bu buluş ve buluşma Saliha'ya çok ama çok pahalıya mâl olsa da, bakışlarını bir an bile başka bir yöne çevirmeden yürüyecektir kendi uçurumuna: Ali Yusuf'a... Aşk; ondan başka ne varsa unutmaktı. Her şeyi unuttuğunda, bir tek onun adını hatırlamaktı... Saliha sevmenin sonsuz affetmek olduğunu öğrenecektir.