07.02.2015 - 10:12 | Son Güncellenme:
Elmadağ Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'nde uzun süredir tedavi gören Bayhan, rahatsızlandı. Bayhan, sağlık görevlilerinin müdahalelerine rağmen kurtarılamadı. Gönül Bayhanın cenazesi Elmadağ Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
GÖNÜL BAYHAN KİMDİR?
Gönül Bayhan 1932 yılında İstanbul'da doğdu. 1950 yılında Çamlıca Kız Lisesi'nde okuduğu sırada güzellik yarışmasına katılan Bayhan, 1952'de "Kanlı Feryat" filmiyle sinema sanatçısı oldu. Fikret Hakan, Yılmaz Güney, Ahmet Mekin, Eşref Kolçak gibi isimlerle aynı filmde oynadı.
Bayhan'nın rol aldığı bazı filmler şunlar: "Kaderin Mahkumu (1953), Sahildeki Kadın (1954), Kör Kuyu, Sazlı Damın Kahpesi (1957), Ağlarsa Anam Ağlar, Kahpe Zalim (1960), Başa Gelen Çekilir, Ölüm Film Çekiyor (1961), Yaban Gülü (1962), Evcilik Oyunu (1964), Anadolu Kini (1970)"
Kendisiyle yakın zamanda yapılan bir röportaj
Bir dönemin starı idi şimdi sefalet içinde
1950'li yılların sinema yıldızı Gönül Bayhan. Gençliğinde bir yarışma ile şöhretin basamaklarını tırmandı, 50'li yıllarda. Düşsel dünyanın starı olduğu kadar gerçeğin acıtan yüzü daha ağır bastı hayatında. O gün bu gündür sefaletin koynunda yaşıyor kızıyla.
Bakın, 37 yaşındaki özürlü kızımla birlikte 20 gündür gece gündüz burada sürünüyorum. Ama üç gün sonra havalar soğuyup da kış gelince ne yapacağız, diye kara kara düşünüyorum. Allah hiçbir kimseyi bizim durumumuza düşürmesin. Ben kimseden para pul istemiyorum, sadece başımı sokabileceğim küçücük de olsa bir ev istiyorum. Yazık günah değil mi? Ben kötü kadın değilim, sakın deli diye yazmayın olur mu? Başımıza bir şeyler gelecek diye çok korkuyorum vallahi.' Bu sözler 20 gündür gece gündüz Üsküdar'ın merkezinde bir parkta yatıp kalkan 1950'li yılların sinema yıldızı Gönül Bayhan'a ait. Bir zamanlar Türk sinemasının en beğenilen bir sanatçısı olmak, medyanın gözbebeği olmak, hayranlarının peşinden koşması, sayısız mektuplar... Ya sonrası, sefalet...
Sefahati de, sefaleti de görmüş, inişli çıkışlı ibret dolu bir hayatın içinde, yardıma muhtaç, bir isim Gönül Bayhan. Magazin sayfalarında yer alan ünlü bir sanatçı iken bugün yokluklarla boğuşan, zihinsel özürlü kızı ile yaşam savaşı veren muhtaç bir Gönül Bayhan. Kendisinin eski Üstküdarlı olduğunu söyleyen Gönül Bayhan, ortaokulu Fıstıkağacı'nda, lise eğitimini Çamlıca Kız Lisesi'nde tamamlamış. 1950 senesinde 152 kişinin katıldığı bir müsabakaya girmesi ile inişli çıkışlı, kâh şöhret ve tanınmışlık, kâh da hüznün ve perişanlığın sebebi olduğu düşünülen bir hayata adım atmış. Saray sinemasındaki yarışmaya katılan genç kızları Ferdi Tayfur sunmuş. Elemelerden sonra altıncı olmuş ve o yarışmadan sadece Gönül Bayhan sinemayı seçmiş.
Film gibi...
17-18 yaşlarında sinemaya giren Bayhan, çok genç yaşta evlenir ve mesleğini bırakmaz. Aralıklarla sinemada 13 sene boyunca çok sayıda filmde oynamış. O yıllar star olan Gönül Bayhan çok güzel ve beğenilen bir yıldızdır ve çok geçmeden donanmanın en yakışıklı erkeği olan Tarzan Bahattin adındaki yakışıklı bir deniz subayı ile evlenir. Ardından ikinci evliliğini bir film artisti ile yapar. Gönül Bayhan genç ve dul olan bir kadının evlenmesi gerektiğini düşünerek üçüncü evliliğini yapar. Ancak üçüncü evliliğinde de arzu ettiği mutluluğu bulamaz, çünkü eşi alkol bağımlısıdr ve bugün 37 yaşında olan zihinsel özürlü kızı dünyaya gelir. Bu kadar inişli çıkışlı bir hayat yaşayan Gönül Bayhan'nın ibret-i alem hayatı daha yeni başlayacaktır. Bu arada kızının yaşantısındaki perişanlığına dayanamayan beybabası fotoğraf, afiş, mektup ve küpürlerini sakladığı bir bavulunu, kızımı bunlar mahvetti diyerek, hepsini yırtıp atmış. Bayhan, özellikle abisinin çok mutaassıb bir insan olduğunu ve arkasına bakarak yürümesinden bile rahatsız olduğunu, kütü kızlar arkasına bakarak yürür diyerek kendisini uyardığını da hatırlıyor. Artık şöhretin zirvesindeki Gönül Bayhan'nın hayatında düşüş başlayacaktır. Aradığı mutluluğu evlilikte bulamayan, sanat dünyasından da uzaklaşan talihsiz sanatçı artık sokaklara düşecektir. 'Bütün olumsuzluklara rağmen, şerefiyle, onuruyla ve namusuyla mücadele ederek hayatta kalma mücadelesi' verecektir. Bir süre kendisine yardımcı olan bir işadamının kirasını ödediği bir evde ikamet eder. Fakat o işadamı hakkında olumsuz bir takım söylentileri duyunca, kanunsuz ve karapara ile içiçe olduğu söylenen bir adamın evindi kalmam der ve tekrar sokaklara istemeden merhaba der.
Devlet Sanatçılığı Ödülü verenlere sitem
Gönül Bayhan, perişan bir halde bizi gören yok mu diyerek feryad ediyor. Ve Tevfik Yener'in 'Kültür Bakanına son çağrı' başlığıyla kendi durumunu anlatan yayınlanmış bir gazete kupürünü etrafında toplanan insanların meraklı ve üzüntülü bakışları arasında gözyaşları içersinde okumaya başlıyor: 'Beyefendi iki hafta önce sinema oyuncusunun sefaletini yazmıştım. Muhtaçlara yardım fonundan yararlandırmanızı rica etmiştim. Sizin dışınızda herkes yardıma koştu. İsviçre'deki Hülya hanım kalktı, İstanbul'a geldi. Siz hariç birçok vatandaşımız yardım etti. Sanat emekçileri bu ülkede sürüngen gibi mahkum edilenlerdir. Kültür Bakanlığı kurda kuşa devlet sanatçısı unvanı dağıtacağına bu insanlarla niçin ilgilenmiyorsunuz...?' Fakat Gönül Bayhan, Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın daha önce bir miktar yardım parası gönderdiğini, ardından SODER ve Türker İnanoğlu'ndan da yardım geldiğini; ama İstanbul gibi bir yerde bu şartlar altında geçinebilmenin imkansız olduğunu söylüyor. Ve ekliyor, ben sinemaya 13 yıl emek verdim. Kültür Bakanlığı ve diğer sinema dernek ve vakıflarının yardımını istediğini tekrarlıyor.
Devlet yaşlılara sahip çıkmalı
Gönül Bayhan elinde diğer bir gazete küpürünü çıkartarak Danimarka devletinin yaşlı insanalara bakışını ve onlara verdiği önemi anlatan bir yazıyı okumaya başlıyor: 'Üçüncü kuşağın refahı, sosyal devletinde ilk akla gelen ülkelerinden biri de Danimarka. Nüfusun ortalama yaşı yüksek olduğu bu ülkede yaşlı vatandaşlara büyük önem veriliyor. Devletin de katkısıyla üçüncü kuşağın rahat bir yaşam sürebilmesi için her türlü imkan var.' Sonrada, 'Ne kadar güzel bakın, medeniyete bakın. Devletimiz bunu görsün, bunu duysun. Bu ilanı bu küpürü okumuyorlar mı? diye devlet yöneticilerine sitem göndermeyi de ihmal etmiyor.
Bizim insanlarımız dünyanın en merhametli insanlarıdır
Dünyada insanların daima bencil ve egoist olarak doğduklarını, yaradılıştan canında ve kanında bunun olduğunu ve silinebilmesinin çok zor olduğunu söylüyor Gönül Bayhan. Fakat buna rağmen, 'eskiden kimse kimseye bir kuruş vermezdi, daha egoistti insanlar. Tabii o zamanlar fakirlik vardı, gelişme yoktu, para sıkıntısı ve problemler daha çoktu, gördüm ki insanlık ölmemiş, o zaman insanlık vardı para yoktu; ama şimdi para da var insanlık da var.' diyerek ekliyor. Kendisine insanların yardımcı olmakta yarışmalarına çok şaşırdığını da belirtmeden edemiyor. 'Çok iyi insanlarımız var. Biraz önce siz görseydiniz yemek, tatlı ve meyve getiriyorlar. Polis yardım ediyor, kendi yemeklerini bile bize getirip veriyor. Aman Allah'ım diyorum. Ben de bir zamanlar çok yardım ettim, fakirleri sevindirdim, benim de elim açıktı, ben de çok merhametliyimdir. Türk milleti, bizim ülkemizin insanı her şeye rağmen dünyanın en iyi, en merhametli, en vicdan sahibi insanlarıdır. Bunun en büyük ispatını dünya Marmara deprem felaketinde gördü.' Beyaz önlüklü bir kişi gelerek, kendisinin caddenin karşısındaki pastanenin sahibi olduğunu söylüyor ve bizim ne yapmak istediğimizi soruyor? Yani Gönül Bayhan ve kızının sahipsiz olmadığını anlatmaya çalışıyor. Sonra da lütfen yazın kardeşim, biz emlakçıları dolaştık, aylık kirasını bile esnaflar olarak biz vermeyi istediğimizi söyledik; ama kimseyi razı edemedik. Ama biz elimizden geleni yapmaya razıyız, lütfen devletimiz, yöneticilerimiz görsün ve okusunlar bu durumu... Gönül Bayhan da - 'Ben evimi tertemiz tutarım, kimseyi rahatsız etmem. Ben Küçükyalı da bir sene oturdum evi tertemiz teslim ettim. O zaman da yaşlıydım; ama ben yaşlı sayılmam ben daha 66 yaşındayım. 75 yaşından sonra ihtiyarlık başlar.' diyerek kendisine yardım edecek bir eli beklediğini tekrarlıyor.