23.03.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
BURCU ÜNAL
Abdullah Öcalan’ın önceki gün Diyarbakır’daki Nevruz kutlamaları sırasında okunan mesajında yer alan “Misak-ı Milli” vurgusu dikkat çekti. Öcalan mesajında, TBMM’nin kuruluşundaki ruh, bugün de yeni dönemi aydınlatmaktadır. Bu modele yine Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının, ondaki kültür ve zamanın öncülük etmesi, onu inşa etmesi kaçınılmazdır. Tıpkı yakın tarihte Misak-ı Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz. Misak-ı Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir ‘Milli Dayanışma ve Barış Konferansı’ temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum” demişti. Uzmanlar mesajdaki Misak-ı Milli vurgusunu farklı şekillerde yorumladı.
‘Ortadoğu Konfederasyonu’
MUHSİN KIZILKAYA (Kürt yazar): Misak-ı Milli, şu anki milli sınırlar belirlenmeden önce Musul’u da kapsayan bir kavramdır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra şu andaki milli sınırlar belirlenince Musul, Misak-ı Milli sınırlarının dışında kalmıştır. Öcalan’ın vurguladığı şey bu. Kürdistan’ın şöyle bir özelliği var, üzerinde sadece Kürtlerin yaşadığı bir coğrafya değildir ama dili Kürtçedir.
O vurgu Irak Kürdistan’ını da kapsayan bir şeydir. Öcalan’ın demokratik modernite diye önerdiği modeli sadece Türkiye için öngörmüyor, bir Ortadoğu projesi olarak görüyor. ‘Ortadoğu Halklar Konfederasyonu’ diye bir kavram ortaya atıyor.
Bütün Ortadoğu’daki halkların devletsiz yaşadığı, konfedere topluluklar şeklinde örgütlendiği bir düzenden bahsediyor. Bu modelin gerçekleşme şansı nedir ne değildir o ayrı bir tartışma konusu ama Misak-ı Milli kavramını da bu demokratik modernite, Ortadoğu Konfederasyonu için işin içine kattığı bir şey.
‘Ortak düşmanla savaş’
PROF. DR. DOĞU ERGİL (Kürt raporunu hazırlamıştı): Misak-ı Milli’nin iki özellik var, Osmanlı halklarının dayanışması ve ülkeye karşı olan saldırganlığın birlikte engellenmesi. Burada dayanışmanın sürdürülmesi ve birbirimize karşı değil dışarıdaki ortak düşmana karşı savaşma çağrısı vardır. Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü kaybetmemek en azından elde kalanlara sahip çıkmak vardır. Çünkü herkes biliyor ki toprak dediğiniz şeyi sadece ordu korumaz, o topraklar üzerinde yaşayan insanlar korur. Neticede ordu dediğinizde halktan derlenmiş olan kişilerdir. Milleti geniş bir şekilde tanımlayan bir çağrıydı o. Şimdi bunun yeni biçimini yapmak ve bu ülkede yaşayan bütün halkların tek olarak tanımlanması ve onların arasında yeni bir mukabele çağrısı var.
‘Bu mesaj Kürtlere de’
PROF. DR. DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN: Öcalan’ın mesajında Misak’ı Milli sınırları kastedilerek bir bölünme ya da Türkiye’nin küçülmesinin değil; Türkiye’nin kuruluşundan itibaren öngördüğü sınırlara ulaşmasının öngörüldüğü anlaşılıyor. Misak-ı Milli’ye vurgu yapılırken Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş mantığına bir atıfta bulunuluyor.
Şu anda geride kalma olduğu, ileri gidilmesi gerektiği söyleniyor. Bu mesaj Kürtlere de veriliyor. Burada düşmanın içeride olmadığı vurgulanıyor. Batı emperyalizmi hedef alınıyor ve araya nifak sokanın başkaları olduğu görüşü anlaşılıyor.