03.12.2019 - 15:56 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
Yeryüzünün en büyük ittifakı NATO (Kuzey Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü), 70. yaş gününde tarihinin en sancılı zirvelerinden birini İngiltere'nin başkenti Londra'da gerçekleştiriyor.
ABD Başkanı Donald Trump, dün akşam Air Force One uçağına binerek Atlas Okyanusu'nu geçti ve gece saatlerinde Londra'ya indi.
'Beyin ölümü' açıklamasıyla NATO'daki fay hatlarını yerinden oynatan Fransa lideri Emmanuel Macron, 'Avrupa ile aynı değerleri paylaşmayan ilk Amerika lideri' diye tanımladığı ABD Başkanı Donald Trump'la zirveden önce bir araya geldi.
ABD lideri Trump, NATO'nun daha güçlü ve büyük bir hale gelmeye başladığını söyledi. Trump, ittifakın daha çok esnekliğe ihtiyacı olduğunu savundu.
Fransa lideri Macron ise, "Trump'ın söyledikleri doğru, ABD onlarca yıllardır daha fazla para harcıyor. Açıklamalarım birçok insan için şoke ediciydi ancak halen söylediklerimin arkasındayım" dedi.
Basın toplantısının soru cevap kısmında Fransa Cumhurbaşkanı, birinci önceliklerinin terör örgütü DEAŞ'ın tamamen yok edilmesi olduğunu ve bunun henüz gerçekleşmediğini söyledi. Trump ise, DEAŞ'ın elindeki petrolün alındığını belirtti.
ABD Başkanı, gelen bir soru üzerine Türkiye ile iyi ilişkilerinin olduğunu ve Obama'nın Ankara'ya Patriot füze sistemini satmadığını yineledi.
ABD lideri Trump, bugün Londra'da ilk olarak NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'le buluştu.
Görüşme sonrası herkesin en çok merak ettiği, Trump'ın "NATO'nun beyin ölümüne tanık oluyoruz" diyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a ne yanıt vereceğiydi.
Macron'un kurduğu cümlenin 'çok aşağılayıcı' olduğunu vurgulayan ABD Başkanı, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fransa liderine verdiği yanıtı hatırlattı.
"Türkiye Macron'a kendi beyin ölümünün gerçekleştiğini söyleyerek yanıt verdi ki, bu çok ilginç" diyen Trump, depreme yol açan ifadenin ittifakın 28 üyesi açısından 'çok nahoş' olduğunu kaydetti.
Fransa'nın ekonomik sıkıntılar yaşadığını ve gösterilerin olduğunu hatırlatan Trump, şöyle devam etti: "Bunlar varken kalkıp NATO'yla ilgili böyle bir açıklama yapamazsınız, oldukça saygısızca.
NATO'ya Fransa'dan daha çok ihtiyacı olan başka bir ülke yok. Bakıyorum ve herkesten daha fazla korunmaya ihtiyacı olduğunu ve parçalanmakta olduğunu görüyorum. Bu yüzden biraz şaşırdım."
Trump, Türkiye'ye ise övgüler dizdi. "Türkiye'yi seviyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iyi anlaşıyorum" ifadesini kullanan ABD Başkanı, uzun süre Suriye sınırında kaldıklarını ve artık çekildiklerini hatırlattı:
"Türkiye (NATO'da) iyi bir müttefik ve öyle de olacak. Türkiye, terör örgütü DEAŞ'ın lideri Ebubekir el Bağdadi'nin öldürülmesinde çok yardımcıydı. Türkiye ve Türk askerinin tamamen kontrolü altındaki alanlardan uçtuk, kesinlikle çok destekleyicilerdi.
Ne yaptığımızı, nereye gittiğimizi biliyorlardı. Türkiye daha iyi ve daha destekleyici olamazdı ve bence bu önemli. Ankara Barack Obama döneminde Patriot almak istedi ancak Obama yönetimi defalarca iletilen talebe olumlu yanıt vermedi. Bunun üzerine Türkiye Rus sistemine yöneldi.
S-400 nedeniyle Türkiye’nin F-35 alımı askıda. Şimdi yapacakları şey, ister Rusya ister Çin olsun başka ülkeye gitmek olacak. Bunu yapmak istemiyorlar. Dünyadaki en iyi savaş uçaklarını almak istiyorlar. Çok sayıda almak istiyorlar ve halihazırda milyarlarca dolar koydular."
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ise, terör örgütü YPG'nin tanımına ilişkin müttefikler arasında görüş ayrılıkları olduğunu söyledi. Stoltenberg ayrıca, Çin'in ilk kez resmen ittifakın gündeminde olduğunu aktardı: "Bazı fırsatların yanı sıra sorunlar da bulunuyor. Yeni bir düşman yaratma niyetinde değiliz."
Şimdiye kadar Fransa lideri Macron'a en sert tepkiyi veren isim olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, Londra'ya hareket etmeden basın toplantısı düzenledi. Erdoğan, "Bizim terör örgütü olarak telakki ettiklerimizi, dostlarımız terör örgütü olarak kabul etmezlerse atılacak her türlü adımın karşısında oluruz" dedi.
Ankara, kritik zirvede NATO'nun terör örgütü YPG'yi resmen 'terör örgütü' olarak tanımasını istiyor. NATO ile ilişkilerin son durumunu değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Bazı çevreler art niyetli bir şekilde ülkemizin NATO'ya mensubiyetini gölgelemeye çalışsalar da bizim yerimiz ve duruşumuz bellidir. 1952'den bu yana yaptığımız katkılar, Türkiye'nin NATO'daki vazgeçilmez konumunu gayet net gösteriyor."
Erdoğan, bugün Türkiye saatiyle 18.00'de Almanya, İngiltere ve Fransa liderleriyle dörtlü zirvede buluşacak. Cumhurbaşkanı, söz konusu randevuda Suriye'nin kuzeyine kurulması planlanan güvenli bölgenin ana başlık olacağını söyledi.
Macron'un 'beyin ölümü' ifadesi başta Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere yoğun tepki gördü. Almanya Başbakanı Angela Merkel de, "Bu bakış açısı kesinlikle benimkini yansıtmıyor. Transatlantik ortaklık bizim izin vazgeçilmez" dedi.
Trump, başkanlık koltuğuna oturduğu günden bu yana NATO üyesi ülkelerin savunma bütçelerini artırmasını ve ABD'nin üstündeki yükün paylaşılmasını istiyor.
Reuters, geçtiğimiz haftalarda yayınladığı özel haberinde NATO'nun ittifak bünyesindeki 'bilge insanlar'dan yardım alarak krizden çıkmayı denemesinin beklendiğini bildirmişti. Uluslararası haber ajansına göre, 'bilge insanlar' fikirlerini en geç 2021'deki NATO zirvesine kadar ittifaka iletecek.
NATO (Kuzey Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü), 1949'da Washington'da kuruldu. En başta 12 üyesi bulunuyordu. Yıllar içinde genişledi, şu an Avrupa've Kuzey Amerika'daki 29 ülkenin oluşturduğu askeri ve siyasi bir ittifaka dönüşmüş durumda.
Merkezi Belçika'nın başkenti Brüksel'de bulunuyor. Askeri merkez ise Mons'ta. Hollanda, Türkiye ve ABD'de toplam dokuz komuta merkezi var. NATO misyonlarında dünya genelinde 20 bin'e yakın asker görevli. Afganistan, Kosova ve Afrika Boynuzu'nda da operasyonel NATO güçleri konuşlu durumda.
Uluslararası Danışma Konseyi'nin (AIV) iki yıl önce yayınladığı rapora göre, Avrupa'daki güvenlik riski Soğuk Savaş sonrası hiç bu kadar yüksek olmamıştı. ABD de NATO ittifakı içerisinde liderlik görevini yerine getiremiyor. AIV raporunda, Baltık ülkeleri Letonya, Litvanya ve Estonya'nın oldukça zayıf olduğu ve Rusya tarafından kolayca yutulabilecekleri vurgulanmıştı.
Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhakının ardından NATO ile Moskova arasındaki ilişkiler en düşük seviyeye indi. Fransa lideri Macron, Rusya ile diyaloğun tekrar başlatılmasını istiyor.
BBC savunma muhabiri Jonathan Marcus, geçen ay kaleme aldığı analizde şu ifadeleri kullanmıştı: "Berlin'de Soğuk Savaş'ın bitmesini anmaya giden ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ikinci bir soğuk savaşın başladığını ilan eder gibiydi. İdeolojik bir mücadeleye dair mesajlar verdi.
Moskova'nın Batı'nın partneri olabilme ihtimalini tamamen reddeden Pompeo, şahin bir ton kullansa da pek çok kişi ABD'nin temel fikirlerinin ne olduğunu merak ediyor.
ABD Başkanı Trump Moskova'ya yaklaşımında daha yumuşak ve Batı'nın Çin ve Rusya ile ilişkisi hakkında Pompeo'yla aynı stratejik çerçeveyi paylaşmıyor gibi gözüküyor.
Washington'ın müttefiklerinin pek çoğunun da Pompeo'nun analizine katılmadığı açık. Moskova ve Pekin ise bu tür gerilimlerden ve bölünmelerden faydalanmak için istekli."
İngiliz The Times gazetesi, bugünkü başyazısını Watford'daki bir otelde gerçekleşecek zirveye ayırdı. Uluslararası haber ajansları ise, The Grove Hotel çevresindeki güvenlik önlemlerini kadrajına aldı.
Eski başbakan Theresa May'in bu zirveyi Londra'da gerçekleştirmek istediğini, Brexit sonrası önemli bir etkinlik olacağını hayal ettiğini hatırlatan The Times, aradan geçen zamanda May'in istifa ettiğini, Brexit'in gerçekleşmediğini ve zirvenin üç saatlik bir toplantıya indirgendiğini yazdı.
Bu, toplantıya katılacak 29 liderin her birine altı dakikalık konuşma süresi düşeceği anlamına geliyor. Times, NATO liderlerinin görüşleri arasındaki ayrımların çok derin olduğunu ve zirvede görüş farklılıklarının derinleşme riski olduğunu savundu.