29.11.2018 - 08:15 | Son Güncellenme:
Gökhan Karakaş - İstanbul
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Müslüman coğrafyanın 1. Dünya Savaşı sonrası oluşturulan fitnelerle dizayn edildiğini, bu alışverişte Batılıların payına güvenlik ve refah düşerken, öteki tarafa çatışma ve sefalet kaldığını ifade etti. Erdoğan, “Müslümanlar olarak yapmamız gereken tarihten ders almaktır. Bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir mantığı ile hareket edenlerin kurduğu tuzaklara artık düşmemeliyiz” çağrısında bulundu.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) 34. Toplantısı’nın İstanbul Kongre Merkezi’ndeki açılış oturumu Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. İİT’nin Zirve Dönem Başkanı ve İSEDAK Başkanı sıfatıyla açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine Kudüs’ü muhafaza için canlarını ortaya koyan Filistinlileri selamlayarak başladı.
‘Sorumlusu biziz’
Erdoğan konuşmasında özetle şunları söyledi: “Birinci Cihan Harbi’nin sebep olduğu travmaları yakından izliyoruz. Beşeri, siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda hala bu savaşın yol açtığı sıkıntılarla yüzleşiyoruz. Emperyalist niyetlerle savaşı Ortadoğu ve Afrika’ya taşıyanlar bugün huzur ve refah içinde hayatlarını sürdürürken, bizler çatışmaların bedelini ödüyoruz. Savaşla beraber Batılı ülkelere asırlardır kendi bünyelerini kemiren hastalıkları Ortadoğu’ya ihraç etmişlerdir. Bu alışverişte onların payına güvenlik ve refah düşerken, öteki tarafa çatışma ve sefalet kalmıştır. Suriye’den Irak’a, Yemen’den Filistin’e kadar tüm bölgede yaşadığımız krizin, gerilimin, kan ve gözyaşının temelinde büyük savaş ile yapılan dizayn vardır. Bugün Yemen’de milyonlar aç açık yaşıyorsa, bunun sorumlusunu farklı yerlerde aramaya gerek yok. Sorumlusu yine biziz. Yani Müslümanlar. Yani sözde Müslümanlar... Batı başkentlerinde kotarılan Lawrence gibi karanlık tiplerle hayata geçirilen bu dizaynın en büyük mağduru maalesef Filistinli kardeşlerimiz olmuştur. Sadece topraklarını kaybetmemiş, aynı zamanda dünyanın en ağır haksızlıklarına maruz bırakılmışlardır. İşte 1948’in Filistin’i ve 2018 Filistin’i. 1948 İsrail’i ve 2018 İsrail’i. Tam tersi bir yüzölçüm şu anda.
‘Fitneye dikkat’
Tarihi geriye doğru saramayız. Maziyi inkar etmek de mümkün değil. Müslümanlar olarak yapmamız gereken tarihten ders almaktır. Bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir mantığı ile hareket edenlerin kurduğu tuzaklara artık düşmemeliyiz. Sınırları kanla çizilmiş bu coğrafyada gönüllerimize yeni hudutlar örmemeliyiz. Farklılıklarımızı kaşıyarak bizleri birbirimize kırdırmaya çalışanların oyunlarına gelmemeliyiz. Coğrafyamıza zerk edilen hastalıkların başında ırkçılık ve mezhepçilik bulunuyor. Bugün birçok yerde İslam toplumlarını içeride zayıflatan, dış müdahalelere açık hale getiren en büyük sorun, kişinin meşrebini dininin önüne koyması, mezhebini dinleştirmesi. Bu fitnenin İslam’da yeri yoktur... Hiç kimsenin başkası üzerinde soy sop üstünlüğü yoktur.
‘Somali’de ölen çocukların balina kadar değeri yok’
Filistin meselesinden iç savaşlara kadar her konuda çözüm için kapısını çaldığımız uluslararası kuruluşlar bizi hayal kırıklığına uğratmadı mı? Daha biz oralardan ne bekliyoruz. Bilhassa BM. Bütün dünya 194 ülke oraya bağlı ama 5 daimi üye ve onların bir tanesi ne derse herkes onu yapmaya mahkum. Bu kuruluşlardan sözüm ona büyük devletlerden bölgesel barışa katkı beklediğimiz her krizden elimiz boş döndük. Kutuplardaki balinanın sayılarını düşündükleri kadar Somali’de açlıktan ölen çocukları düşünmediklerine bizzat şahit olduk. Demokrasi insan hakları özgürlük gibi kavramları sadece kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece anlamlı olduğunu gördük. Akdeniz’de Ege’de göç esnasında ölen insanlarla ilgili bunların derdi var mı. Paranın petrolün elmas ve altının dışında kıymet verdikleri yok. Türkiye olarak sık sık dile getirdiğimiz dünya 5’ten büyüktür itirazımın gerisinde işte bu acı tecrübeler bulunuyor. Artık biz 1. Dünya savaşının sonrasındaki dünyada yaşamıyoruz. Artık yeni bir dünya var. BM ne kadar üyesi varsa bunların dönerli olarak hepsinin daimi üye olma hakkı tanınmalıdır. Her şey 5 üyenin, hatta onların içinde 1 üyenin 2 dudağı arasında. Böyle bir dünyada adalet beklemeyin. Hep bunları yaşadık. Değişmedikçe bu böyle olacak.”
‘Kendi göbeğimizi kendimiz keselim’
“BM sisteminin reforme edilmesi şart. Dönem başkanlığımız sırasında İİT’yi daha aktif, hadiselere daha müdahil hale getirme mücadelemiz bunun için. Artık bizim mevcut uluslararası yapıların acziyetini dikkate alarak kapsamlı bir politika belirlememiz gerekiyor. Kendi göbeğimizi bizzat kendimiz kesmeliyiz. Suriye’deki krizi başkaları değil biz hal yoluna koyacağız. Yemen’de binlerce çocuğu açlığa mahkûm eden çalışmaları inisiyatif alarak bizzat biz bitireceğiz. Afganistan’da camide namaz kılanlara yönelik eylemleri önce biz lanetleyeceğiz. Berlin’den Paris’e kadar nerede olursa olsun teröristin kimliğine bakmadan masumların öldürülmelerine önce biz karşı çıkacağız. Filistinli sivilleri dünyanın gözleri önünde katletmekten çekinmeyen devlet terörüne önce biz tepki göstereceğiz. Lübnan ve Ürdün’deki kamplarda vatan hasret ile yana Filistinli mültecilerin hak ve hukukunu biz koruyacağız. Vatandaşlarımızın Kudüs ziyaretlerin teşvik ederek işgalcilerin Kudüs’ün kandillerini söndürmesine önce biz engel olacağız. Arakan’da Rohingyaların evlerinin yakılması, kardeşlerimizi etnik temizliğe uğraması karşısında önce biz sesimizi yükselteceğiz. İslam medeniyeti kadim şehirlerin yok edilmesine, DEAŞ bahanesiyle yeni terör örgütleri oluşturulmasına önce biz itiraz edeceğiz. FETÖ, PKK, El Kaide, Boko Haram gibi proje örgütler üzerinde geleceğimiz karartılmasına önce biz hayır diyeceğiz. Suriyeli sığınmacılar önce biz sahip çıkacağız. Yargısız infazlara, vahşi cinayetlere başkalarından önce biz itiraz edeceğiz. Kardeşliğimizin zedelenmesine, etnik kültüre fay hatları üzerine kan dökülmesine önce biz müsaade etmeyeceğiz.”