... Ardı ardına düşüyor haberler. “Mardin Derik Kaymakamı şehit oldu” diyor bir haber. “Oyun oynarken polis ateşiyle vurularak ölen Nihat Kazanhan davası bitti” diye geliyor bir başka başlık... Bırak terörü bir yana, bir kedinin gönlü kırılsa gözleri yaşaran insanlar derneklerinin kapısına mühür vurulanlar... Haberler geliyor. Gencecik askerler toprağa düşmüş.
Sarı değil bu sonbahar...
“Olağan” bir gün.
Ardı ardına düşüyor haberler.
“Mardin Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk şehit oldu” diyor bir haber.
“Gar Katliamı davasında, sanıklar avukatların sorularını yanıtlamayı reddetti” diyor bir diğeri.
“Katliam sanığı avukatı tehdit etti”, “Avukatlar darp edildi” diye devam ediyor.
“Cizre’de oyun oynarken polis ateşiyle vurularak ölen Nihat Kazanhan davası bitti” diye geliyor bir başka başlık.
Okuyunca görüyorsunuz, kamera kaydında değil taş, bakış bile atmadığı açıkça görülen Kazanhan’ı vuran sanık polise tahrik indirimi yapılmış, üzerine bir indirim daha, gerekçe, iyi hal.
Hemen ardından faaliyetleri durdurulan derneklerle ilgili karar.
O derneklerin arasında sadece Kazanhan’ın davasını değil, başına lavabo düşerek ölen çocuğun, istismar edilen çocuğun, depremde evini kaybeden çocuğun, travma yaşayan çocuğun, otizmli çocuğun haklarını gece gündüz arayan Gündem Çocuk da var.
Bırak terörü bir yana, bir kedinin gönlü kırılsa gözleri yaşaran insanlar derneklerinin kapısına mühür vurulanlar.
Haberler geliyor.
Gencecik askerler toprağa düşmüş.
IŞİD, köprüde örgütten kaçanları ve suçlu ilan ettiği insanları asmış.
Sarı değil bu sonbahar.
***
Tüm bu kargaşanın içerisinde gözden ırak olup bitenler de var.
Misal; hafızada kalan bir dosyanın izini sürdüğünüzde şaşırmıyorsunuz takip etmediğiniz dönemde olan bitenlere.
Bu seferki dosya Antep’ten.
Dosyadan devam edelim.
24 Şubat 2014’te yol kontrolü sırasında, Türkiye’ye çatışma bölgelerinden gelen bir IŞİD militanı yakalanır.
Mahmoud Mahrous Shehawy Elkasas.
Mısır uyruklu Elkasas, yakalandığında Mısır’dan Suriye’deki din kardeşlerine destek olmak için çıktığını anlatır.
Anlatımına göre, Gaziantep’e ilk olarak havayolu ile Suriye’ye gitmek için 2013’te gelmiştir.
Uçaktan iner, taksiyle Kilis’e gider ve Suriye’ye geçer.
9 ay kalır Suriye’de.
İslami bulduğu için Cephetül Nusra’ya katıldığını, Azez, Bab, Şıhlatgör, Halep gibi kentlerde bulunduğunu, sonra IŞİD’e katıldığını söyler.
Örgüt, ona savaşmak değil, “ganimetleri bölüştürmek” görevi vermiştir.
Elde edilen paraları cephede savaşanlara dağıtır.
Yine anlatımına göre, 9 aydan sonra geri dönmek istemiş, yakalanmadan 2 gün önce de Türkiye’ye giriş yapmıştır.
Türkiye’de bir müddet çalışıp para biriktirmeyi planlarken yakalanmıştır.
Elkasas, mahkemeye sevk edilir ve tutuklanır.
***
Ancak asıl hikâye o zaman başlar.
Elkasas’ın yanında bulunan bilgisayarda yapılan incelemede kafa kesme görüntülerinin yanı sıra bomba yapımına, uçağa bomba yerleştirilmesine yönelik bilgi notları da elde geçirilmiştir.
Elkasas, IŞİD üyeliği suçlamasıyla yargılandığı mahkemede, bilgisayarı bir örgüt mensubundan aldığını, içindekileri bilmediğini söyler.
Bilgisayardan çıkanlar bununla da sınırlı değildir.
Sayfaların başında IŞİD’in Türkiye’ye yönelik tehditleri vardır, üstelik devletin en üstten en alta kadar tüm kademelerine ve Ankara-İstanbul gibi büyük kentlere yönelen, üst seviyede tehditler:
“Türkiye topraklarını kâfirlerden ve asilerden temizlemek için Allah’ın hükmünün ülkelerine yaklaştığını ikaz ediyoruz... Irak Şam İslam Devleti, Türkiye’yi Özgür Suriye Ordusu kâfirlerinin valilerine yardım etmekten ve Allah’ın arslanları ile savaşmaya kışkırtmaktan sakındırıyor... Reyhanlı patlaması bizim gücümüzün miktarını ona gösteren en önemli şahittir... Sınır kapıları açılmazsa Yahudilerin arkadaşları, İslam Devleti’nin şehitlik alevleriyle yakılacaktır. Fakat sadece Reyhanlı’da değil, İstanbul’un ve Ankara’nın merkezinde olacaktır.”
***
Yargılama kısa zamanda biter.
Mahkeme, 26 Eylül 2014’te Elkasas’a örgüt üyeliğinden 7 yıl 6 ay hapis cezası verir, ceza iyi hal indirimi yapılarak 6 yıl 3 ay olarak belirlenir.
Yargıtay’ın herkesin bildiği kararı işte bu karar sonrasında verilir.
16. Ceza Dairesi, Nisan 2015’te bu kararı, “IŞİD’in terör örgütü olup olmadığının araştırılmamasını” gerekçe göstererek bozar.
Kararda, yerel mahkemeden, “IŞİD’in terör örgütü ya da silahlı terör örgütü olduğunu gösterir stratejisi, eylemleri, Türkiye Cumhuriyeti kurum ve kuruluşlarına karşı eylem ve faaliyetlerinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi” istenir.
Karar her yönüyle gariptir.
Mahkeme de garipser ama Yargıtay kararını uygulamak zorundadır.
Emniyet’ten Türkiye’nin IŞİD’i terör örgütü kabul ettiğine yönelik Bakanlar Kurulu kararı ile bu kararın dayanağı Birleşmiş Milletler kararı istenir.
Gelen evraklar zaten bilinmektedir, Türkiye, uzun zamandır IŞİD’i terör örgütü saymaktadır.
Ancak Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi, belgeleri istemeden önce umulmadık bir karar verir.
Elkasas, Yargıtay kararı gerekçe gösterilerek 6 Ekim 2015’te tahliye edilir.
Yargılama yokluğunda biter ve ilk karardaki 6 yıl 3 aylık ceza tekrar edilir.
Elkasas mı?
Elbette tahliyeden sonra ne avukatı ne mahkeme kendisini bir daha görmemiştir.
Nerede olduğu halen bilinmemektedir.
***
O kararların ne kadarı FETÖ’cü olduğu öne sürülen yargı mensuplarınca verildi, bilinmiyor.
Bilinen, gözden ırak bir davada skandallara imza atıldığı.
Gözden ırak olmayanlarsa mühürlenmiş kapıların önünde, kalplerine vurulan mühürle haklarının teslimini bekliyor.
Herkesin gözü önünde, hiçbir gizli işleri olmaksızın çocuklar için çalışan gönüllüler, hak arayan avukatlar, tek bir şiddet bağı olmayan akademisyenler, aynı kefeye konulmanın isyanında ve hepsi o mühürlerin açılmasını hak ediyor.