Kalabalıklar, hiç çocuk kederinden anlar mı?"İki arkadaşımızın başka bir şehre gönderileceğini öğrendiğimiz zaman, dikkat çekmek için hap içtik" demiş kızlar. Devletin "kolları altında" münasip açıklamayı yapıp, münasip fotoğrafı vermişler. "Milli Oturma Odası" eğitimimizin döve döve normalleştirici tezgâhından, hastaneden kaldırılıp alelacele valinin makamına getirilip geçirilmişler. İnsanlıklarımızın hallerini oturma odası lügatine sığıştırırken, sıkıştırırken; ortalamanın sözcükleriyle tarif ederek hallerimizi eksiltirken ne geldiyse bizim başımıza, onların da başına gelivermiş. "Normal" insanlarda böyle bir şeyin olmaması gerektiğini, "normal Türk insanının" bunu ancak "dikkat çekmek" için yapacağını anlatıvermiş onlara Sayın Vali, sayın Valilik yetkilileri ve diğer sayınlar... Bir çocuk çok çeşitli yöntemlerle yok edilebilir. Gazetelerde gördüğünüz fotoğraf bunun sadece bir çeşididir.Birgün gazetesinin ortaya çıkardığı, daha sonra hep birlikte yazıp durduğumuz bir isim var. 12 yaşında bir isim: Uğur Kaymaz. Emniyet mensupları tarafından öldürülmüştü, hatırlayacaksınız. Omurgasında kurşunlar çıkmıştı, bir sürü. Kızıltepede çocuklar arkadaşları için eylem düzenlemiş, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu olay yerinde incelemeler yapmıştı. Komisyon bir açıklama yaptı; Mardin Valisi Temel Koçakların "görevi ağır ihmal" gerekçesiyle görevden alınmasını istedi. Olaya karışan emniyet mensupları açığa alınmıştı zaten. Ben de demiştim ki -sanırım birkaç kez söylemiştim bunu- "açığa" alınanlar, hakikaten "açık" hale getirilsinler. Bilelim biz bunları. Vali Beyi de bilelim mesela. Sessiz bir gizlilikle yürütülüyor bu memlekette bu işler. Kimse bakmıyor onların yüzlerine; yüzlerini bilelim, demiştim. "Dikkat çekmeye çalıştık..." Çocuklar böyle şeyler söyler mi? Çocuklar, bilhassa kendi intihar girişimleriyle ilgili böyle şeyler söylemezler. Çocuklar kendilerini öldürmek istediklerinde ve ölmediklerinde, öyle sanırım ki, pek bir şey söylemezler. O kadar kederlenmiş insanlar muhtemelen basın açıklaması da yapmazlar. Yapmak istemezler. Ama Erzurum Valisi Celalettin Güngör gelir, olaya el koyar. Devletin zinde güçleri olarak, yemeyip içmeyip, hap içerek kendini öldürmeye çalışmış, ancak hastaneye kaldırılarak kurtarılabilmiş çocukları basının önüne çıkarır. Keh keh keh fotoğraflarda, yüzleri basın mensupları tarafından silinmiş kız çocukları... Şimdi eğer, Mardin ve Erzurum valilerinin "durumlarını" göz önünde bulunduracak olursak şöyle demek isterim:Herhalde, öyle sanıyorum ki valiler çocuklara karşı olamaz. Olmamaları icap eder. Herhalde kimi valilerin, bu olay olduğunda içleri cız etmiştir. Herhalde valilerden kimileri bu yazının başlığını gördüğünde bu "duruma" (ve tabii ki her zamanki gibi yazıyorum diye bana) kızmıştır. Bu kızan vali arkadaşlar, bu valilerin kendilerinden olmadığını açıklasınlar. Çünkü insanlık suçları, herkes o suçlardan nefret ettiğini söylemedikçe çoğalıyor. İnsanlık suçları gizlice, sessizce işleniyor. Azalmaları için konuşmak gerekiyor. Hiç değilse konuşmaya bir yerinden başlamak.Dün Milliyete iyi bir sebeple manşet olan Diyarbakır Valisi mesela. İnsan Hakları Derneğinin insan hakları ihlalleri raporunu ilk kez adam yerine koyan vali. Diyarbakırda konuştuğum arkadaşlarımın "Valimiz iyi" demesi boşuna değilmiş meğer... ecetem@hotmail.com Valiler konuşsun