Kemal Kılıçdaroğlu CHP’li arkadaşlarına sesleniyor:
“Toplumun tüm kesimlerinden oy alabilmek için din düşmanı algısının yıkılmasına dönük politika izleyeceğiz. İnsanların CHP aleyhine propaganda yapmamaları ancak bu kesimle diyalog kurmakla mümkündür. Örneğin bir CHP’li bayramda yarım kilo şeker alıp bir imamı ziyaret edebilmeli. CHP, eğitim politikalarında da din düşmanı algısı yaratacak söylemlerden kaçınmalıdır.”
Laiklik karşıtları yıllardır CHP’yi din düşmanı parti diye gözden düşürmeye çalışırlar. Esas dertleri aslında CHP’nin laiklik savunmasını zayıflatmaktır. Halen iktidarda olan ve laiklik karşıtlığı Anayasa Mahkemesi’nce tescilli AKP, CHP’yi din düşmanı parti olarak karalayanların başında geliyor. CHP onların laiklik düşmanlığını halka anlatacağı yerde kendini savunmaya çabalıyor.
Kılıçdaroğlu’nun savunması neye mi yarıyor...
Bir; CHP’nin din düşmanı olduğunu söyleyen “din tüccarlarının” ekmeğine yağ sürmüş oluyor. Onlara, “Bakın, CHP’nin din düşmanı olduğunu sadece biz söylemiyoruz, kendi genel başkanları da söylüyor ey cemaat-i müslimin” deme olanağı veriyor.
İki; iktidarın, ülkenin çimentolarından biri olan laikliği adım adım ortadan kaldırmasına “din düşmanı demesinler” bahanesiyle göz yumuyor.
Üç; AKP’nin eğitimi dinselleştirme kampanyasına destek veriyor.
Dört; girdiği seçimlerden yenilgiyle çıkmasına pek güzel bir mazeret bulmuş oluyor!
Bize din düşmanı demesinler... Bize Kürt düşmanı demesinler... İrtica ve bölünmeye destek sloganları bunlar!
Saat kaç dayı?
Ekonomi eski bakanı Zafer Çağlayan’la ilgili yeni bilgiler gazete sayfalarına döküldü. Reza Zarrab kendisine biri 700 bin dolarlık olmak üzere 5 pahalı saat hediye etmiş. Ayrıca 4.5 milyon lira değerinde bir pırlanta vermiş. Kardeşine de nakit 2.5 milyon lira göndermiş...
Zafer Çağlayan halen AKP üyesi ve milletvekilidir.
Demokrasinin geçerli olduğu bir ülkede böyle suçlamalara hedef olan bir milletvekili çıkar ya iddiayı reddeder ya da suçunu itiraf ederek milletvekilliği ve parti üyeliğinden istifa eder.
Hadi o bu durumu yalayıp yutuyor diyelim... Partisi onunla ilgili soruşturma açar, bilgi ister, ifadesini alır, gereğini yapar... Ayrıca Meclis Başkanı’nın da harekete geçmesi gerekir. Bunca iddia karşısında hem milletvekili hem partisi susuyorsa... O ülkede siyasi ahlak ne durumdadır? Siz söyleyin...
Ziller çalarken...
Eğitim İş Sendikası’nın hesaplamalarına göre...
Bu yıl ilkokul 1. sınıfa başlayan bir öğrencinin başlangıç masrafı 798 TL’dir. Sınıfların boya, perde, bilgisayar gibi ders araç gereçleri için velilerden alınacak paralar ve çocuğun cep harçlığı bu hesaba dahil değildir. Neticede bir asgari ücretli çocuğu okula ilk adımını atarken bir aylık maaşını yatıracaktır... Milyonlarca çocuk eğitime bu koşullarda başlıyor. Fakirliği fark edelim...
KONGO
Torba yasa nedir? Birbiriyle uzaktan yakından alakası olmayan bir sürü yasal düzenlemenin tek bir yasa içinde yer alması... Uzun yıllar Kongo’da yaşamış dostumuza “Kongo’daki seyyar satıcıları” hatırlatıyormuş torba yasa. Nedenini anlatıyor.
“Şöyle bir insan gözünüzün önüne getirin; kafasında iç içe girmiş beş - on şapka... Omuzunun birinde bir maymun, diğerinde bir kilim veya halı... Bir elinde sinek raketi, pasaport kılıfı ve tarak... Diğer elinde ceket, herhangi bir motosiklet aksamı ve futbol ayakkabısı. Kimi zaman da bu saydıklarımdan çok daha fazlasının bir adamın elinde, üzerinde olduğunu düşünün. Kongo’daki seyyar satıcıların görüntüsü aynen böyledir. Bizim torba yasa da aynen böyledir.”
CHP’nin sağa kaydığı yalan... İslamcı sağ kendisine uygun ortam hazırlandığından CHP’ye kayıyor...
***
İktidar iş cinayetlerinde ölen emekçilere “şehit” diyor. Ve nedense şehitler hep yandaş şirketlerde çalışan sendikasız emekçilerin arasından çıkıyor...
Akif Kökçe
HUBER
Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçildiğinde ailece oturmakta olduğu Dışişleri Konutu’nu terk etmemiş, bunun üzerine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na aylık kirası 45 bin lira olan dört katlı bir villa... Korumalarına da villanın hemen karşısında aylık kirası 5 bin dolar olan daire tutulmuştu.
Bu paralar 7 yıl boyunca ödendi. Cumhurbaşkanı Gül 28 Ağustos’ta görevden ayrıldı. Fakat bu defa da Cumhurbaşkanlığı’nın yazlık Köşkü Huber’i terk etmiyor. Gerekçe; taşınacağı mekân henüz hazır değilmiş... Oysa Gül’ün 28 Ağustos’ta görevi bırakacağı 2 yıldır belliydi. Nerede oturacaksa orası hazır edilebilirdi. Olmadı bir otele yerleşebilirdi.