Haberin Devamı

2007 seçimlerinde AKP yüzde 47’ye varan bir oy patlaması yapmıştı, son seçimlerde ise yüzde 39’a düştü. Türk seçmeninin reflekslerini anlamak bakımdan, AKP’yi yüzde 47’ye çıkaran ve yüzde 39’a indiren dinamikleri analiz etmek çok önemlidir.
AKP için önemlidir, diğer partiler, hatta ‘kurumlar’ için önemlidir.
AKP’yi yüzde 47’ye çıkaran 2007 seçimlerini hatırlayalım:
- Ekonomik büyüme devam ediyordu.
- Ordu “e-muhtıra” vermiş, hükümet pusmamış, aksine, dik durmuştu.
- Cumhuriyet mitingleri laiklik diye yeri göğü inletiyordu.
- Anayasa Mahkemesi parlamentonun cumhurbaşkanı seçmesini engelliyordu. Cihet-i askeriyeden telkinler geldiği görüşü yaygındı.
- Erdoğan ve arkadaşları bu baskılar altında ve ‘mağdur’ görünümündeydi.
Halk da AKP’ye sahip çıkarak yüzde 47 oy vermişti.
Demek ki, siyasette ekonomik büyüme çok önemli...
Demek ki, seçmen, milli iradeye kurumların ipotek koyma girişimine tepki gösteriyor. Bakın, bütün askeri ve yargısal müdahalelerden sonra halk daima böyle yapmıştır.

Baskıya tepki oyları

Türkiye 2002 seçimlerine giderken Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, yargı gücünü kullanarak AKP’nin ve Erdoğan’ın önünü kesmeye çalışmıştı. O dönemde Trabzon’da seçim çalışmaları yapan DSP’li Hikmet Sami Türk’ün telefonda bana söylediklerini hiç unutmam:
- Ankara’da devlet görevlileri, Tayyip Erdoğan’a yüklendikçe, burada Erdoğan’ın oyları birkaç puan daha artıyor!
2007 seçimlerine de aynı baskı atmosferinde girilmişti; muhtırayla, yargısal müdahalelerle... Cumhuriyet mitingleriyle...
Halk da buna tepki olarak AKP’ye yüzde 47 oy vermişti!
Demek ki, laikler laiklik savaşı ile AKP’nin ekmeğine yağ sürmüşlerdi!
Siyasi istikrar ve ekonomik büyüme devam ederken, bu laiklik savaşları hem haksızlık hem oyunbozanlık olarak algılanıyor, AKP’nin oyları artıyordu.
Laikçi cephe “aklın ve bilimin rehberliğinde” nakaratıyla, akla da siyaset bilimine de aykırı davranışlarda bulunarak AKP’yi güçlendirmişti!

Liberal laiklik

2009 yerel seçimleri ise çok farklı bir ortamda yapıldı. Ekonomik büyüme ekonomik küçülmeye dönüşmüştü. Laiklik savaşları da yapılmamıştı bu seçimlerde. Hatta CHP, çarşafa “Altı Ok” takıyor, türbana kapılarını açıyordu! Âşık Veysel’in kıyafeti yüzünden Atatürk döneminde Ankara’ya sokulamamasını artık Baykal eleştiriyordu!
Kemal Kılıçdaroğlu “Türbanlılarda ben irtica görmedim” diyordu!
Prof. Tarık Yılmaz’ın bulgularına göre, 8 mitingde toplam 35 bin kelime tutan konuşmalarında Baykal, sadece bir tek defa “laiklik” kelimesini kullanmıştı; otuz beş binde bir! Erdoğan ise sadece iki defa!
Dar, baskıcı ve militan bir laiklik anlayışının yarattığı kutuplaşma böyle biraz yumuşayınca, ekonomik krize tepki duyan kitlelerin AKP’den kopması kolaylaştı, AKP 8 puan geriledi.
Bundan laiklik savaşçılarının çıkarması gereken çok önemli ve öğretici iki ders var: Bakın, laiklik kavgasını bırakıp ekonomik ve siyasi konularla ilgilenince irtica gelmiyor, aksine, demokrasinin işlevselliği güçleniyor!..
Ve, “cahil halk”, ‘doktrin’le şartlanmış devlet elitlerinden daha sağduyuludur; kurumlar da halka güvenmeli, yasakçı değil liberal bir laikliği benimsemelidir artık.
Yarın: AKP nereye?