21.11.2016 - 12:20 | Son Güncellenme:
Dil konuşarak ve dinleyerek öğrenilir
Toplum olarak yabancı dili algılayışımızda ciddi bir sıkıntı olduğunu da belirten Prof. Dr. Sinan Canan, dil öğrenmek için büyük bir istek duyulması ve çaba harcanması gerektiğinin altını çizdi. Türkiye’de dil eğitiminin sınavlara yönelik olduğunu ve bu nedenle çoğunluğun o dili konuşamadığını kaydeden Prof. Dr. Sinan Canan, yabancı dili öğrenmenin en etkili yolunun konuşmak ve dinlemek olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Dil öğrenmek için öncelikle o dili kullanmaya ihtiyaç duymamız lazım. Bu koşulların sağlanması lazım ki biz ancak o şekilde öğrenelim. Çok ciddi bir duygusal istek yaratmamız lazım. İnsanımız ezberinden birtakım cümleler arayıp İngilizce bildiğini ispat etmeye çalışıyor. Oysa biz dili böyle kullanmıyoruz. Bir sunum yaparken nasıl gerekli kelimeleri arka arkaya dizerek bir meram anlatmaya çalışıyoruz, yabancı dil konuşurken de aslında bunu yapıyoruz. Bunun için de kafanızın içerisinde üretebileceğiniz kadar üretken bir dile ihtiyacınız var. Dolayısıyla dil eğitimi aslında iletişimle konuşarak ve dinleyerek yapılması gereken bir eğitim biçimi. Okulun dışında İngilizce öğrenmiş kişilerden bir tanesiyim. Kendi hayatımda meraklı olduğum için, gerekli olduğu için bir şekilde dili dışarda öğrendim. Kendi İngilizce derslerimde hep yüksek not aldığım için İngilizce hocalarım beni çalışkan sanırlardı oysa biz dili dışarıdan öğrenerek o sınavları verebiliyorduk. Dili dışardan öğrenenler de benzer yöntemleri kullanıyorlar, örneğin yabancı arkadaş edinen kişiler o dili öğreniyorlar.”
Önce konuşmayı sonra grameri öğretmek lazım
Yabancı dil öğrenmede sistemin ve ailelerin yapacakları şeylerin farklı olduğunu belirten Canan, “Yabancı dil eğitim sistemini ciddi bir şekilde elden geçirmemiz lazım. Bunu bazı güzel örnekleri bazı okulların hazırlık sınıfında uygulanmaya çalışılıyor. Dili bol miktarda konuşarak pratik üzerinden öğretme ve belli bir aşama geçirdikten sonra yani insanlar sözlü iletişim kurmayı becerebildikten sonra gerekirse yazılı gramer kurallarının öğretildiği sistemler var. Bunlar gerçekten işe yarayan sistemler ve insanlar sadece bir sınavı geçmek için değil, hayatlarını yeni bir dilin eşliğinde idame ettirmek için bu dili öğrenebiliyorlar ve hayatlarında kullanabiliyorlar” diye konuştu.
Evde antrenman yapılmalı
Ailelerin ve eğitimcilerin özellikle gençlere yabancı dilin sınav için öğrenilen bir şey olmadığını, günümüzde vazgeçilmez bir beceri olduğunu kavratmaları gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Sinan Canan, ebeveynlere şu tavsiyelerde bulundu:
“Eğer biz bunu yapamazsak ne kadar iyi bir sistem koyarsak koyalım bu çocuklarımız dil öğrenemeyecek. Dil öğrenebilenler dil konuşabilenler bunu bir şekilde isteyenler oluyor. Gerçekten istekli olanlar okuldaki sistemin olumsuzluklarına rağmen bunu gayet rahat öğrenebiliyorlar. Benim ailelere tavsiyem yabancı dil öğrenilene kadar evde en önemli antrenman hususlarından bir tanesine dönüştürülsün. Bilmeyen anne babalar da öğrenmeye çalışsınlar, bu arada çocuklarına da motivasyon versinler çünkü özellikle genç yaşlarda otomatik olarak dil öğrenebilen bir sisteme sahibiz.”
Konuşma merkezinde sorun yoksa birkaç dil öğrenilebilir
Herkesin farklı ama belli bir öğrenme hızı olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Canan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Eğer bir ana dil konuşabiliyorsanız yani konuşma merkezlerinizde bir sorun yoksa gayet rahat yeni bir dil öğrenebilirsiniz hatta istediğiniz birkaç dili bile öğrenebilirsiniz. Bu konuda hiçbir sorun yok. Beynimizin duygusal bir yazılımı var, biz duygusal olarak bir şeye önem göstermediğimizde beynimiz onunla ilgilenmez, zihnimiz onunla uğraşmaz, odaklanmaz ve onunla ilgili bilgileri kaydetmez. Dolayısıyla biz yabancı dilin önemli bir şey olduğunu gerçekten biliyorsak, bunu içselleştirmişsek öğrenebiliriz. Bugün İngilizce öğrenmek için sınırsız kaynak var. İnternet önemli fırsatlar sunuyor. Yurt dışından edinebildiğiniz yabancı arkadaşla sınırsız konuşabilme imkânınız var. Sadece ve sadece bunu yapmak gerekiyor. ‘Bu benim önemli bir eksikliğim’ bilinci oluştuktan sonra tek iş makul düzeyde zaman ayırmaya bakıyor. İngilizce konferans ya da film izleyen çoğu insan o dili rahat konuşamadığından şikâyet ediyor çünkü ağzımızla tekrar etmediğimiz bir şeyi beynimiz çok da kolay öğrenemiyor. Dolayısıyla biraz da konuşma pratiği bu işin içine girdiği zaman günlük hayatımızda işlerimizi rahatlıkla görebilecek temel İngilizce’yi öğrendiğimiz gibi, birçok sınavda da başarı elde etmemizi sağlayacak alt yapıyı kurmuş olacağız.”
Eğlenceli bir aktiviteye dönüştürülmeli
Milli Eğitim Bakanlığı’nın erken dönemde yabancı dil eğitimi konusundaki çalışmalarına da değinen Prof. Dr. Sinan Canan, “Bakanlığın bu konudaki farkındalığını çok önemli buluyorum. Tabii ki mucize bir çözüm hemen bulunabilecek bir şey değil ama bunun farkında olmamız gelecek için çok ümit verici. Yabancı dil öğrenmek artık ekstra ya da lüks bir beceri değil, ‘olmazsa olmaz’. Ben öğrencilerimize mümkünse ikinci bir yabancı dil öğrenmelerini yani üç dilli bir insan olmalarını tavsiye ediyorum. Çünkü bu rekabet dünyasında, bu hızlı bilgi dünyasında özellikle bilim dilinin bugün İngilizce olduğunu düşünürsek yaygın konuşulduğunu düşünürsek insan hayatında çok büyük bir eksiklik. Önemli bir potansiyelimizi kullanmamızın da önünde büyük bir engel. Bence bu konuda ciddi çalışan birçok insan var, akademisyenler olsun, bu işin eğitimini verenler olsun onların toplandığı sık sık yapılacak çalıştaylar ve fikir alışverişleri ile hızlı bir şekilde güzel bir sistem oturtabiliriz. İlkokuldan itibaren elimizde müthiş bir fırsat var. Gereksiz pek çok şeyle vakit harcayabiliyoruz. Yabancı dili eğlenceli, çocukların katılarak ve öğrenmek isteyebilecekleri bir aktiviteye dönüştürecek birkaç sihirli formülü kullanarak çok rahat gerçekleştirebiliriz” dedi.