31.12.2012 - 18:07 | Son Güncellenme:
Dany'nin Galatasaray Dergisi ile gerçekleştirdiği röportaj şu şekilde:
9 çocuklu, sporcu bir ailenin en küçüğü Dany Nounkeu. Futbola arkadaşlarının etkisiyle başlıyor. Bu arkadaşlar arasında Alex Song ve Stephane Mbia gibi isimler de var, uluslararası arenalardan önce Dany ile sokakta aynı topun peşinde koşuyorlar. Dany onlarla bugün milli takımda buluşuyor.
Küçükken hücum oyuncusu Dany. O yüzden idolleri daha çok Ronaldo, Roger Milla ve George Weah gibi kaleye yüzünü dönenler. Akademiye girdikten sonra Dany’nin yönünü değiştirmişler. “Fransa’da ‘Topa kafayla iyi müdahale ediyorsun, ayaklarına hakimsin ama kalenin önünde pek becerikli değilsin’ dedi hocam ve ben de savunmacı oldum.”
“Benim aslında çok zor bir kariyerim oldu. Fransa’da doğdum, çok küçük yaşta Kamerun’a döndük. Fransa’ya 17 yaşında geri döndüm, çok alt seviyelerde futbol oynamak zorunda kaldım. Galatasaray’da oynamak benim için hayattan alınan bir rövanş. Fatih Terim beni bu takıma getirdiyse, benim bazı yeteneklerim olduğuna inandığı içindi. Ben 4. Lig’de bile oynadım Fransa’da. Dördüncü kümeden birinci lige imza atmayı başardım, PAU’dan, Toulouse’a transfer oldum. Ama Toulouse da çok parlak geçmedi. Bu yüzden Galatasaray’da oynamak, kariyerimden de onlardan da alınan bir rövanş gibi.”
23 yaşına kadarki kariyerinde gerekli atlamayı yapamamış olman seni umutsuzluğa sevk etti mi? Daha potansiyelli bir oyuncuyum diyor muydun kendi kendine?
U17 Dünya Kupası’ndan sonra herkesin benden beklentisi büyüktü. Kamerun futbolunun yeni yıldızlarından biri olarak kabul ediliyordum. Ama o dönemde sakatlandım ve dizimden bir operasyon geçirdim.
Metz ile anlaşma imzaladım ama kötü bir dönemdi, onlarla yaşadığım problemler yüzünden 5. Lig’e kadar düştüm ben. Metz’deki antrenörlerimden biri, bir gün arayıp beşinci ligde oynayıp oynamayacağımı sordu bana, tercih yapma lüksüm yoktu, düşünmeden gittim. Ama inanın 5. Lig’de oynarken bile profesyonel olmanın hayalini kuruyordum. 19 yaşındaydım ve o iki senenin sonunda başka kulüplerle idmanlara çıkmaya başladım. Sonra Pau ile imzaladım, çok iyi bir sezon geçirdim. O sezonun sonunda bir sürü büyük kulüp bana kontrat teklif etti fakat ben Toulouse’u seçtim. Sonra Galatasaray’da olan şey oldu. Benim yerimde oynayan biri vardı ama sakatlandı. Birinci Lig’de oynamaya başladım, Avrupa maçlarına çıktım. İlk maçımı Trabzonspor’a karşı oynadım. Hatta 1-0 yenildik ve şimdiki takım arkadaşım Ceyhun atmıştı golü.
Gaziantepspor’a geçişin nasıl oldu?
Yine zor bir geçiş oldu. Bir noktada yedek kaldım ve oynamak istiyordum. Kulüpten ziyade futbolu öne koydum. Antep’e gelirken nereye gittiğimi bilmiyordum. Ama bu kararı verdim çünkü bana oynayacağımı söylediler ve benim ihtiyacım da buydu, oynamak.
Geçen sene Gaziantepspor, Galatasaray’dan sonra ligin en az gol yiyen takımıydı. Peki Galatasaray bu sezon neden savunmasını oturtamadı bir türlü?
Gilles Binya ile oynuyordum evet ve farklı bir ilişki vardı orada, birbirini anlayan iki oyuncuyduk. Birbirimizi tamamlamamız daha kolay oldu. Ama ben Galatasaray savunmasının o kadar da kötü olduğunu düşünmüyorum, gayet başarılı maçlar da çıkardık ve futbolun parçası olarak kötü maçlar da yaşandı
Galatasaray’a transferin nasıl oldu, o kadar zor bir karar olmasa gerek?
Buraya kontrat imzalamaya geldiğimde Fatih Terim’le bir görüşme yaptım ve bana benden ne istediğini hemen o gün söyledi. Dedi ki, “Seninle imzaladıysak bu iyi bir oyuncu olduğunu gösterir. Yeteneklerin olduğunu biliyorum ama ben onları doğru kullanmanı istiyorum.” Antrenörün bana ilk günden böyle bir konuşma yapmasının benim için büyük bir etkisi oldu.
Şimdi senin için işler iyi gidiyor. Ujfalusi’nin de sakatlığı sonrası defans tekrar şekillendi, bir şans olarak görüyor musun bunu?
Ujfalusi olsaydı takıma bu kadar hızlı girer miydim bilmiyorum. Ama şans ayağınıza geldiğinde onu kullanmayı da bilmek lazım, ben kullandığımı düşünüyorum. Ben her maçta elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışırım. Oynadığım zaman en üst seviyede oynamaya çalışıyorum, umarım antrenörlerim de benden memnundur ve en uzun süre burada devam ederim.
Galatasaray’daki partnerin Semih Kaya, 21 yaşında genç bir oyuncu ve bütün Galatasaraylılar onun üzerine titriyor. Ne düşünüyorsun Semih hakkında?
Bir oyuncu eğer bulunduğu yere gelmişse gereken niteliklere sahip demektir, “genç oyuncu” diye nitelendirmeyi bırakmalıyız. Real Madrid’in stoperi de genç! Bir takımda oynuyorsan oranın gerektirdiği yeteneklere, kalitelere sahipsin demektir.
Semih’le saha içindeki iletişimin nasıl? Çünkü Ujfalusi geçen sezon Semih’in saha içindeki öğretmeni gibiydi. Savunmanın şefiydi. Şu an Galatasaray savunması bir şefe ihtiyaç duymuyor mu?
Ujfalusi gibi bir oyuncuyla oynarken, kim olursanız olun, bir şeyler öğrenirsiniz. Semih’le benim aramdaki ilişki ise farklı. Biz birbirini tamamlayan türden bir ikiliyiz. Futbol dilini konuşuyoruz; hareketlerle, bakışlarla ya da kısa kısa kelimelerle birbirimizi yönlendiriyoruz ve aramızdaki uyumun giderek arttığını söyleyebilirim.
Tolunay Kafkas’ın bir demeci var: “Top Dany’ye geldiğinde kalp krizi geçiriyordum” diyor…
Evet bana sürekli bunu söylüyordu, ben de ona “Koç, benim oyun tarzım bu” derdim. Bugün olduğum yere geldiysem, oyunda risk alabildiğim için. Bu beni ben yapan özelliklerden biri.
Peki Fatih Hoca ne diyor bu işe?
Oh, Fatih Terim. “Risk yok Dany, basit oyna” diyor, ben de ona tamam diyorum. Ama pozisyon geldiğinde Dany yine aynı Dany. Eğer o an içimden hücumcuya çalım atmak geliyorsa atmalıyım o çalımı. Karakterim bu. Nasıl bir hücumcu kafaya çıkıyor içgüdüsel olarak, ben de örneğin topu göğsümle karşılayabilirim.
Galatasaray’a geldiğinden beri topu hiç taca atmamış olabilirsin. Hatta topu en yakınındaki adama bile değil, direkt oyunu kuracak adama atmak gibi bir çaban var.
Altyapıda çok antrenörle, çok oyuncuyla çalıştım. Böylece benim oyunumun bütünü, birçok parçanın bileşiminden oluştu. Ben oyunu dikine oynamayı seviyorum, antrenmanda bile pası en uzaktakine vermeye çalışırım çünkü o pası geçirirsem bir anda 50 metre kazanıyoruz. Yandakine verince aynı enlemde oynamış oluyoruz.
Galatasaray taraftarı sen geldiğinde ön liberoda da kullanılabileceğini düşünmüştü, o zaman daha Melo da gelmemişti. Oynayabilir misin?
Oynayabilirim ama sevmiyorum. Ben artık stoper olarak kendimi daha rahat hissediyorum ama tabii ki antrenör benden isterse orta saha da oynarım. Sağ bek de oynarım, Eboue’nin yerinde, ama onu da sevmiyorum!
Tribünde, geride kaldığın adama yetişeceğine dair bir inanç, güven oluştu. Bugüne kadar tek yetişemediğin oyuncu Wellbeck’ti herhâlde…
Ah, o pozisyonda kaydım ben. Yakalar mıydım bilmiyorum ama hızımın benim iyi özelliklerimden bir tanesi olduğunu biliyorum. Bunu en iyi şekilde kullanmaya çalışıyorum. Semih de çok hızlı bir oyuncu. İki stoperimizin de hızlı olması takım için bir avantaj, bu sayede savunmayı daha yukarıda kurabiliyoruz.
100 metreyi kaç saniyede koşuyorsun?
Aydın benden hızlı koşuyor! Takımda yarış yaptık, en hızlısı Aydın. Ben ikinci oldum. Hızlıyım evet ama bu natürel bir şey. Çünkü artık koşu antrenmanı yapmıyorum.
Şampiyonlar Ligi’nde oynamak nasıl bir deneyim?
Futbol adına ulaşabileceğiniz iki yer var; biri Dünya Kupası diğeri ise Şampiyonlar Ligi. Bunlardan başka ne isteyebilir bir futbolcu?
Schalke?
Bence çok iyi ve daha da önemlisi ilk maç bizim sahamızda. O ilk maçı çok iyi oynamak ve İstanbul’da turun gidişatını belirlemek çok önemli.
Turnuvanın en iddialı takımları birbirleriyle eşleştiler, birbirlerini kıracaklar. Buna ne diyorsun?
Kesinlikle çok iyi kura. Bundan sonrası daha zor olacak bunu biliyoruz ama bize bir şans geldi ve bu şansı değerlendirmek bizim elimizde. Futbol sahada oynanıyor, kura çekiminde değil.
Fatih Terim’le çalışmak nasıl bir duygu? Ne söylemek istersin Fatih Hoca hakkında?
Fatih Terim, çok büyük bir antrenör. Bana çok şey öğretiyor. Onun nasıl bir antrenör olduğunu herkes biliyor ama Fatih Terim için tek tek oyunculardan ziyade takımın önemi var.
Bazen kaybettiğimiz maçlardan sonra hiçbir şey söylemiyor. Örneğin Karabükspor maçından sonra böyle yapmıştı. Bazı maçlarda gelir, bize bağırır çağırır, orada eline geçeni yere fırlatır ama en azından ne düşündüğünü bilirsiniz. O hiçbir şey söylemediğinde, “Hiçbir şey söylemedi, eyvah” diyoruz birbirimize.
Türkiye Ligi nasıl bir lig sence?
Ben buraya hiçbir şey bilmeden geldim. Trabzon’la oynamıştık Toulouse’dayken, bir tek orayı biliyordum. Ligin böyle olduğundan hiç haberim yoktu. Çok mücadeleci bir lig ve bence Premier Lig’e benziyor, çok fiziğe dayalı. Biraz hız düşük İngiltere’ye göre ama Manchester’la oynadığımız maçlara bakın, topa sahip olma oranına bakın. Ne farkımız var? Orada da topu al oyna, top sende değilken mücadele et…
Türkiye’deki taraftarlar hakkında ne düşünüyorsun?
Neredeyse çılgınlık boyutunda. Geçenlerde babam geldi ve bir sürü maçımı seyretti. Son Fenerbahçe maçından sonra bana dedi ki, “Oğlum sizin taraftarlarınız deli.” Hayatında böyle bir coşku görmediğini söyledi.
İşin garibi, ben Antep’e geldiğimde seyrettiğim ilk maç Galatasaray maçıydı, Ali Sami Yen’de. Oynamıyordum, tribündeydim ama orada bile tüylerim diken diken olmuştu.
Bu taraftarı görünce kendime diyorum ki, neyin var neyin yoksa sahaya dökmelisin. Çünkü 90 dakika, tezahürat yapıyorlar. Ne var ne yoksa veriyorlar, senin de hesap yapmaman lazım.
Peki sahaya çıkmadan önce taraftarların sesleri geliyor, korkutucu olmuyor mu bazen? Rakip sahada örneğin…
Hayır bu bana tamamen motivasyon veriyor. 12. Adam arkamda diyorum, sahaya çıkınca hiçbir hesap yapmayalım, çıkalım ve kozlarımızı paylaşalım.
Mesela Manchester United maçını düşün, Şampiyonlar Ligi’nde maça çıkıyorsun, Old Trafford’da. Dışarı bir çıkıyorsun, senin taraftarının sesi yine geliyor, yine oradalar. O anda her şeyi unutuyorsun. Rekabet, deplasman, hiçbir şey kalmıyor.
Bazı oyuncular maç sırasında oyuna konsantre olduklarını ve tribünleri hiç duymadıklarını söylerler, sen ise Old Trafford’da köşedeki az sayıda Galatasaray taraftarını bile duyduğunu söylüyorsun…
Evet, tabii ki duyuyorum. Ve o kadar motive ediyor ki... Tamam diyorum, bizimkiler buradalar, arkamızdalar, e hadi, biz de çıkalım oynayalım!
Taraftara vermek istediğin özel bir mesaj var mı?
Taraftar? On numara!
Dany, Eboue hakkında ise şunları kaydetti:
Benim için bir takım arkadaşı değil, öz abim o benim. Bizde önce saygı gelir, ben profesyonelim ve Galatasaray’ın oyuncusuyum doğru. Ama Eboue ile aramdaki profesyonel bir ilişki değil; ben ona önce abi saygısı veriyorum. Eboue aileden birisi gibi benim için.