DAEŞ’in temel taşları “radikal/selefi inanç grupları…”
Bu bilinmeyen şey değil.
Ama ya “o temel taşlarına ilk harcın Irak’ın devrik diktatörü Saddam tarafından konulmuş olması?..”
İlginç...
Ve... İlginç olmanın ötesinde bu “harç” örgütün Batı dünyasını hayretler içerisinde bırakan “stratejik ve taktik ustalığının” da izahıdır.
...................
Birinci Körfez Savaşı sonrası Saddam azınlıktaki Kürtler ve özellikle nüfusun çoğunluğunu oluşturan Şiiler gibi “yerli isyancı gruplarla” uğraşmıştı.
Bunlar Saddam tarafından ABD’nin sessiz rızasıyla- korkunç katliamlarla bastırılmıştı.
ABD’nin İkinci Körfez Harekâtı’na kadar geçen 10 yılda Saddam, yeni ayaklanmalara karşı müthiş bir “yeraltı teşkilatı” oluşturdu.
....................
“Saddam’ın fedaileri” adı verilen birimi güçlendirdi.
“Milislerden” oluşan birlikler kurdu.
Bu “paramiliter” güçler için ülke genelinde, gizli yerlere saklanmış el yapımı patlayıcı malzemeler dahil, uzun namlulu ya da suikastlarda kullanılan özel silahlar ve gizli/güvenli evlerle bir ağ oluşturulmuştu.
Bu ağ, Saddam’ın “iç tehdit” olarak gördüğü güçlere karşı bir “ayaklanma karşıtı stratejiydi” ama DAEŞ’in harcı olmuştu bu ağ.
“Öz Cumhuriyet Muhafızları, Muhaberat (İstihbarat kuruluşları), Saddam’ın Fedaileri ve devlet destekli- Milis Güçleri” 90 bin kişilik bir çelik çekirdekti.
İşgal sonrası Amerikalılar tarafından Irak silahlı kuvvetlerinin bir kalemde feshedilmesi sonucu bunlar tümüyle işsiz kaldı.
Hepsi de önce “Sünni direnişin” saflarına geçtiler ve sonraki aşamada DAEŞ’in “beyin takımını ve özel eğitimli savaşçılarını” oluşturdular.
HHH
Saddam son yıllarında BM yaptırımlarından kendine hareket alanları yaratmak için “gri pazara” izin vermişti.
“Gri Pazar” devletin göz yumduğu bir “organize suç ağıydı.”
Başında Saddam’ın yardımcısı İzzet İbrahim ed-Duri vardı.
“Kendisinin İslam Halifesi Ebu Bekir’in soyundan geldiğini” iddia ediyordu.
Sünni nüfus üzerinde yaygın etkisi vardı.
Bu adam “Gri Pazar”dan silah stoku da yapmıştı.
Ed-Duri “Nakşibendî Ordusu” adıyla en güçlü Sünni isyancı gruplarından birini kurmuştu.
Aynı zamanda yasa dışı yollarla getirilen kaçak otomobilleri, işlettiği oto tamirhanelerine parçalatıp yeniden inşa ederek bomba yüklü arabalara dönüştürmekteydi.
Bu arabalar Irak’ta Amerikan birliklerine karşı kullanılan en ölümcül silahlardı.
HHH
Saddam ülkesindeki Şii çoğunluğa karşı Sünnilere dayalı bir “İnanç Kampanyası” için de düğmeye basmıştı.
Irak bayrağına “Allahu Ekber (Allah Yücedir)” yazısını ekletmişti.
Safları sıkıştırmak için dehşet uyguluyordu.
Örneğin...
“Hırsızların ellerinin, din değiştirenlerin kulaklarının kesilmesi… Asker kaçaklarının ise kulaklarının kesilmesinin yanı sıra alınlarına kızgın demirle haç işareti yapılması.”
Ancak...
Dehşet saçan “el, kulak kesme, alın dağlama” yöntemleriyle ektiği nefret tohumları daha sonra tepki rüzgârları oluşturarak DAEŞ’in yelkenlerini doldurdu.
HHH
Laik Baasçı ideolojiyle İslamcılığı birleştiren “İslami İnanç Kampanyası” gereği yönetime bağlı Baasçıları camilerde görevlendirdi.
Ama...
Camilere gönderdiği Baasçılar da genellikle beklenenin tam tersine birer “Cihatçıya” dönüşmüştü.
...................
Dünyanın bugüne kadar hiç karşılaşmadığı türden çok farklı ve devlet olma iddiasında bir terör örgütünden bunlar sadece birkaç “görüntüleme...”
Bunun fizik, kimya, teknoloji, bilişim, istihbarat, iletişim alanlarında henüz tam bilinmeyen başka katmanları da olduğu kuşkusuz.
Ve...
Diğer terör örgütleri için de “model” oluşturması daha büyük tehlike.
....................
Bu satırlar için, okumakta olduğum değerli bir kitaptan yararlandım:
“IŞİD Terör Ordusunun İç Yüzü - Michael Weiss, Hassan Hassan - Kırmızı Yayınevi.”