Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Atatürk Samsun’a ayak basarken kafasında var olan projeyi Nutuk’ta şöyle anlatır:
“Efendiler.. Bir tek karar vardı, o da milli egemenliğe dayanan kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak”
28 Ekim 1923 gecesi bazı bakanları Köşk’e davet etmiş herkes dağıldıktan sonra İsmet İnönü’ye: “Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz” demiştir.
Cumhuriyet 29 Ekim günü saat 20:30’da ilan edildi...
İstanbul halkı gece yarısı top atışlarıyla uyandı... Çünkü Cumhuriyet ilanının top atışlarıyla kutlanması emrinin İstanbul’a varması ve uygulanması gece yarısını bulmuştu.
Cumhuriyet neden 29 Ekim’de ilan edildi? Bu soruyu Fahrettin Altay Atatürk’e sormuş, şu yanıtı almıştır:
- Mondros 30 Ekim’dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.
Cumhuriyet fikrini o zamanlar Atatürk’le paylaşan bir kişi daha yoktur.
Eğer Atatürk olmasaydı Türkiye bugün hâlâ padişah tarafından veya benzer bir modelle yönetiliyor olacaktı.
Bugün çağdaş dünya ile benzeşen neyimiz varsa Cumhuriyet’in eseridir.
Cumhuriyet’in temeli bağımsızlıktır.
Cumhuriyet Türkiyesi burnuna bir halka takılarak emperyalizmin hizmetinde kullanılamayacaktı.
O yüzden Ata’nın ölümünden bu yana laiklik başta olmak üzere... Cumhuriyet’in temel direklerini yıkmak için emperyalizmin desteğinde bir büyük operasyon sürdürülüyor.
Ama Cumhuriyet hâlâ ayaktadır...

Çekilen acıların nedeni:
Eskiden “geri kalmış İslam ülkeleri” Türkiye’yi örnek alırken, artık Türkiye
o İslam ülkelerini örnek alıyor!
Akif Kökçe


Cumhuriyet çağı...

Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurduğu ve inşa ettiği yıllarda Avrupa’da durum nedir?
Türkiye’de cumhuriyet (halk yönetimi) kurulurken dünya ne haldedir?
Prof. Sina Akşin bizi aydınlatıyor:
? İtalya’da 1922’de Mussolini’nin faşist düzeni kurulacaktır.
? Almanya’da 1933’te Hitler, 1936’da İspanya’da Franco diktatörlüğü başlamaktadır.
? Doğu Avrupa’da durum aşağı yukarı aynıdır. Polonya’da 1926’da askeri bir darbeyle iktidara gelen Mareşal Pilsudski diktatör olmuştur.
? Macaristan bu dönemde hep İtalya’ya ve sonra da Nazi Almanyasına yakın olmuş, ülkeyi gittikçe diktatörleşen Horthy yönetmiştir.
? Romanya’da Kral II. Karol aynı biçimde diktatörleşti. Yugoslavya’da Kral Aleksandr’ın diktatörlüğünü görüyoruz.
? Arnavutluk’ta Cumhurbaşkanı olan Ahmet Zogo 1928’de krallığını ilan etti ve bu yüzden Türkiye ile ilişkileri bir süre bozuldu.
?Yunanistan’da 1936’da yaptığı darbe sonucunda general Metaksas diktatör oldu.
? Avusturya 1933’te diktatörlük oldu, sonra da Almanya’ya ilhak edildi.
? Portekiz’de 1928’den itibaren Salazar diktatör oldu.
Atatürk o yıllarda Meclis tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı, Türkiye parlamenter sistemle yönetilen bir ülkedir.

SUÇLU

Resmi Gazete’de yayımlanan bir yönetmelik değişikliği ile...
Askerler kutlama ve tören protokolünden çıkarıldı...
Yönetmeliğin yeni şekline göre...
“Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde Yapılacak Tören ve Kutlamalarda garnizon komutanları yer almayacak...”
Böylece illerde artık Garnizon komutanları Atatürk Anıtı’na çelenk sunamayacaklar...
Vali vebelediye başkanı ile birlikte halkın bayramını kutlayamayacaklar.
15 Temmuz darbe girişimi orduya AKP’nin iktidar ortağı Cemaat tarafından yerleştirilmiş kadrolar tarafından yapıldığı... Darbe girişimini yine TSK’nın önlediği bilindiği halde..
Suçlu sandalyesinde ısrarla TSK oturtuluyor. Her fırsatta TSK hırpalanıyor.

DELİ

Saray yanlısı gazeteci Refi Cevat Ulunay, Mustafa Kemal Paşa’yı Şişli’deki evinde ziyaret eden ilk basın mensubudur. Ulunay, 4 Şubat 1919 tarihinde yaptığı röportajdan gazeteye döndüğünde, arkadaşları ne konuştuklarını soruyor... Ulunay:
“Şu sıralarda Anadolu’ya geçilir, orada teşkilat kurulur, milli mukavemet harekete geçirilirse Fransız’ı da, İngiliz’i de, İtalyan’ı da memleketten kovar, vatan istiklaline kavuşur, millet de esaretten kurtulurmuş. Anladınız mı arkadaşlar. Bu adam deli değil, zırdeliymiş” diyor Atatürk için...
Yıllar sonra Sadi Borak, Ulunay’a yanıldığı için pişman olup olmadığını soruyor... Ulunay’ın yanıtı:
- Hayır, ben haklıydım, herkes benim gibi düşünüyordu. O günlerde öyle düşünen tek adam oydu...