Zeka Bilmeceleri

Suda yüzer, kanatları vardır, Gaga ile beslenir, etrafında hep kırpışır.

Kabuğu sert, içi ak, Sabah kahvaltısının vazgeçilmezi, her evde bak.

Gecenin kralı, havada hafif bir tüy, Karanlıkta gözleri, ışığı görür duy.

Evini sırtında taşır, yavaş adımlarla ilerler, Yağmuru sever, güneşte sık sık gizlenir.

Dalında asılı, yumuşacık ve tatlı, Yediğinde doyurur, içinde bir avuç darı.

Gece çıkar göğe, sabah saklanır bir yere. Gelirse aydınlatır, tam olursa toparlanır.

Tarlada yeşil, markette siyah, evde kırmızı.

Kolu var bacağı yok, dikdörtgeni var karesi yok.

O odanın içinde, oda onun içinde.

İçi ateş, dışı taş, yarı kuru, yarı taş.

Sesi var canı yok, konuşur ağzı yok.

Elleri var kullanamaz, gözleri var kırpamaz.

Kapağı var kuyu değil, düdüğü var polis değil.

Yağmurda ıslanmayan tek şey nedir?

Camı kırmadan içeri giren kimdir?

Sana ait olup başkasının kullandığı şey nedir?

Hangi metre bir metreden kısadır?

Tüyden bile hafif olup tutulması zor olan şey nedir?

Dün yarın olsaydı bugün ne olurdu?

Karanlıkta neyimizi göremeyiz?

Hiçbir zaman baş aşağıya gelmeyen şey nedir?

Ağzı yok, burnu yok, karnı tok.

Karşıdan baktım bir kırmızı kilim, yanına vardım dilim dilim.

Dört ayağı var yürüyemez

Ne kadar çoksam, o kadar az görürsün.

Biz üç kardeşiz. Bir gider bir geliriz. Senede üç defa gelir, havada, denizde ve karada gezeriz.

Aydan küçük, saatten büyük.

Yerlerde yürüyemez, gölgesi yok. Dağlar aşar, gücü çok.

Ben yürüyünce yürürsün, durduğumda üzülürsün, çünkü sen de durursun.

Ağzı var, konuşamaz. Yatağı var, hiç uyumaz.

Saçım yok, tadım çok.

Sadece benim ama başkasında da var.

Uzun iplikler örer, zarif bir hali, Büyüdükçe koza yapar, işçiliğiyle mest eder herkesi.

Hamur yoğrulur, fırına girer, Pişerken kabarır, kokusu her yeri sarmalar.

Havada uçar, rengarenk ve şişir, Bir ipte tutulur, çocukların sevgilisi.

İki tane var, farklıdır şekli, Dinlemek için kullanır, sesleri işitir her biri.

Göklerde dans eder, yıldızlarla süslenir, Sonsuzluğu kucaklar, sırlarla örülür.

Denizi var iki tane, surları var her köşede. 7 tepeli bir şehir, onu seven hemen uzaktan gelir.

Yolun altında toprak var. Onun altında ne var.

Burada konuşulur, orada duyulur.

Ben giderim, o kalır.

Ne ağzı var ne dili, konuşur insan gibi.

Ben varmadan o varır, her şeyden çok yol alır.

İçi ateş üstü taş, üzerinde bin bir baş.

Ateş olmayan yerde olmaz

Bozulunca tamir edilemeyen tek şey nedir?

Dört ayağı var yürüyemez

Ağırlığı olmadan gemiyi batırabilecek şey nedir?

Hep artar ama zengin etmez. Nedir bu?

Kaç ayda 28 gün vardır?

Kimse onunla yarışamaz kimse onu geçemez

Gözle görülmez elle tutulmaz ama gelip geçtiğini biliriz

Bakınca görünürsün, kaçınca silinirsin.

Şehirden şehire koşarım, köyden köye giderim fakat hiç hareket etmem.

Hiç ağırlığı olmayan fakat gemiyi batıran şey nedir?

Kırılınca mutlu olduğumuz şey nedir?

Karnı tok, gölgesi yok.

Babasının karısını ve dayısının kız kardeşini arayan bir çocuk kimi aramış?

Aşağı çevirsen dolar, yukarı çevirsem boşalır.

İki evin arası, altın paşa parası.

Kanadı var, kuş değil; boynuzu var, koç değil.

Dağ kadar büyük, yaprak kadar hafif.

İki kaşık duvara yapışık

Sudan topraktan çıkarım hemen her yemekte ben varım