Suriye sorununda hem sahada hem masada önemli gelişmeler oluyor.
Türkiye, Suriye politikasını değiştirip, Fırat Kalkanı Harekâtı ile Suriye’ye girdikten sonra çok etkin hale geldi.
Bir yandan TSK’nın varlığıyla sahadaki dengeleri değiştirirken, diğer yandan diplomasi alanında da yeni seçenekler yaratılmasına olanak sağladı.
Bu politikanın diplomasideki en önemli sonucu Astana’da kurulan Suriye masası oldu.
Türkiye ve Rusya’nın öncülüğünde kurulan masada Suriye rejimiyle muhalifler ilk kez gerçek bir çözüm için bir araya geldiler. Türk ve Rus heyetleri, iki ayrı odada oturan rejim ve muhalif temsilciler arasında mekik diplomasisi yaptılar.
Astana, Suriye iç savaşı başladıktan sonra özellikle ateşkesin kalıcı kılınması ve siyasi çözümün masaya gelmesi açısından en önemli adım oldu.
Cerablus modeli
Türkiye’nin TSK ile sahaya inmesi, DAEŞ’ten temizlenmiş bölgelerde normal yaşama dönüş ve göçün durması hatta geri dönüşün başlaması konusunda “model” oluşturmak yönünden incelemeye değer sonuçlar yarattı.
Örneğin Cereblus...
Türkiye’nin savunduğu tezin bel kemiğini, terörden kurtarılmış bölgelerde yöre halkının yaşama dönmesi oluşturuyor.
Bu proje TSK’nın DAEŞ’ten temizlediği Cerablus’ta ete kemiği bürünmeye başladı.
Cerabluslular Cerablus’a dönmeye başladı. Daha önce Türkiye’ye sığınan 50 bin Cerabluslu memleketine dönüş yaptı. Okullar, işyerleri açıldı, kamu hizmeti verilmeye başlandı.
TSK’nın güvenlik sağladığı Cerablus’ta hayat normale dönüyor.
Bir önemli aşama da Cerablus’un güvenliğinin artık Cerablus polisi tarafından sağlanacak olması.
430 Cerabluslu polis göreve başladı. İnsanların yüzü artık gülüyor.
Cerablus’un Cerabluslular, El Bab’ın El Bablılar, Dabık’ın Dabıklılar, Musul’un Musullular tarafından yönetilmesi ve normal yaşamın yeniden inşa edilmesi Ankara’nın temel yaklaşımını oluşturuyor.
İşin başında, Türkiye’nin uçuşa yasak güvenli bölge oluşturma talebi de bu görüşe dayanıyordu. Ancak, bu tez ABD tarafından kabul görmedi ve desteklenmedi.
Obama yönetiminin PYD-YPG aleyhine olur diye yanaşmadığı bu çözüm önerisi şimdi Türkiye tarafından hayata geçirilmiş durumda.
Bu model Suriye’de yaygınlaşırsa hem savaşın hızı kesilir hem de siyasi çözüme ulaşmak kolaylaşır.
El Bab’daki risk
Türkiye, DAEŞ’le mücadele konusunda neredeyse tek kaldı.
DAEŞ’e karşı karadan düzenli ordusuyla mücadele veren başka ülke yok.
Cerablus ve Dabık’tan sonra El Bab’ı da şehitler vererek kurtarmaya çalışan sadece Türkiye var. TSK ve desteklediği ÖSO, El Bab’da da önemli mesafe almış durumda.
Diğer yandan, Suriye rejiminin ordusu da Halep’in doğusundan El Bab’a doğru yaklaştı ve bazı köyleri DAEŞ’ten aldı.
Bu aşamada ortaya çıkan riskler var.
TSK ile Suriye rejim birliklerinin karşı karşıya gelmesi ve hatta çatışma riskleri.
Belki Astana’da acilen bir uzlaşmaya varılması gereken konu El Bab’daki bu risk.
Türkiye, büyük bir özveriyle ve onlarca şehit vererek gerçekleştirdiği bu operasyondan sonra El Bab’ı yeniden DAEŞ’e veya olduğu gibi rejim birliklerine bırakmak istemiyor.
Ankara’nın düşüncesi Cerablus’ta yaptığı gibi El Bab’ı da kentten kaçmak zorunda olan El Bablılara bırakmak. Sağlanacak güvenlik içinde El Bab’da da normal yaşama dönmek.
Ateşkes konusunda kararlılık devam ederken ve Astana’da siyasi çözüm için önemli bir zemin oluşmuşken, umalım ki El Bab’da işler istediğimiz gibi gitsin ve daha yakıcı bir çatışma süreci başlamasın.