Bugün CHP ve MHP genel başkanları Çankaya Köşkü’nde Başbakan Binali Yıldırım’ın çağrısı üzerine toplanacaklar.
15 Temmuz darbe girişiminden sonraki “beraberlik tavrı” çıkar mı bu toplantıdan?
Keşke...
Türkiye’nin böyle bir “bütünlük” siyaset ağırlığına ihtiyacı var.
........................
Mümkün mü?
Merhum Süleyman Demirel sohbetlerimizden birinde “parti” kelimesinin anlamından şöyle bahsetmişti:
“Parti”, adı üstünde “bölüm...”
Yani...
Bütünden ve diğerlerinden “farklı” demek.
“Siyasi parti” böyle bir şey.
Farklı görüşte olacak ki siyasi mücadele yapabilsin.
Millete farklı şeyler söyleyerek iktidar olmak için yarışsın.
“Her yiğidin ayrı yoğurt yiyişi vardır” gibi...
***
Merhum Demirel Fransızca bir kelime olan “partie”den girip “yiğidin farklı yoğurt yiyişine” uzanmıştı.
“Teorik” girmiş, “pratikle” noktalamıştı.
Bunları dinlediğimde 1970’li yılların sonlarıydı.
Türkiye’de kan gövdeyi götürüyordu.
Demirel ve Ecevit’in üzerinde “Büyük koalisyon kurun, sol ve sağ arasındaki kanlı çatışmaya karşı ancak AP-CHP büyük koalisyonu ağırlık koyabilir” baskısı vardı.
Kamuoyu da bu “büyük koalisyon” formülünü benimsemişti.
Muhalefetteki CHP’nin Genel Başkanı Bülent Ecevit hazırdı.
Ancak...
Demirel “CHP ile taban tabana zıt iki partiyiz, ikimizin bir araya gelmesi bütünlük olmaz, tersine, başarısızlıkla birlikte topluma demokratik alternatif kalmaması nedeniyle umutsuzluk hakim olur” görüşündeydi.
...........................
Belki haklıydı.
Ama...
Kan durmadı, Türkiye bilinen 1980 müdahalesine sürüklendi.
Oysa...
Mutlaka “büyük koalisyon” şart değildi.
2 büyük parti hatta MHP bir araya gelir ve demokrasi içinde “yönetilebilir Türkiye” hedefine dönük “asgari müştereklerde” birleşme kararlılığını ortaya koyabilirlerdi.
Çünkü...
Elbette her partinin farklı görüşleri vardır ve bu siyasi partinin tabiatı gereğidir, var oluş nedenidir.
Fakat...
Bu var oluş nedenlerinin ortak zemininde anlaşmak ve omuz omuza vermek de gereklidir.
O yıllarda asker terörün üzerine beklenen ya da gereken kararlılıkta gitmiyordu.
“Bize yetki veren yasa çıkartın. Yasa çıkmazsa biz Mustafa Muğlalı Paşa olmak istemeyiz” gerekçesini öne sürüyordu.
Demirel “azınlık hükümetinin” Meclis’te yeterli oy sayısı olmadığı için Ecevit’e “Gel, oy ver, çıkartalım şu yasayı” çağrısını yapıyordu.
Ecevit ise “Önce büyük koalisyonu kuralım, halka güven verelim, yasanın nasıl olması gerektiğine birlikte belirleyelim. Sonra da çıkartırız” görüşünü tekrarlıyordu.
***
Ne askerin istediği yasa çıktı ne büyük koalisyon kuruldu.
Demokrasinin asgari müştereklerinde de anlaşmadılar.
..........................
2016 Türkiye’sine dönelim.
Türkiye çok şükür 15 Temmuz darbe kalkışımının üstesinden geldi.
Her partiden vatandaş tankları göğüsledi.
“Büyük koalisyonu” halk kurdu.
Halkın asgari müştereki “demokrasiyi sahiplenmek ve korumaktı.”
***
Bugün Çankaya’da toplanacak liderler ve partiler elbette farklı görüşlerin, farklı programların siyasi oluşumları.
Ama...
“Demokrasinin” ve “vatanın-milletin bütünlüğünün” korunması, tek kelimeyle “beka” üçünün de “asgari müşterekidir.”
Keşke HDP de vesayetsiz bir iradeyle bu toplantıda temsil edilecek siyasal ehliyete sahip olsa.