Vogue Türkiye’nin lansman partisi için Paris’e geldim. Hala Paris’teyim. Büyük partiden bir gece önce İstanbul’dan gelen bütün misafirlerle birlikte Le Laurent Restaurant’da yemekteyiz. Ev sahibi, Vogue’un yayın yönetmeni Seda Domaniç, Gamze Saraçoğlu imzalı sırtı açık krem rengi elbisesiyle çok şık. Konu Vogue olunca, modadan konuşmamak olmaz. Seda’ya asıl partide ne giyeceğini
soruyoruz. ‘Hakan Yıldırım imzalı kırmızı bir elbise’ diyor. Yanımda Park Bravo Group’tan Zeynep Özçoban ve kılık kıyafet denince herkesin korktuğu Melis Alphan var. ‘Moda haftası boyunca Seda’nın her gece bir Türk tasarımcının kıyafetini giyiyor olması çok güzel’ diye konuşuyoruz. Gecenin en çok dikkat çeken ismi, yemek boyunca başından çıkarmadığı ponponlu şapkasıyla Nil Karaibrahimgil.
Yemek sonrası Paris’in klasik mekanlarından Maxim’s’e gidiyoruz. Maxim’s ünlü modacı Pierre Cardin’in sahibi olduğu bir restoran-gece kulübü. Pierre Cardin beş yakışıklı genç erkekle bir masaya kurulmuş, mini elbiseli erkek şarkıcıları izliyor. Bizim grupta gözler Güneri Cıvaoğlu’nda. Yüksek enerjisiyle gecenin en çok takdir edilen ismi kesinlikle o. Maxim’s’ten sonra hali kalanlar Le Barone’a gidiyor.
Pazar günü sabahtan kendimizi Marais’ye atıyoruz. Soğuktan titreyerek otele dönüyoruz. Otelde kahvelerimizi içerken, tam karşımızda Carolina Herrera var. Herrera hâlâ çok güzel. Yanındaki İskoç etekli, uzun saçlı, elleri ojeli adam da dikkatimizi çekiyor. Tasarımcı olduğunu düşünüyoruz.
Defile sonrası “Sence bu yolculuğa hangi marka araba yakışır?” diye bir soru gelince hiç düşünmeden “Citroen” demiş, sonra da “Çok da Amerikalı olmadı” diye eklemiş.
İlk kez moda haftasına katılanları, aylarca üzerinde çalışılan defilenin 15 dakikada başlayıp bitmesi şaşırtıyor. Ama tüm dünyada bu böyle. Defileyi izleyenler arasında en çalışkan isim Serdar Turgut. Elindeki deftere not alıyor. İzlenimlerini heyecanla bekliyorum.
900 kişi katıldı
Akşam beklenen parti Hotel Crillon’da. Kapıda müthiş bir kuyruk var. Bizim gibi İstanbul’dan gelen davetlileri özel bir yerden içeri alıyorlar. O sırada kuyrukta bekleyen Hüseyin Çağlayan’ı görüyoruz. Hüseyin Çağlayan tüm dünyada tanınan ve kabul gören tek Türk moda tasarımcısı. Ama buna rağmen son derece mütevazı. Biri onu fark edip de gelip içeri alana kadar sırasında bekliyor.
Burası parti için zor bir mekan. Vogue’un bütün davetleri burada oluyormuş. Oysa partinin birbirine geçilen üç odaya yayılması geleni gideni takip etmek bakımından herkesi zorluyor.
İstanbul’dan beri en çok konuşulan şey: Efsane editör Anna Wintour partiye gelecek mi, gelmeyecek mi? Anna Wintour nedense herkesi bütün ünlülerden daha fazla heyecanlandırıyor. Oscarlara katılmak için Milano Moda Haftası’ndan erken ayrılacağını açıkladı diye moda haftasını üç güne indirdiler. Oysa Anna Wintour Paris’te. Bir gece önce La Société’de akşam çorba içerken görülmüş.
Anna Wintour partiye geliyor, Seda Domaniç’i tebrik edip iki dakika içinde partiden ayrılıyor. Hadi brüt beş dakika diyelim. Geldi mi? Geldi. Gecenin en cool ismi oldu mu? Oldu. Kendisi yaşına rağmen son derece formda. Kıyafetine bakıp hayvan desenlerinin bu sezon çok moda olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Lindsay Lohan’dan Hamish Bowles’a kadar önemli isimler partiye geliyor. Tam Max Mara Türkiye’nin sahibi Ahmet Tarkan “Dün gece Arte kanalında Dice Kayek, Ece Ege İstanbul’u tanıtıyordu” diye anlatırken Ece ve Ayşe Ege geliyor. 30 Mart’ta Paris’te bir sergileri olacak. İstanbul’dan ilham alan elbiselerle tanıtıma devam edecekleri için heyecanlılar.
Biz çıkarken Roberto Cavalli içeri giriyor. Artık gerilmekten ürkütücü hale gelmiş yüzünü görünce Roberto Cavalli giyeceğiniz varsa da giymezsiniz. Zaten Türk davetliler Roberto Cavalli’ye Fashionable İstanbul’daki defilesinde eski tasarımlarını sergilediği için hâlâ kırgın.
Biz Hotel Crillon’dan çıkarken elinde davetiyesiyle sırada bekleyenler seviniyor. Çünkü biri çıkmadan bir başkası içeri alınmıyor, izdiham yaşanmaması için. İnanılmaz, ama partiye 900 kişi katılıyor.
Parti sonrası Mehmet Y. Yılmaz önderliğinde La Cantine’e geç bir yemeğe gidiyoruz. Bir yandan Vogue’un, bir yandan Elle’in başarısını kutluyoruz. Sonra da Marie Claire’in yayın yönetmeni Gülen Yelmen aramıza katılıyor.
Bu gezinin en ilginç yanı moda dünyasının yanı sıra Türk medyasını buluşturması oluyor. Vogue herkesi bir araya getirmeye güzel bir vesile oluyor. Tabii bunda Ferit Şahenk, Erman Yerdelen, Cem Aydın ve Neyyire Özkan’ın etkisi çok büyük.
Bu arada parti yüzünden Oscarları kaçırdık sanmayın. Dönüşte hemen canlı yayına bağlandık. Kadının fendi nasıl erkeği yendi, izledik.