Önce çocukları sonra kadını öldürüp ardından intihar eden erkeklerin sayısı gitgide artıyor. Kadına yönelik şiddetle mücadelede sadece cezaları artırmak ise bu sorunu çözmüyor
Kız öğrencilere gülistandan boş çıkmamak için çok seçici olmayın, evlilik olayını geri atmayın diyen cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan acaba kadına yönelik şiddetle mücadelede neyi öngörüyor? Siyaset kurumu sorunun cezaları ağırlaştırarak çözüleceğini sanıyor. Yanılıyor!
Erkeklerin işlediği cinayetlere bir bakın. Önce çocukları sonra kadını öldürüp ardından intihar edenlerin sayısı giderek artıyor. Kullanılan araçlar da her geçen gün daha çok şaşırtıyor. Bu değişime dikkatimi çeken, sosyal hizmet uzmanı ve bu alanda işlerin Avrupa’da nasıl yürüdüğünü iyi bilen Nihat Tarımeri olmuştu. Geçtiğimiz haftalarda Adana’da yaşanan dehşet verici olayın ardından Nihat Tarımeri’ni arayıp sordum. “İşte bu tam da söylediğim olay” dedi...
“Uluslararası sözleşmeleri yok sayan bir hâkim yargılanmıyor”
Hatırlayın... 48 yaşındaki öğretmen, bir süredir ayrı yaşadığı eşinin ve çocuklarının evine gitmiş, kapı açılmayınca el bombasıyla eve girmeye çalışmış, ölmüştü. Tarımeri’ne sordum: “Cezalar engelleyemiyorsa ne yapmalı?” İşte yanıtı...
“Bu işin çözümünün tekniği aslında çok basit. Avrupa bunu yıllardır uyguluyor ama Türkiye’de işin kurgusu yanlış. Yargısal kararlarla sorun çözülmez. Avrupa’da, eşini döven erkeği mahkeme kararı olmaksızın polis evden uzaklaştırır, sosyal hizmet uzmanı rapor hazırlar, sonra mahkeme devreye girer. Bizde ise savcı ve hâkime bırakılıyor. Türkiye, Şiddet Suçu Mağdurlarına Tazminat Ödenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ni onaylamıyor. Avrupa’da hukuksal sistem içinde kullanılan en temel araç tazminattır. Mevcut yasaları bile uygulasak yeter ama adamın biri basına açıklama yapıyor, ‘Bizim aşiretimizde boşanma yoktur!’ diyor. Bu suç ama soruşturulmuyor bile! Ya da uluslararası sözleşmeleri yok sayan bir hâkim yargılanmıyor veya Aile Bakanlığı henüz adli sorun olmayan bir konu hakkında soruşturma açmıyor. Medeni kanunumuzda kadını ve çocuğu mülkiyet olarak gören, sosyal hizmetleri
dini bir değer olan hayırseverlik üzerinden yürütmeye çalışan, ‘ev içi ‘ şiddet yerine ‘aile içi’ diyen bir anlayışla çözüm olmaz.”
Deniz kirliliğine “İnaf Gari”
Yapımcı-yönetmen Harun Özakıncı’nın deniz kirliliğine dikkat çekmek için yola çıktığı “İnaf Gari” film projesi, bir çevre hareketine dönüştü. Yakında dernekleşecek olan İnaf Gari
Su Altı Temizlik ve Sahil Temizlik Hareketi’nin Gökova koylarındaki çalışmaları ve denizden çıkardıklarıyla yaptığı çöp sanat ise uzun metrajlı bir filmin konusu... Bu enteresan çalışma uluslararası festivallerin de gözünden kaçmadı. “İnaf Gari” 2015’te Cannes ve Monaco film festivallerinde gösterilecek.
Sahiller temizlenecek
Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın doğum tarihi olan
17 Nisan’da başlayan çalışmalar / çekimler, ölüm tarihi 13 Ekim’e kadar sürecek. Ekip 1 Ağustos-30 Eylül arasında Bodrum-Kabakum’da olacak. Yine deniz ve sahil temizlenecek, çıkan çöplerden heykeller yapılacak. Sloganları “Paletini, gözlüğünü, çadırını, tuvalini al gel”.
“İnaf Gari”, Özakıncı’nın “gari üçlemesi”nin son filmi. Yönetmen, “Hadi Gari Cumhur” ve “Yürügari İbram”la Bodrum sevdasını izleyicilerle paylaşmıştı. Filminin, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün sembol filmi olacağına inanan Özakıncı oyuncularına, ömür boyu denizlerin temizlenmesi için çalışacağına dair bir anlaşma da imzalatmış.
Binalara “Yağmur” dokunuşu
Yağmur Rüzgâr, Mimar Sinan Güzel Sanatlar mezunu genç bir şehir plancısı. Sokaklara urban art (kamusal sanat) ile dokunuyor. Yaptığı enstalasyonları, gittiği kentleri yazdığı bir de blog’u var: urbanbacklog.tumblr.com. Aynı zamanda model ve oyuncu. Moğollar’ın “Günler”
şarkısının klibindeki güzel kadın var ya, işte kahramanımız o!
İstanbul’da Taksim, Çukurcuma, Galata ve Moda’da, İzmir’de Yahşibey köyünde, Avrupa’da ise Amsterdam, Berlin ve Prag’da dikkat çekmek istediği binalara renkli geometrik şekillerle enstalasyonlar yapan Yağmur Rüzgâr’ın uğraşına “urban geode” deniyor. El aldığı, daha doğrusu “urban geode” projesinde işbirliği yaptığı isim,
Los Angeles’lı sanatçı Paige Smith...
“Urban geode” projesini şöyle açıklıyor Rüzgâr: “Kentsel arayüzlerdeki kırıkları, çatlakları renkli parçalarla doldurarak bir anlamda kenti tamir etmeye çalışıyorum. Duvarlardaki anlamsız boşluklara birer tasarım öğesi olma görevi yüklüyorum. Bu şekilde bulundukları sokakla bütünleşerek sokağın ve dolayısıyla kentin kimliğine katkıda bulunmuş oluyorlar. Canlı renkleri ve formları sayesinde sokaktan geçenlerde durma, bakma, dokunma, fotoğrafını çekme hissi oluşturuyorlar. Böylelikle sokağın ambiyansına, akışına etki etmiş oluyorum.’’