23.12.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
DERYA ÜLKAR
Türkiye’nin ilk kadın illüstratörlerinden olan 1904-1998 arasında yaşamış ressam Sabiha Rüştü Bozcalı’nın yaşamına odaklanan ‘Ressam Sabiha Rüştü Bozcalı’ adlı sergi dün Salt Galata’da açıldı. Sergi, sanatçının az bilinen üretimini gözler önüne sermeyi hedefliyor.
‘Bir döneme bakmak’
Bozcalı’nın hayatı üzerinden bir döneme ışık tutan serginin hazırlanış sürecinde yer alan Salt’tan İlhan Ozan serginin, sanatçının farklı dönemlerde yaptığı işler üzerinden bir tarih okumasına işaret ettiğini söylüyor. Sanatçının bir gruba ya da akıma dâhil olmadığını söyleyerek özgünlüğünü vurgulayan Ozan, “Her ne kadar Sanay-i Nefise Mektebi’nde yetişmiş olsa da 1940 ve 1950’li yıllarda yapılan kübizm, soyut sanat eğilimlerine, tartışmalarına dâhil olmamış, yaptığı resimlere devam etmiş,” diyor.
Serginin amacınınsa sanatçının hayatı üzerinden bir döneme bakmak olduğunu söylüyor. Sergide, sanatçının mektupları, kartpostalları, müze ziyaret kartları, Bozcalı hakkında Türk ve Fransız basınında yer alan haberler, ajandasından notlar gibi özel belgeleri eserleriyle birlikte yer alıyor ve yaşamına bütüncül bir bakış sunuluyor.
28 Şubat’a kadar sürecek
Global Yatırım Holding desteğiyle gerçekleştirilen ve Salt Araştırma’daki belge, fotoğraf ve çizimlerle İstanbul Şehir Üniversitesi Taha Toros Arşivi’nin Sabiha Bozcalı bölümünden belgelerle hazırlanan sergi, 28 Şubat 2015’e dek tüm sanatseverleri Sabiha Rüştü Bozcalı’yı keşfe davet ediyor.
‘Bir kadınla çalışmam’
Sergide, Türkiye tarihinden ilginç anekdotlar da yer bulabiliyor. Örneğin, Bozcalı bir röportajında Reşat Ekrem Koçu’yla Milliyet gazetesinde gerçekleşen tanışmalarını şöyle anlatıyor: “Akrabam olan Refi Ulunay bey beni Milliyet gazetesinde Ali Naci’ye söyledi. Ben ‘Gazete ressamı değilim!’ dememe rağmen baş ressam olarak Milliyet gazetesine angaje edildim. Ali Naci bey ‘Reşat Ekrem Koçu’yla çalışacaksın,’ dedi, orijinal bir insandı ‘Ben bir kadınla çalışmam!’ dedi Peyami Safa söze karışarak ‘Ben resimlerini gördüm, herhalde memnun kalacaksın,’ diye onu cevaplandırdı. Böylece Reşat Ekrem’le yıllar boyu sürecek olan mesai arkadaşlığımız başlamış oldu. Tam 20 yıl bütün ansiklopedilerinin, kitaplarının resimlerini ben yaptım. Ne yazık ki onun vefatıyla ‘İstanbul Ansiklopedisi’ yarıda kaldı.”