15.09.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
Arif Balkan
İnsan, silah ve uyuşturucudan sonra Türkiye, şimdi de barındırdığı endemik çeşitliliğiyle ‘biyokaçakçılık’ faaliyetlerinin gözdesi oldu. ‘Doğadaki yabani canlıların ve onlara ait parçaların yetkili makamların izni olmadan toplanması ve yurtdışına çıkartılması’ şeklinde tanımlanan biyokaçakçılık, giderek artıyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın verilerine göre, Türkiye’de son dört yılda toplam 52 biyokaçakçılık vakası tespit edildi. Tespit edilen vakalara Çevre Kanunu kapsamında yaklaşık 1 milyon TL idari para cezası uygulandı. Bakanlık yetkililerine göre ülkemizde kaçakçıların hedefinde ise en çok kelebekler bulunuyor. Kelebekleri, böcek türleri, bitkiler, kuşlar, sürüngenler, kurbağa gibi çift yaşamlılar ve salyangoz gibi yumuşakçalar izliyor.
‘Ekosistem yok oluyor’
Yetkililer, “Kelebeklerin doğadan toplanması bitkilerin tohum verememesine ve çoğalamamasına sebep oluyor. Bitkilerin çoğalamaması bitkilerle beslenen veya barınması ve üremesi bitkilere bağımlı olan diğer türlerin de yaşamını tehlikeye atıyor. Biyokaçakçılığa maruz kalan türün doğadaki birey sayısının azalması giderek bazı türlerin yok olmasına ve ekosistem tahribatına yol açıyor” diyor.
Bakanlık yetkilileri biyokaçakçılığın ekonomik kaybını da şöyle açıklıyor: “Örneğin, insan beslenmesinde temel gıdaların başında gelen ve anavatanı Anadolu olan buğdayın yabani akrabaları, hastalıklara, kuraklığa ve tuzluluğa direnç genleri taşıdığından yabancı araştırmacıların ilgi odağıdır. Bu kişiler ya da firmalar, yabani buğdaylardan hastalıklara direnç genlerini belirleyip, geliştirdikleri çeşitlerden patent alıyor ve milyonlarca dolar gelir elde ediyorlar.”
‘Hollanda lalesi bizim’
Adnan Menderes Üniversitesi Biyoloji Bölümü Zooloji Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. Oğuz Türkozan, Türkiye’nin biyocoğrafyasının kaçakçıların ilgisini çektiğini belirterek “Türkiye’ye gelenler bitkiden tutun da aklınıza gelebilecek her türlü biyoçeşitlilik materyalini buradan alabiliyorlar. Bizim özellikle farkında olduğumuz tıbbi sülükler, kum zambakları, orkideler, kara kaplumbağaları, su kaplumbağaları ve engerek yılanları. Mesela bizden giden laleler Hollanda’da üretilip bize tekrar Hollanda lalesi olarak geri gönderildi. Kelebekler de özellikle koleksiyoncuların hedefinde” dedi. Türkozan, 1975-2004 yılları arasında yaklaşık 420 bin kara kaplumbağasının ülkemizden yurtdışına çıkarıldığının tespit edildiğini de kaydetti.
‘Yılan zehri para basıyor’
Trakya Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Çamlıtepe de, şunları söyledi:
“Tahılların, bahçe bitkilerinin ve bazı besin değeri yüksek hayvan ırklarının gen merkeziyiz. Mesela Kafkas engereği dünyada sadece Doğu Karadeniz’de ve Gürcistan’da dar bir alanda dağılım gösterir. Bu yılanın zehrinin gramı binlerce dolar değerinde. Dünyada sadece Erzurum Karayazı’da yetişen bir tür olan ters lale çiçeğinin son kalan 57 adet soğanı da 2 Hollandalı tarafından yurtdışına götürülmeye çalışılırken Kapıkule Sınır Kapısı’nda yakalandı. Bu kişilerin üzerinde çoğu endemik 160 türe ait 5 bin 236 adet bitki tohumu, bitki kökü ve fidesi ele geçirildi. Biyokaçakçılıkla mücadele için halihazırda uygulanan adli ve idari para cezalarında da mutlaka artırıma gidilmeli.” Öte yandan biyokaçakçılık için her yıl değişen idari para cezası bedeli 2014 yılı için 35.193 TL olarak belirlendi.