“İstanbul er ya da geç bizim olmalı” sözü ünlü Rus romancı Dostoyevski’ye ait...
Bir Yazarın Günlüğü adlı eserinde İstanbul konusuna değinen Dostoyevski’yi bu ülkede bilmeyen yok.
Okullarda ise öğretmeyen öğretmen de yok gibi.
Ve de kitapçılarımızda bütün eserleri klasikler köşesinde başköşede durmakta.
Ne hikmetse, herkesin dilinde de “Suç ve Ceza” romanı...
Okuyan, okumayan da “suçluluk” kompleksinden olsa gerek hemen herkes “okudum” diyerek söze başlıyor ve biz bu süreçlere de hemen her gün etrafımızdakiler sayesinde biliyoruz.
Peki, İstanbul ile ilgili sözlerini biliyor muyuz?
Ve kaç kişiyiz?
Doğrusu merak ediyoruz...
***
Dostoyevski, Ütopik Tarih Anlayışı başlıklı yazısında İstanbul ile ilgili şunları söylüyor:
- Evet, Haliç ve İstanbul bizim olacaktır, bir kere, kendiliğinden gerçekleşecek bu, öncelikle zamanı geldiği içindir... Petro, Petersburg kentini kurmak yerine, İstanbul’u ele geçirmeyi düşünseydi, bana öyle geliyor ki Sultan’ı darmadağın edecek kadar gücü olsaydı bile, bence, kimi nedenlerden bu düşüncesinden hemen vazgeçerdi, çünkü zamanı değildi ve Rusya’nın yıkımıyla bile sonuçlanabilirdi.
Ve Dostoyevski yazısında şöyle diyor:
- Evet, başkentini taşımamak koşuluyla Rusya İstanbul’u ele geçirebilir... “Türkler devlet olarak yok olma sürecine girdiğinde, İstanbul’un kesinlikle ‘uluslararası’ bir kent durumuna getirilmesi gerekir; başka deyişle, İstanbul’u ele geçirme kavgaları yaşanmaması için genel, herkese açık, serbest bir kent görünümü almalıdır” diye bas bas bağıranlar var. Bu çok yanlıştır... İngilizlerin himayesine aldırmadan, bu uluslararası kentin ev sahipliğini ne olursa olsun kentin ezeli sahibi Rumlar yapacaktır...
***
Ve fantezilerine kırk değişik yönden gerekçe bulan ve savunan Dostoyevski, İstanbul’un Ortodoks Hıristiyanlarının başkenti olması gerektiğini ısrarla vurguluyor...
Kısacası, dünyanın gözü İstanbul’da...
Bizdekilerin de gözü ne hikmetse İstanbul dışında...
Mevcudiyetini koruyamayanların yüz yıl önce kaybettiğimiz Halep, Şam, Bağdat, Mekke ve Medine ile ilgili “stratejik hayaller” kurmasının kimseye bir faydası yok...
Fatih Sultan Mehmet’in şehzadeliği döneminde hocası olan Molla Gürani diyor ki:
- Önünü görmeyenlerin, öteleri görme hakkı yoktur!
***
Öyle fazla derinlere ve uzaklara gitmeye de gerek yok...
Bu ülkeyi ve sınırlarımızı, şehirlerimizi ve özellikle de İstanbul’u koruyalım yeter!
Ve eğitim müfredatımıza da Dostoyevski’nin romanlarının yanı sıra İstanbul ile ilgili de bu vahşi hayallerini içeren yazılarını da yeni nesillere öğretelim...
Yoksa gelecek nesillere karşı büyük bir “Suç” işlemiş oluruz ve bunun “Ceza”sını da bin yıllık bir gelenekten gelen milletimiz çeker!
Bizden söylemesi...