Cumhur- başkanı özeleştiri kapısını ardına kadar açtı..
Öncülük yaptı..
Dün de ‘Rabbim beni affetsin, milletimden özür diliyorum’ diyerek hata yaptığını bir kez daha itiraf etti..
Cumhur- başkanı’nın açtığı kapıdan diğer siyasilerin de geçmesi şart..
Bakanlık yapanların..
Müsteşarların..
Üst düzey bürokratların..
Hatta hatta valilerin, kaymakamların, emniyet müdürlerinin, rektörlerin, dekanların, milli eğitim müdürlerinin de özeleştiri kervanına katılması gerekir..
Onların da af dilemesi..
Onların da özür dilemesi gerekir..
*
Fethullah Gülen’in bu hale gelmesinde bilerek veya bilmeden payı olan herkesin bu millete özür borcu var..
Medyanın da.. Gazetecilerin de..
Yazarların, çizerlerin de.. Televizyon ekranlarında nutuk atanların da..
*
Bir dönem Fethullahçı polislerin yönlendirmesiyle kişilik suikastları işlendi..
Bir dönem Fethullahçı savcıların sızdırdığı bilgilerle yargısız infazlar yapıldı..
Fethullah- çıların..
Muhalifleri sindirme..
Orduyu parçalama ..
Korku imparatorluğu yaratma operasyonuna birçok yazar çizer de katıldı..
Bugün Gülen Cemaati’ne lanet okuyorlar..
Bugün Gülen Cemaati’ne küfrediyorlar ama..
Dün söze ‘Muhterem Hoca Efendi’ diye başlıyorlardı..
*
Deniliyor ki; arşivlerde arkeolojik kazı yapmanın kimseye faydası yok..
Var.. Var..
Kimse geçmişte yaptıklarının üzerine bir bardak su içemez.. Linç ayinine katılanlar elini yıkayıp çıkamaz..
Çıkmamalı..
Binlerce mağdura ayıp..
Binlerce solcuya, sosyal demokrata, ulusalcıya, bu iktidardan yana olamayan tüm kesimlere ayıp..
Ne yapmalılar diyeceksiniz?
En azından bir özür dilemeliler..
En azından özeleştiri yapmalılar..
*
Cumhurbaşkanı bu kapıyı açtı..
Fethullah’ın ‘h’sini atsak; kurtulur muyuz?
Suriye Devlet Başkanı Esad’la can ciğer kuzu sarmasıydık..
Arap Baharı’ndan sonra aramız bozuldu..
Suriye iç savaşında muhalifleri destekledik.. İpler koptu..
Esad’ı anında Esed yaptık..
Esad’lı günlerden kurtulduk..
*
IŞİD’e de aynısını yapmıştık.. Öfkeli çocuklar demiştik, kafa kesen cani ordusu olduklarını anlayınca DAEŞ veya DAİŞ demeye başladık..
IŞİD’den kurtulduk..
*
Diyorum ki. Fethullah’ın ‘h’sini atarsak.. Fetullah demeye başlarsak (ki doğrusu da buymuş, nüfustaki kaydında ‘h’ harfi yokmuş..)
Feto yaparsak..
Fethullah’lı günlerden kurtulur muyuz?
Fethullah’lı günleri unutturur muyuz?
Yenilebilir kâğıt.. Arınç’a suikast!.
Haber şu..
Fethullahçı terör örgütü toplantılarında verilen talimatlar ufak kâğıtlara yazılmakta, hatta bunların lüzumu dahilinde yok edilmesi için yenilebilir olması sağlanmakta..
*
Yenilebilir kâğıt lafını duyunca aklıma Bülent Arınç’a suikast girişimi geldi.. Hani askerin kozmik odasına girmek için kurulan tezgâh vardı ya..
O!..
Kâğıt yutma işi o günlerde gündeme düşmüştü..
O gülerde kâğıt yutma meselesine takılmışım.. Şöyle yazmışım..
*
Cumartesi akşamı 23.40’ta güvenlik birimleri ihbar üzerine Çukurambar 1424’üncü caddede bulunan iki aracı durduruyor..
Araçlardan birinde albay, ötekinde binbaşı var..
Binbaşının üstü aranırken, yutmak için ağzına bir kâğıt götürülüyor.. Hemen üstüne atlıyorlar, ağzından çıkartıyorlar..
Kâğıtta ‘Cadde 1424‘ diye devam eden adres yazılı..
Bakıyorlar, Bülent Arınç’ın evi!..
Adamlar özel harpçiymiş.. Yani iyi yetişmiş subaylar..
Peki, bu kadar iyi yetişmiş insanlar üç kelimelik adresi akıllarında tutamamış mı?
Yazıp yanlarında taşıyorlar? İkide bir bakıyorlar?
Aynı zamanda bu kadar salaklar mı?
Manzara şöyle miydi?
Öndeki araçta binbaşı, arkadaki araçta albay.. Binbaşının elinde suikast yapacakları kişinin adresi.. Kâğıda baka baka ilerliyorlar.. Arınç’ın evini arıyorlar.. Küt diye enseleniyorlar..
Bu kadar mı salaklar?
Beşinci sınıf Amerikan filmlerinde bile bu kadar kötü senaryo yoktur..
Herhalde senaryoyu yazanlar milleti salak zannediyor..
Ne versen yiyor.” (23 Aralık 2009)
*
Fethullahçı polislerin suikast senaryosuna kâğıt yutma bölümünü de katmalarının nedenini sonunda öğrendik..
Kendilerine verilen emir kâğıtlarından esinlenmişler!..