Cumhurbaşkanlığı’nda önceki akşam önemli bir iftar buluşması vardı.
Cumhur-başkanı Tayyip Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinden kanaat önderlerini, STK temsilcilerini ve bazı akademisyenleri ağırladı.
Homojen olmayan, büyük bir gruptan söz ediyoruz.
Aralarında Muş’tan gelen cami imamları da var, öğretmenler de, aşiretlerden temsilciler de var, terörden doğrudan mağdur olan isimler de.
Yemek ve sohbet planlanandan çok uzun sürüyor.
Öyle ki Cumhurbaşkanı, gece Ankara’dan İstanbul’a döndüğünde sahur davulları çalıyor.
Samimi, gerçekçi bir buluşma yaşanıyor.
Söz konusu iftar buluşması, çözüm süreci travmasının ardından, terörle mücadele operasyonlarının tamamlanmasıyla eşgüdümle yürütülecek yeni sürecin provası niteliğinde.
Aldığım bilgilere göre, bu toplantıların zaman zaman Cumhurbaşkanı’nın bizzat başkanlığında olmak üzere her kademede yoğunlaşacağı bir döneme giriyoruz.
“Artık muhatap bölge halkı” söyleminin ete, kemiğe büründüğü bir aşamanın ilk adımları atılıyor.
Çözüm sürecine bağladığı umutları sönen, terör örgütü ile devlet arasında sıkışan, son dönemdeki operasyonlardan etkilenen bölge insanı, sivil toplum kuruluşları, dini şahsiyetler, kanaat önderleri, esnaflar...
Artık muhatap onlar.
Terör örgütüyle hiçbir noktada yan yana gelmeyen, devletin rehabilitasyon diye özetlediği hamlenin meyvelerini bekleyen, umudu sivil siyasette olan muhataplar.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, önceki gece aynı saatlerde, partisinin Van il örgütü tarafından düzenlenen iftar programında, “Buyurun; Dolmabahçe’de kaldığımız yerden devam edelim, bir cümleye bakar ve silahlar susar” derken, aynı saatlerde Beştepe’de bambaşka bir atmosfer var.
Erdoğan, yemekteki konuşmasında önemli başlıklar veriyor.
Dikkat edilmesi gereken üç tehlikeden söz eden Cumhurbaşkanı, bunları, “mezhepçilik, ırkçılık ve terör” olarak sıralıyor.
“Sizlerden iki konuda özellikle yardım rica ediyorum” diyor.
“Birincisi, terör örgütünün ve uzantılarının gerçek yüzünü milletimize ve bölge halkına sürekli anlatmanız gerekir. Sizler sadece kendiniz değilsiniz, sizler binleri temsil ediyorsunuz, sizler on binleri temsil ediyorsunuz. Öyleyse temsilcisi olduğunuz kardeşlerimize bunu anlatmanız gerekir. Kim, hangi yanlışı yaparsa yapsın onunla hukuk sınırları içinde mücadele edilmesi gerekiyor ve bunu yapacağız. Devlet olarak bu istismarların önüne geçmek için gereken yasal düzenlemeleri çıkarmaya başladık. Dokunulmazlıkları kaldırdık. Belediyelerle ilgili düzenlemeyi de Meclis kapanmadan çıkaracağız. Bu gelişmelerin üzerinizdeki baskının ortadan kalkmasını sağlayacağına, görüşlerinizi rahatça ifade etmenize, çalışmalarınızı rahatça sürdürmenize imkân vereceğine inanıyorum” ifadelerini kullanıyor.
“Bölgede yaşanan olayların gerçek yüzünü yurtdışında irtibatta olduğunuz, sizinle irtibata geçen ve sizin bizzat irtibata geçeceğiniz kişilere, kurum temsilcilerine aktarın” diyerek ikinci ricasını anlatıyor.
Erdoğan’ın en çok alkış alan ifadeleri, “Terörle mücadelemiz kesintisiz sürecek” sözleri oluyor.
Yıkmak için değil yapmak için çalışanın, taş üstüne taş koyanın yanında olduklarını söylediğinde de; yanan, yıkılan ilçelerin yeniden inşası için Van depreminin yaralarının nasıl sarıldığını örnek verirken, şimdi bütün adımların daha kısa sürede atılacağını anlattığında da alkışlar yükseliyor.
Katılımcılar; Kürtçe ibadet, kamuda Kürtçenin kullanımı, okullarda Kürtçenin öğretilmesi başlıkları üzerinden tek tek söz alarak yorumlar yapıyor. “Bombalar patlarken” Kürtçe ibadetin de Kürtçe eğitimin de zorluğunu anlatıyor.
Beştepe’nin misafirlerine; şikâyetlerini, taleplerini, çözüm önerilerini iletecekleri formlar dağıtılıyor. Cumhurbaşkanı, yazılanların değerlendirileceği, taleplerin de takipçisi olacağı sözünü veriyor.
Erdoğan, Beştepe’de kurulan bu platformdan memnun, katılımcılar da umutlu ayrılıyor.
Terör, sınırımızın ötesindeki gelişmelerden besleniyor. Bu suni teneffüs daha uzun süreceğe benziyor.
Suriye’de, Irak’ta tahkim edilen, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını hedef alan ittifaklar karşısında belirleyen olmak zorlaşırken, bu gerçeği de gözeterek, kendi evimizde atacağımız adımları sıklaştırmak gerekiyor.
Her kademesiyle bölge insanını “amasız, fakatsız” kazanmak ilk koşul.
Beştepe’deki iftar, bu gerçek ışığında atılmış kritik adımlardan biri, muhatabı bölge insanı olan yeni sürecin işaret fişeği.