Atatürk’ün sıfatlarından biri de “başöğretmen”di.
Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni “gençlere” emanet etmişti.
Gençleri ise “Cumhuriyet’in öğretmenlerine.”
Genç Cumhuriyet’in o idealist, aklı ve bilimi, eğitimin temeli olarak benimseyen öğretmenleri hazırlayacaktı gençleri bu kutsal göreve.
Cumhuriyet’in ilk kadın öğretmeni “Refet Angın” simgedir.
Atatürk’ün de iltifatlarını kazanmıştır.
Refet Angın, Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi’nde birkaç ay son sınıfı okuduğum süreçte hocam oldu.
Uğur Mumcu ve SODEP genel başkanlarından Aydın Güven Gürkan da o yıllarda Refet Hoca’nın öğrencileriydi.
Liseden sonra üniversite bitti.
Mesleklerimizde ilerledik.
Ve...
Refet hocamızla diyaloğumuz hep sürdü.
Bu kadar içten, bu kadar mütevazı ama bir o kadar da saygın kişilik.
Dün Öğretmenler Günü’ydü.
Türkiye’mizin kendilerini çağdaş eğitime adamış onurlu, fedakâr, dürüst, laik bütün öğretmenleri önünde saygıyla eğiliyorum.
ZOR YILLAR
CUMHURİYET’in gene “zor yıllarındayız.”
Sadece dünü düşünün.
Suriye rejim uçakları, ÖSO içindeki birliğimizi vurdu.
Şehitlerimiz ve yaralılarımız var.
Suriye karıştığından beri 5 yılı aşkın süredir ilk kez Türk ve Suriye askeri varlıkları karşı karşıya gelmiş, fiilen çatışmış bulunuyor.
Bu “ilk”in devamı olayın kendisinden daha düşündürücü.
Nasıl gelişecek?
Türkiye de “mukabele-i bilmisil (aynen karşılık)” verirse bunun sonu nereye varır?
Suriye’nin arkasında Rusya ve -milisleriyle- İran var.
Öyle bir kapışmadan Türkiye’nin Güney sınırı boyunca kantonlarla denize ulaşmayı hedefleyen PYD hangi fırsatları devşirir?
Doğru olan tavır sağduyuyla davranmaktır.
Serinkanlı ve akılcı yaklaşımlarla olayın tam teşhisini yapmak, ona göre tutum belirlemektir.
Hatırlayın...
Dünyanın iki süper büyüğünden biri olan Rusya’nın savaş jeti Türkiye’nin arkasında olduğu güçler tarafından düşürülmüştü.
İki pilotu da öldürülmüştü.
Türkiye’nin doruklarındaki resmi ağızlardan “Talimatı biz verdik” söylemleri yankılanmıştı bölgede, Rusya’da ve dünyada...
Buna rağmen Putin Rusya’sı “mukabele-i bilmisil” yapmış mıydı?
Bir Türk savaş jetini düşürüp, pilotlarını öldürmüş/öldürtmüş müydü?
Hayır.
Olayın tekrarını önlemek için Suriye’deki üssüne “hava savunma füzeleri” yerleştirmiş, Türkiye jetlerinin Suriye hava sahasına girmemesi ültimatomunu vermiş, Türkiye’ye diplomatik ve ekonomik ambargo uygulamaya başlamıştı.
Yani...
“Benim savaş jetimi düşürdü, ben de seninkini düşürdüm” çizgisinde bir “uç” tavra savrulmamıştı.
Bir süper büyüğün bile bu akılcı tavrı orta büyüklükteki Türkiye gibi ülkeler için elbette geçerlidir.
Kaldı ki Suriye uçağı sınırlarımızdan içeri girerek askeri birimlerimize bomba atmış değil.
Uluslararası hukuka göre -fiilen değil ama- “resmen” kendi topraklarında yabancı güçlere vurduğunu söyleyebilir.
Hatta o güçlerin “ÖSO” gibi -rejim resmi görüşlerine göre- “isyancı örgütler” olduğunu da iddia edebilir.
.........................
İktidardan gelen ilk yorumlar “sağduyuyu” yansıtıyor.
Bunca sorun arasına bir de devletler arası çatışma cephesini katmak büyük yanlışlık olur.