Meclis dün yine hareketliydi.
Kulislerin gündemi, Ankara’nın odaklandığı iki sıcak başlıktan oluşuyordu.
Başkanlık sistemini içeren anayasa değişikliği ve ekonomi.
Başbakan Binali Yıldırım’ın grup toplantısındaki konuşmasında da bu iki başlık öne çıkıyordu.
Başbakan, ekonomide kriz yaşandığı iddialarına karşılık, son borç ve vergi yapılandırma rakamlarını açıklayarak, devletin kasasına buradan girecek parayı aktardı ve tüm kötü senaryolara karşı önlemlerin alındığını belirterek, 2017’nin daha iyi bir yıl olacağını söyledi. Yıldırım, küresel etkilerin kriz olarak sunulmasına da tekraren tepki gösterdi.
Anayasa değişikliği konusunda ise en kısa zamanda MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüşeceğini ve teklifi TBMM’ye sunacaklarını vurguladı.
Grup toplantısından sonra her zamanki gibi ziyaretçilerle toplu fotoğraflar çektirmek için Meclis bahçesine çıkan Başbakan, geçirdiği soğuk algınlığına rağmen kimseyi kırmadı.
O sırada aralarında benim de yer aldığım bir grup gazeteciyle de fotoğraf çektirdi.
Her zamanki nüktedan üslubuyla espriler yaptı. Fotoğraf için bekleyen ziyaretçilerini gösterdi, “Siz artık burada kalabalık oluşturuyorsunuz” diyerek bize takıldı.
Başbakan, her biri büyük ağırlığı olan gündem başlıkları konusunda bir kriz yaşanmadığı ve Türkiye’nin bu sorunları aşacak güçte olduğunu vurgulamaya özen gösteriyor. Kamuoyunu yatıştırıcı bir üslubu tercih ediyor.
Bu başlıklardan biri de yeni anayasa.
Meclis’te dün grup toplantılarından hemen önce Ak Parti’nin anayasa değişiklik teklifine
İki parti arasındaki görüşmeler, Ak Parti’nin hazırladığı taslak üzerinden yapıldı.
Başlangıçta, 12 maddeden oluşan, başkanlık sistemini Cumhurbaşkanlığı tanımı üzerinden ele alan bu taslak MHP’de tartışıldı.
MHP’nin görüşlerini oluşturmasının ardından Ak Parti değerlendirmelerini yaptı ve bu aşamaya gelindi.
Kulislere yansıyan haberler, MHP’nin şu başlıklarda itirazları olduğunu gösteriyor:
- Cumhurbaşkanı’nın parti üyesi olabileceği, ancak genel başkan olmaması gerektiği.
- Cumhurbaşkanı’nın Yüce Divan’a sevki halinde görevinin sonlanması, Yüce Divan’a salt çoğunluk olan 276 oyla sevk edilebilmesinin gerektiği.
- Cumhurbaşkanı’nın veto ettiği düzenlemelerin bugünkü gibi Meclis’te yeniden kabulü halinde yasalaşması gerektiği.
- Cumhurbaşkanı’nın kararname çıkarma yetkisinin çok sınırlı olması gerektiği.
Düğüm: Genel başkanlık
Gelinen noktada masadaki tablo şöyle:
- Ak Parti, MHP’nin itiraz ettiği düzenlemelerden özellikle Cumhurbaşkanı’nın genel başkan olabilmesi düzenlemesini, “olmazsa olmaz” olarak görüyor. MHP’nin, “Sadece parti üyesi olsun” görüşüne, Ak Parti’de iki gerekçeyle karşı çıkılıyor. Birincisi, böyle bir sınırlamanın başkanlık sisteminin ruhuna aykırı olduğu. Sistemin Türkiye gündemine getirilmesinin nedeninin seçilmiş Cumhurbaşkanı ile seçilmiş hükümetten kaynaklanan çift başlılığı ortadan kaldırmak olduğuna dikkat çekiliyor. Yeni sistemde Cumhur-başkanı’nın parti üyesi, ancak genel başkanın farklı bir isim olmasının başka bir çift başlılık yaratacağı ve ister istemez çatışmaya yol açacağı savunuluyor. Bunun ikili bir yapı doğuracağı kaydediliyor. Ak Parti kulislerinde her zaman mevcut isimler ve mevcut konjonktürün geçerli olmayacağına işaret ediliyor. Seçilen başkan ile partinin genel başkanı arasında yaşanacak bir çatışma halinde genel başkanın, başkan seçilen ismi partiden ihraca kadar uzanan yetkileri kullanabileceğine vurgu yapılıyor. Bütün bu değerlendirmeler yapılırken, Demirel-Özal, Demirel-Çiller örnekleri veriliyor.
Tek yol: Ortak metin
- Yüce Divan’a sevk için kaç vekilin oyunun gerekeceği konusunda da halihazırda görüş ayrılığı var. MHP’den farklı olarak Ak Parti, Yüce Divan’a sevkin, ancak nitelikli çoğunluk olan 3’te 2 oyla gerçekleşmesi gerektiğini ve sevkle birlikte Cumhurbaşkanı’nın görevinin sonlanmasının mağduriyete yol açacağını savunuyor. Ancak Yüce Divan’a sevk konusunda Ak Parti, MHP’nin ortaya attığı düşünceleri de dikkate alıyor ve bir orta yol bulunabileceği belirtiliyor.
- Ak Parti’nin düşüncesi, MHP ile tamamen anlaşarak, hiçbir pürüzün olmadığı ortak bir metnin TBMM Başkanlığı’na sunulması. Ak Parti kulisinde, küçük de olsa pürüzlerin kalması halinde nasıl bir yol izleneceği konusunda ise, “Pürüz varsa metni sunmayız, Cumhurbaşkanı, Başbakan, parlamento var, bu yapı devam eder” görüşü dillendiriliyor. Mutlak biçimde iki partinin anlaşması zaruri görülüyor.
Son anket yüzde 53
- Dünkü sohbetlerimizde, Ak Parti’nin önündeki son ankette, Cumhurbaşkanlığı adı altında formüle edilen başkanlık sistemine desteğin yüzde 53 olduğunu öğrendik. Ancak sonucun nasıl çıkacağının referandumun yapılacağı dönemdeki konjonktüre, siyasi atmosfere ve MHP’nin referandum konusunda yürüteceği kampanyaya bağlı olduğu belirtiliyor. Bu noktada, yüzde 53 oranının Ak Parti seçmeni esaslı bir sonuç olduğu ve MHP’lilerin vereceği olası desteğin hesaba katılmadığı, bu bağlamda referandum konusunda bir sıkıntı olmadığı ifade ediliyor.
Başbakan Yıldırım ile MHP lideri Bahçeli, kısa süre içerisinde bir araya gelerek pürüzleri masaya yatıracak.
Ak Parti’de Yıldırım’ın Bahçeli ile pürüzleri aşacağı, partinin görüşleri konusunda MHP liderini ikna edeceği düşüncesi hakim.
“Devlet Bey’in samimiyetine inanıyoruz”
Son not, Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in açıklamalarının Ak Parti ve hükümette yarattığı etkiye ilişkin.
Dün Meclis’teki sohbetlerimden, Tuğrul Bey’in özellikle MHP lideri Bahçeli’nin anayasa değişikliğine destek olma amacına ilişkin sözlerinin MHP yönetiminde rahatsızlık yarattığı ve bunun Ak Parti’ye iletildiğini öğrendim.
Başbakan’a yakın kaynakların değerlendirmesi şöyle:
“Devlet Bey’in samimiyetine inanıyoruz. Şu ana kadar bu samimiyete halel getirecek bir tutum görmedik. Her iki taraf da centilmenlik anlaşmasıyla süreci götürüyor. Ayrıca Devlet Bahçeli gibi deneyimli bir politikacı, bu kadar ciddi bir konuda gizli bir ajandayla hareket edildiğinin ortaya çıkmasından Ak Parti’den önce MHP’nin zarar göreceğini bilecek tecrübeye ve vizyona sahiptir.”