Milletvekilleri ve gazeteciler dün Meclis’te savaş uçaklarından atılan bombaların oluşturduğu yıkıntılar arasından ilerleyerek, indirilen camları büyük boy mavi poşetlerle kapatılmış kapılardan geçerek, “darbe girişimi sonrası Meclis” selfileri çekerek mesai yaptılar.
Sabah, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ağırlayan Başbakan Binali Yıldırım, Ak Parti grup toplantısında hem akıl hem de duygu dünyasını çok iyi yansıtan, dakikalarca ayakta alkışlanan, son dönemdeki en güçlü konuşmalarından birini yaptı.
Başbakan’ın konuşmasından üç bölümün altını özellikle çizmek gerekiyor.
Alkışlanan konuşma
Birincisi, bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında gerçekleşecek olan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve Bakanlar Kurulu toplantılarına ilişkin cümleleri. “Artık kaybedecek zamanımız yok. Neyin, nasıl yapılması gerektiğini biliyoruz. Bir daha böyle olayların yaşanmaması için yüzde bir bile risk alma imkânımız yok. Bütün alanları yüzde yüz emniyete almamız gerekiyor” sözleri. Bu kararlılığı kuvveden fiile geçirecek tarihi adımlar bugün belli olacak.
Yıldırım’ın, “Provokasyon riskine karşı bütün vatandaşlarımızı uyarıyoruz. Gün ayrışma değil, birleşme günüdür” ifadelerini de not ettik.
Üçüncü olarak Başbakan, bombalar altında Meclis’i çalıştıran bütün milletvekillerine teşekkür ederken, CHP ve MHP milletvekillerini kutladı. Darbeye karşı bildiriye imza atan HDP’ye de teşekkür etti.
Türkiye Cumhuriyeti çok zor bir dönemeci savrulmadan dönmeye çalışırken, aklıselimin hakim olması, başa gelene “siyaset üstü” bir konu olarak yaklaşılması şart.
Bu nedenle Başbakan Yıldırım’ın dün CHP ve MHP genel başkanlarıyla yaptığı görüşme çok önemliydi.
Başbakan’ın, Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin perde arkasından yansıyanlar da sağduyuyu işaret ediyor.
Tankların yanından geçmiş
Görüşme, Yıldırım’ın darbe girişiminin ilk saatlerinde yaşadıklarını anlatmasıyla başlıyor.
Yıldırım, darbeden Boğaziçi Köprüsü’nü geçip evine giderken haberdar olduğunu, komutanları aradığını, ancak telefonlarını açmadıklarını anlatıyor. Evden ayrılarak süratle Ankara’ya ulaşma kararı aldığını, güzergâhında yol genişlediği için içinde bulunduğu makam aracı ve konvoyunun, darbecilerin kullandığı tankların yanından hızla geçtiğini, bu sırada fark edilmediğini ve Bolu civarlarında karayollarına ait bir mekânda kaldığını aktarıyor.
Kılıçdaroğlu da ilk arayışında kendisine ulaşamadığını söylüyor.
Görüşmede Yıldırım, “Özellikle CHP’nin verdiği destek bizim için çok önemli” diyerek teşekkür ediyor. CHP lideri, bunun üzerine, “Demokrasiyi savunacağız dedik. Gereğini yapıyoruz” ifadesini kullanıyor.
Provokasyon uyarısı ortak karar
Başbakan’la CHP lideri, sokağa dökülen vatandaşların provokasyona karşı uyarılması konusunda görüş birliğine varıyorlar. Hem Yıldırım’ın hem de Kılıçdaroğlu’nun dün partilerinin grup toplantılarında neredeyse aynı kelimelerle yaptıkları provokasyon uyarısı bu ortak kararın bir sonucu.
Kılıçdaroğlu, Yıldırım’a darbe girişimi sonrası suçsuz askerlere yapılan saldırıları gündeme getiriyor. “Onların ne günahları var? Bu hareketleri yapanlar mutlaka yargılanmalı” diyor.
CHP lideri; siyah gözlüklü, sakallı, elinde silahla, “Fethullahçıları ve laikçi köpekleri öldüreceğiz” diye bağıran şahısların görüntülerini özellikle gündeme getiriyor. Başbakan’ın, “provokasyon” sözü üzerine, “Provokasyonsa provokasyonu yapanı getirin, yargılayın, bunlar yarın başka şeyler de yapabilirler” uyarısında bulunuyor. Başbakan,
“Haklısınız” diyor.
Başbakan Yıldırım’ın, sürecin “sükunetle” götürülmesi konusunda CHP’den destek talebi oluyor. CHP lideri, “Biz de zaten onu öneriyoruz. Toplumun daha fazla gerilmemesi gerekiyor. Ancak İstanbul’da, Malatya’da, Ankara’daki taşkınlıklar çok sıkıntılı. Suriyelilere dönük olaylar da var. Önlem alınmalı” diyor.
Görüşmede, bugün gerçekleştirilecek MGK ve Bakanlar Kurulu toplantılarının ardından açıklanacak önemli kararlar konusunda detaylı bir istişare gerçekleşmiyor.
Başbakan, CHP liderine, “MGK’da neler yapabileceğimizi görüşeceğiz” diyor ve kritik bir ifade kullanıyor:
“Çünkü hızlı hareket etmek zorundayız.”
Bu ifadeden de hareketle, CHP liderinin “olağanüstü hal” ilanına dönük bir beklenti içinde olduğunu söyleyebilirim.
OHAL meselesi spesifik olarak gündeme gelmiyor, ancak CHP yönetimi, görüşme sonrasında bir hukuki çalışma yaptı. Anayasa’daki ilgili maddelere baktı. CHP, hükümetin, kanun hükmünde kararnameler yoluyla önlemleri ve sonucu süratle almayı hedeflediği görüşünde.
CHP, OHAL’e karşı
Peki MGK’dan OHAL kararı çıkarsa CHP’nin tavrı ne olur?
Kılıçdaroğlu ve CHP yönetiminin bu seçeneğe bakışını şöyle özetleyebilirim:
“Parlamentodaki dört siyasi parti darbeye karşı ortak tavır aldı. Yasa lazımsa getirsinler hemen çıkaralım. Darbe parlamenter demokratik sisteme yapıldı, TBMM bombalandı. Darbeye karşı yasal bir önlem alınacaksa parlamentoda dört siyasi parti zaten her türlü önlemi almaya hazır. Parlamentoyu devre dışı bırakmanın bir anlamı yok. O Türkiye’nin saygınlığına gölge düşürür. Demokrasi manifestosu dediğimiz ortak bildirinin gereği neyse yaparız.”
‘Çok ciddi hazırlık yapmışlar’
Görüşmede, Başbakan’dan, “Darbe girişimi sonrası durum kontrol altında” mesajını alan Kılıçdaroğlu’nun, hükümeti, olayın tam anlamıyla kontrol altına alındığı ve bir daha başka yöntemlerle tekrarlanmayacağı konusunda çok rahat görmediği belirtiliyor.
Kılıçdaroğlu’nun, paralel yapının hem TSK bünyesinde hem de devlet aygıtının diğer mekanizmalarında hâlâ belirli bir güce sahip olduğu gerçeğinden hareketle hükümetin rahat olmadığı izlenimini aldığını kaydedeyim.
Hatta, Başbakan’ın, darbe girişiminin planlanması ve sonrasındaki yol haritasına ilişkin olarak hazırlanan detaylı dokümanı kastederek CHP liderine, “Kalın bir kitap gibi, gördünüz mü?” dediği, “Görmedim” cevabına karşılık, “Bu kadar ciddi bir hazırlık yapmışlar, sıradan bir olay değil” ifadelerini kullandığını duyduk.
Kılıçdaroğlu, “Bütün yargılamalar hukuk içinde kalınarak yapılmalı. Bu, Türkiye’ye saygınlık kazandırır. Türkiye Cumhuriyeti’nin hukukun üstünlüğüne uyduğunu mutlaka göstermemiz gerekir” diyor.
İdam meselesinin gündeme gelmediği görüşme, Başbakan’ın, “Ne zaman arzu ederseniz görüşelim” sözleri, “Süreci sakin ve sağlıklı götürmek istiyorum” ifadeleriyle son buluyor.