The OthersBarışa umut kapısı olarak Astana zirvesi

Barışa umut kapısı olarak Astana zirvesi

30.01.2017 - 16:34 | Son Güncellenme:

.

Barışa umut kapısı olarak Astana zirvesi

Milliyet Kıbrıs yazarı Prof. Dr. Osman Köse- Polis Akademisi Ankara

Haberin Devamı

Altı yıldır devam eden Suriye iç savaşı giderek daha karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Dünyada hatırı sayılır devletlerin neredeyse tamamı tüm güçleri ile birlikte ve BM’nin öncülüğünde bu savaş makinasını durdurmaya çalışıyorlar fakat bir netice alamıyorlar.
İlk zamanlar sadece Esat rejimine muhalefet olarak başlayan olaylar, giderek kısa zamanda azgın terör örgütlerinin boy gösterdiği bir hal aldı.
Suriye iç savaşını sonlandırmaya çalışmak ve ülkeyi terör öğütlerinden temizlemeye yönelik şimdiye kadar çok sayıda ateşkes görüşmeleri ve antlaşmalar oldu fakat kalıcı bir netice elde alınamadı.
En son 30 Aralık 2016 tarihinde yapılan görüşmeler sonunda ateşkese varıldı ve bu sürecin kalıcı hale gelmesi için BM gözetiminde bir zirve yapılması görüşü ağırlık kazandı.
Astana Zirvesi bu gelişmelerin sonunda ortaya çıktı
BM gözetiminde Türkiye, Rusya ve İran’ın garantör devletler olduğu zirve 23-24 Ocak 2017 tarihleri arasında Astana’da yapıldı.
Suriye iç savaşında şimdiye kadar yapılan görüşmelere göre daha ileri bir nokta olarak bilinen Astan Zirvesi’ne terör örgütleri DAEŞ, Fethü’ş-Şam ve PYD/YPG gibi örgütler çağrılmadı.
Zirveye, Esed rejimi adına Beşar el-Caferi, muhalif heyet adına Muhammed Allus, Türkmenler adına da Abdurrahman Mustafa katıldı. Suriyeli kürleri de “Kürt Ulusal Konseyi ( ENSK)” temsil etti.
Suriye iç savaşının en etkin ülkelerinden ve hatta savaşın bu hale gelmesinin müsebbibi olarak görülen ABD zirveye, Astana’da bulunan elçileriyle gözlemci sıfatı ile katıldı.
İki gün süren Astana Zirvesi’nden önemli kararlar çıktı.
Ateşkesin devam etmesi, çok kültürlü bir ülke olarak Suriye’nin bütünlüğünün korunması, Suriye meselesinin siyasi yollarla çözümlenmesi, IŞİD ve diğer terör örgütlerine karşı ortak mücadele, ateşkesin devamı için üçlü mekanizma oluşturulması ve 8 Şubat’ta Cenevre’de yapılacak toplantıya silahlı muhalif grupların katılmasının sağlanması bunlardan bazılarıydı.
Astana Zirvesi’nde konuşulan konulan ve üzerinde mutabakata varılan konuların hayat bulması mümkün müdür bunu ileriki zamanlarda göreceğiz.
Yine 30 Aralık’ta başlayan ve Astana Zirvesi ile perçinlenen ateşkes sürecinin devam edip edemeyeceği de bu zaman içinde netleşecek.
Temennimiz Astana Zirvesi’nde beliren kararların hayat bulması ve savaşın biterek Suriye’de tekrar güzel günlerin başlamasıdır.
Fakat şunu çok iyi bilmek gerekir ki Suriye’de sıradan muhalif olayları kördüğüme çeviren irade veya iradeler bu noktada “artık yeter” demedikçe bu iç savaşın bitmesi zor görünmektedir.
Altı yıldır devam eden savaşın seyrine bakıldığında bu sürecin etkin aktörü Amerika Birleşik Devletleri’dir.
Ortadoğu’yu keyfine göre dizaynetmek isteyen ABD ve bazı Avrupa ülkeleri Suriye üzerinden tüm bölgeyi istikrarsız hale getirmeyi hedefleyen bu savaşı perde arkasından körüklemektedirler.
DAEŞ başta olmak üzere bu kanlı örgütlerin ortaya çıkışları, aldıkları destekler ve izledikleri politikalar söz konusu bu devletlerden bağımsız değildir.
Dikkat edilirse Amerika, Astana Zirvesine etkin olarak katılmamıştır. ABD’nin etkin olarak katılmadığı ve içinde yer almadığı bir zirvenin geleceğinden derde deva bir neticenin beklenmesi zor görünmektedir.
Nitekim Amerika’nın yeni başkanı Donald Trump’ın koltuğa oturur oturmaz “Suriye’de güvenli bölge”, “asker gönderme” ve Suriyeli mülteci kabul etmeme kararları her açıdan çok önemlidir.
ABD’nin terör örgütleri olan PKK, PYD/YPG ve DAEŞ’e bakış açıları bilinmektedir ve bu da Türkiye başta olmak üzere bölgedeki tüm tarafları endişelendirmektedir.
Amerika’nın şimdiye kadar izlediği politikalar ve yeni başkan Trump’un radikal çıkışları Suriye’de beliren barışa doğru giden umut ışıklarını gölgelemektedir.
Temennimiz Astana Zirvesinde oraya çıkan bahar havası, barışa giden yolda bir ışık olsun.
Şimdi gözler 8 Şubat’ta yapılacak olan Cenevre Zirvesinde.